Ekim ve Kasım 2018 tarihli "Çoklu Evren Teorisi: Ateizmin yeni ilahı (mı)?" başlıklı iki yazılık dizimizde Ateizm'in özellikle son yirmi yıl içerisindeki yeni gelişmeler neticesinde bir inanç sistemine doğru yönelme sürecini ayrıntılı bir şekilde değerlendirmeye çalışmıştık.
'Dinlerarası Diyalog'dan Deizm tuzağına' başlıklı yeni yazı dizimizde ise yine son dönemlerde gerek Türkiye'de gerekse tüm dünyada ama özellikle Müslüman çoğunluğun yaşadığı ülkelerde 'entellektüel İslami yazar' markası altında özellikle sosyal medya yolu ile gençlerin zihinlerine serpilen yepyeni bir tuzağı ele alacağız: Deizm.
Deizm 'bir yaratıcının olduğunu' kabul eden ama yaratıcının, yaratmış olduğu evrene/dünyaya müdahale etmediğini ilke edinen dolayısı ile peygamberleri, kitapları ve dini reddeden bir anlayışı ifade etmektedir. Başka bir ifade ile Deist, 'bir ilaha inanan dinsiz birey' manasına gelmektedir de denilebilir.
Dinlerarası Diyalog kapsamında Hıristiyan inancındaki tanrı ile İslamiyet'teki Allah inancını örtüştürmeye çalışıp adeta 'İsevî Müslüman' yetiştirmek isteyenler artık Müslümanların inancını 'Deizm' rıhtımına bağlamak için büyük çaba sarf etmektedir. Bu noktada Müslüman bireyin inanç zaafiyeti kendisine karşı bir silah olarak da kullanılmaktadır.
Şimdi bu çalışmalar çerçevesinde Deizm tuzağının akıl oyunlarını ele alıp yine İslam itikadı çerçevesinde aklî ve felsefî yanıtlarını sunacağız ve ayrıca tüm bu çalışmalara altyapı sağlayan sözde İslamî uygulamaları da değerlendireceğiz.
1- 'Bir Deist de Allah'a inanmaktadır' yalanı:
Müslüman'ın Allah inancındaki zaafiyeti kendisine karşı kullanılmakta ve 'bir Deist de zaten Allah'a inanmaktadır' şeklindeki ifade ile önce aklı ikna edilmektedir. Ayrıca kalbi de 'yine zaten Allah'a inanıyorsun' ifadesi ile tatmin edilmeye çalışılmakta ve İslam itikadından uzaklaşmasının yolu açılmaktadır.
Halbuki bir Deist için; bir ilaha inanan 'dinsiz' kişiyi ifade etmektedir denilebilir ve bu doğru da bir ifadedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta Allah'a inanan değil 'bir ilaha inanan' ifadesidir. Zira Allah, dinimiz İslam'da İhlas suresindeki sıfatların sahibidir ama bir Deist için inanılan ilahın herhangi bir sıfatı yoktur. Sadece bir şekilde evreni yaratmış olduğunun kabulü bulunmaktadır.
Dolayısı ile bir Deist gerçekte Allah'a inanmamakta; bilerek ya da bilmeyerek Allah inancını terk etmektedir.
2- 'Deist de ahiret gününe inanmaktadır' yalanı:
Deizm temelde ahiret inancı içermemekle birlikte özellikle Müslümanları hedef alan modern sürümünde ahiret ve reenkarnasyon inancı bulunmaktadır. Allah inancına sahip bir Müslüman doğal olarak iyiliklerinin karşılığında ölümden sonra bir hayat ve mükâfat arzu etmektedir ve böylesi bir inanca sahip bireyi yalın Deizm ile kandırmak daha az olası görünmektedir. Bu sebeple de Deizm'in Müslüman hedefli sürümünde bir şekilde ahiret inancı yer almaktadır ama herhangi bir tanımı da bulunmamaktadır.
Tam da bu noktada yine Müslüman'ın itikadındaki zaafiyet sebebi ile ahiret inancı da sömürülmektedir. Deizm'in net bir ölüm sonrası hayat tanımı olmaması sebebi ile kişinin arzu ettiği ya da hayal ettiği ölüm sonrası hayat ona vaat edilmektedir. Cennet isteyen için cennet vardır, yeniden dirilmek isteyen için de reenkarnasyon. Amaç ne şekilde olursa olsun bir şekilde İslamiyet'in ahiret inancının terk edilmesidir.
Aslında bir Deist için 'ölümden sonra hayat yoktur' en doğru cümledir. Kendi içindeki ilkesizlik gereğince de 'her bir Deist için ayrı/farklı bir ölüm sonrası hayat kurgusu' olduğu da kabul edilmektedir ama bu da ortak bir temel içermeyip kendi içinde bile çelişmesi sebebi ile yoktur demek ile aslında yine aynıdır.
Bir Deist İslamiyet'teki gibi bir ahiret inancına ise asla sahip değildir. Böyle olduğunu zanneden ise hem Deizm'in ilkeleri hem de İslamiyet inancı konusunda kendisine çifte yalan söylemektedir ya da zaten bilinçli bir şekilde bu durumu gizleyerek Deizm misyonerliği yapan bir konumdadır.
(Devamı bir sonraki yazımızda...)
Cem Kayalı / diğer yazıları
- Borsa İstanbul’da yeni düzenleme şart / 11.02.2021
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020