ABD Başkanları
ABD, başkanlık sistemine bağlıdır. Şu anda Bush hem Cumhurbaşkanı hem de başbakanlık yapmaktadır. Mr. Bush Cumhuriyetçi Parti'nin başkanlığını yapmaktadır. 285 milyonluk Amerikan halkının katıldığı seçimde, sadece birkaç bin oy farkıyla başkanlığa gelebilmiştir. Seçim sayımları aylarca sürmüş ve sonunda başkanlığı ancak mahkeme kararıyla alabilmiştir.
İsterseniz bir de mukayese yapalım. Mesela, Demokrat Parti temsilcisi olan Mr. Bill Clinton'u ele alalım. Onun depremden sonraki Türkiye'ye gelişini hatırlayalım. Kendisine Türk halkının gösterdiği sempatiyi hatırlayalım. Konuşmasında, "21 yüzyıl Türklerin yüzyılı olacaktır" dediğini de anımsayalım.
Şimdi de yanına Bush'u koyalım. Aralarındaki büyük farka da bir bakalım! Böylece bütün bu olayları daha kolay anlayabiliriz?
Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği
Kısacası, Mr. Bush devresini tamamlayıncaya kadar bu tür sürprizlerle karşı karşıya kalacağız. Çünkü bu durumlar onun davranış biçimine uygun düşmektedir. Değişmesini ise hiç beklememek gerekmektedir. Onun lisanı zora dayanmaktadır. Üstelik, kendisinin karşısına çıkacak başka bir süper güç olmadığını da peki âlâ bilmektedir. Onun için de bu yola doludizgin devam etmeyi uygun bulmaktadır. Gittiği yolda ise ezilen ezilecek, kırılan kırılacak, yıkılan yıkılacaktır. Çünkü Bush'un insanlık frenleri pek tutmamaktadır.
Bush'un bu hareketleri genellikle eski ABD Başkanı Johnson'u hatırlatmaktadır. Kıbrıs harekatındaki önümüzü kesen mektup tarihi, ilişkilerimize büyük bir leke olarak geçmiştir. Ama o tarihte, denge gücü olarak Sovyetler de vardı. Şimdi ise ABD süpergücü tamamen tek başına kalmıştır. Çünkü, AB-henüz dengeyi kuramamıştır. Öte yandan Çin'in ortaya çıkması için henüz zamana ihtiyacı var!
Türk diplomasisi bu hakikatleri bilmiş olmalıdır. Ona göre hareket etmelidir. İlişkileri asgari düzeyde devam ettirirlerse en az zarar görme ihtimali mevcuttur. Aksi takdirde zikzaklar ülkemize de çok zarar verebilir. Çünkü, ABD şu anda, müttefik değil -her şarta her emre uyan, her teklife evet diyen- bir nevi gizli köle istemektedir. Ona da uymak pek o kadar kolay değildir. Zaten biz Türkler yapı olarak bu duruma pek müsait değiliz!
Dikkat edilirse, bu tariflere eski demir perde ülkeleri yaklaşık olarak uymaktadır. Onlar eskiden Warshava Paktı'nda Soveytler'e tam olarak uymaktaydılar. Şimdi ise ABD, herhalde Sovyetler'in yerini almış oldu. Böylece itaatlerde zorluk çekmemektedirler.
Nitekim ABD, şimdi Türkiye'ye, "(Azerbaycan'a ne yaparsa yapsın) Ermenistan'a sınırınızı açın. Bütün münasebetleri düzeltin, Suriye ve İran'a karşı iyi davranmayın, dediklerimi yapın, onları terörist devlet ilan edin!" demektedir. Ama Türkiye bunu tam olarak yerine getirebilir mi? Bu durum bizim ulusal çıkarlarımıza, inançlarımıza ve insanlığımıza uyar mı?
Türkiye'nin tavrı ne olacak
Şimdi biz askerlerimize yapılan hadiseden dolayı ABD'nin özür dilemesini bekleyeceğiz! Ama özür diyeceklerini de hiç zannetmiyorum. Çünkü şahinlerin lisanlarında böyle incelikler pek yoktur! Ayrıca, askerlerimize yaptıklarına sebep olarak, kimbilir hangi suçlamaları üretecekler ve yükleyeceklerdir?
Bizim ülkemiz tek müslüman, demokratik ve seküler bir devlettir diyoruz. ABD'nin bize ihtiyacı var diyoruz. Evet, ama bu ABD, ihtiyaçlarını karşısındakilere vura-vura, eze-eze almayı tercih etmektedir! Bizi çok mu tahrik eder, başına bela mı yapar, onu da göreceğiz. Ama yine de onlardan fazla incelik beklememek gerekir!
Bu olaylar tabii ki tek boyutlu değildir. Tabii ki bütün boyutlarıyla ele almak ve soğukkanlı hareket etmek gerekir. Ama karşıdakinin boyutu yok ki! O tekdüze hareket etmektedir. Onun için biz ABD'nin bize karşı iyileştirmeye dönük hareketler beklerken; bu sürprizler başımıza gelmektedir!
ABD, başkanlık sistemine bağlıdır. Şu anda Bush hem Cumhurbaşkanı hem de başbakanlık yapmaktadır. Mr. Bush Cumhuriyetçi Parti'nin başkanlığını yapmaktadır. 285 milyonluk Amerikan halkının katıldığı seçimde, sadece birkaç bin oy farkıyla başkanlığa gelebilmiştir. Seçim sayımları aylarca sürmüş ve sonunda başkanlığı ancak mahkeme kararıyla alabilmiştir.
İsterseniz bir de mukayese yapalım. Mesela, Demokrat Parti temsilcisi olan Mr. Bill Clinton'u ele alalım. Onun depremden sonraki Türkiye'ye gelişini hatırlayalım. Kendisine Türk halkının gösterdiği sempatiyi hatırlayalım. Konuşmasında, "21 yüzyıl Türklerin yüzyılı olacaktır" dediğini de anımsayalım.
Şimdi de yanına Bush'u koyalım. Aralarındaki büyük farka da bir bakalım! Böylece bütün bu olayları daha kolay anlayabiliriz?
Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği
Kısacası, Mr. Bush devresini tamamlayıncaya kadar bu tür sürprizlerle karşı karşıya kalacağız. Çünkü bu durumlar onun davranış biçimine uygun düşmektedir. Değişmesini ise hiç beklememek gerekmektedir. Onun lisanı zora dayanmaktadır. Üstelik, kendisinin karşısına çıkacak başka bir süper güç olmadığını da peki âlâ bilmektedir. Onun için de bu yola doludizgin devam etmeyi uygun bulmaktadır. Gittiği yolda ise ezilen ezilecek, kırılan kırılacak, yıkılan yıkılacaktır. Çünkü Bush'un insanlık frenleri pek tutmamaktadır.
Bush'un bu hareketleri genellikle eski ABD Başkanı Johnson'u hatırlatmaktadır. Kıbrıs harekatındaki önümüzü kesen mektup tarihi, ilişkilerimize büyük bir leke olarak geçmiştir. Ama o tarihte, denge gücü olarak Sovyetler de vardı. Şimdi ise ABD süpergücü tamamen tek başına kalmıştır. Çünkü, AB-henüz dengeyi kuramamıştır. Öte yandan Çin'in ortaya çıkması için henüz zamana ihtiyacı var!
Türk diplomasisi bu hakikatleri bilmiş olmalıdır. Ona göre hareket etmelidir. İlişkileri asgari düzeyde devam ettirirlerse en az zarar görme ihtimali mevcuttur. Aksi takdirde zikzaklar ülkemize de çok zarar verebilir. Çünkü, ABD şu anda, müttefik değil -her şarta her emre uyan, her teklife evet diyen- bir nevi gizli köle istemektedir. Ona da uymak pek o kadar kolay değildir. Zaten biz Türkler yapı olarak bu duruma pek müsait değiliz!
Dikkat edilirse, bu tariflere eski demir perde ülkeleri yaklaşık olarak uymaktadır. Onlar eskiden Warshava Paktı'nda Soveytler'e tam olarak uymaktaydılar. Şimdi ise ABD, herhalde Sovyetler'in yerini almış oldu. Böylece itaatlerde zorluk çekmemektedirler.
Nitekim ABD, şimdi Türkiye'ye, "(Azerbaycan'a ne yaparsa yapsın) Ermenistan'a sınırınızı açın. Bütün münasebetleri düzeltin, Suriye ve İran'a karşı iyi davranmayın, dediklerimi yapın, onları terörist devlet ilan edin!" demektedir. Ama Türkiye bunu tam olarak yerine getirebilir mi? Bu durum bizim ulusal çıkarlarımıza, inançlarımıza ve insanlığımıza uyar mı?
Türkiye'nin tavrı ne olacak
Şimdi biz askerlerimize yapılan hadiseden dolayı ABD'nin özür dilemesini bekleyeceğiz! Ama özür diyeceklerini de hiç zannetmiyorum. Çünkü şahinlerin lisanlarında böyle incelikler pek yoktur! Ayrıca, askerlerimize yaptıklarına sebep olarak, kimbilir hangi suçlamaları üretecekler ve yükleyeceklerdir?
Bizim ülkemiz tek müslüman, demokratik ve seküler bir devlettir diyoruz. ABD'nin bize ihtiyacı var diyoruz. Evet, ama bu ABD, ihtiyaçlarını karşısındakilere vura-vura, eze-eze almayı tercih etmektedir! Bizi çok mu tahrik eder, başına bela mı yapar, onu da göreceğiz. Ama yine de onlardan fazla incelik beklememek gerekir!
Bu olaylar tabii ki tek boyutlu değildir. Tabii ki bütün boyutlarıyla ele almak ve soğukkanlı hareket etmek gerekir. Ama karşıdakinin boyutu yok ki! O tekdüze hareket etmektedir. Onun için biz ABD'nin bize karşı iyileştirmeye dönük hareketler beklerken; bu sürprizler başımıza gelmektedir!
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006