Dostum benim

Özellikle günümüzde insanlar hep bir yakınma içindedirler. Bu hepimiz için geçerli. Her zaman bir şikâyet halimiz vardır. İşimizden, eşimizden, arkadaşlarımızdan, devletten, milletten vs. şikâyet eder dururuz.Özellikle insan ilişkilerinde dost kavramı o kadar dile düştü ki, şikâyetler o kadar arttı ki, herhangi bir yanlışa, aldatmaya veya aldanmaya maruz kalmamış kimseler bile etrafında dost bildiği kişilerden şüphe eder oldu. Bunun tabi ki birçok sebepleri var.  Bunlardan birisi ve bence en önemlisi aynada baktığımız yüzü bilmeden, anlamadan, tanımadan karşıdakilerden bir şeyler arama ve bekleme ihtiyacına girmemizdir. Özellikle manevi bağlamda bu çelişkilerimiz acı bir şekilde ortaya çıkmakta hem kendimize, hem de etkileşim içinde olduğumuz insanlara zarar vermekteyiz. Nasıl mı?Günümüzde ne hikmetse hep su-i zanla hareket ediyoruz. Başkasının üstüne gidiyoruz. Onda çok şey arıyoruz. Bir de bakıyoruz kendi halimize, namazı dosdoğru kılmıyoruz, Allah'ı zikirden, Allah'ı sevmekten, Allah'tan korkmaktan mahrumuz. Sanki İslam başkası için geldi, bizim için gelmedi. "Evvela kendi nefsimize dönüp de "Niçin Allah'ı hakkıyla sevemiyorum, neden O'ndan hakkıyla korkamıyorum, niçin huşu içerisinde namaz kılamıyorum?" sorgulamasını, bu muhasebeyi iyi yapmamız gerekirken, elimize bir kâğıt-kalem alıyoruz, başlıyoruz tasnif etmeye. İşte yanlış olan nokta bu?" (Prof. Dr. Haydar Baş Hikmetin Sırları sayfa:77)Bu muhasebeyi iyi yaptıktan sonra kiminle dost olacağız sorusu akla geliyor. Evet, bir Müslüman olarak herkesin hak ve hukukuna riayet edeceğiz, yardıma ihtiyacı olanlara yardım edeceğiz, şefkat ve ilgi göstereceğiz ama kiminle dost olacağız? Allah (c.c) "Sadıklarla beraber olun" buyuruyor. Bu sadıklar kimdir? Nasıl tanınır? İşte bu soruların cevabını da yine Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'tan alalım;"?Allah'ın(c.c) beraber olmamızı istediği sadıklar nasıl insanlardır? Biz bunları nasıl seçeriz? Cenab-ı Hak buyuruyor ki; "ONLARIN YÜZÜNDE SECDE ESERİ VARDIR."(Fetih Suresi 29) Ne varmış yüzünde? Secde eseri. Cenab-ı Peygamber Efendimiz; "Onları gördüğünüz zaman size, Allah'ı (c.c) hatırlatır" buyuruyor. Size Allah'ı hatırlatan kimdir? Allah'ın dostlarıdır. Demek ki, Ahmet'e, Mehmet'e sormana gerek yok. Şöyle gözünü yumarsın, onu hatırına getirirsin, o esnada kalbine Allah düşerse bil ki bu adam dürüst bir adamdır. Mümin bir adamdır?" (Hikmetin Sırları sayfa: 170)Maalesef bu ölçülerden çok uzaklarda bir hayat sürüyoruz. Kahvehaneler dolu, meyhaneler dolu, sinema salonları, oyun merkezleri, diskolar, barlar vs. vs. hep dolu. Oğlunuza, kızınıza, yeğeninize vs. tanıdıklarınıza bu tip ortamların hem bu günlerine, hem de yarınlarına zarar vereceğini anlatırsınız. Ama alacağınız tepki hep aynıdır; Ben ne yaptığımı biliyorum. Can sıkıntısından oralara gidiyorum. Yok yok ben o tip yerlerden etkilenmem. Yahu bu yaştan sonra ahlakımız mı değişecek vb. cevap ve yaklaşımlarla karşılaşırsınız. Ama kötü alışkanlıklara bulaşıldığında ne verecek bir cevap ne de dik duracak bir kişilik kalmıştır. Çünkü, "Üzüm, üzüme baka baka kararır, değil mi? Kahveye gidiyorsun üzerine sigara dumanı çöküyor. 'Canım ben sigara içmedim ki' içmene gerek yok, kahveye girdin ya. Gül dükkânına giriyorsun üzerine güzel kokular siniyor. Gül kokusu sürmene gerek yok, dükkâna girdin ya. Hakk'ın muhabbetini taşıyan gül kokulu insanların yanında olmak, onları düşünmek, onlarla beraber olmak; işte bu rabıta. Onlarla birlikte yürümek Hakk'a yürümektir?" (Prof. Dr. Haydar Baş Yaşayan Kuran; Sünnet sayfa: 221)