Dua etmenin adabı -1-
Din edepten ibarettir. Her ibâdetin edebi olduğu gibi dua etmenin de edebi vardır. Bu edeplere riâyet edilmesi duanın kabulüne vesiledir
28.12.2024 08:09:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Din edepten ibarettir. Her ibâdetin edebi olduğu gibi dua etmenin de edebi vardır. Bu edeplere riâyet edilmesi duanın kabulüne vesiledir.
İbrahim b. Ethem'e şöyle sorulmuş: "Hâlimiz ne olacak, nicedir dua ederiz; duamız makbul olmaz."
Onlara şöyle dedi: "Siz Allah'ın Elçisi Resûlü biliyorsunuz ama O'nun Sünnet'ine tâbi olmuyorsunuz.
Kur'ân'ı biliyorsunuz ama onun emri ile amel etmiyorsunuz.
Yüce Allah'ın nimetlerini yiyorsunuz ama onhn şükrünü eda etmiyorsunuz.
Cennet'i biliyorsunuz ama onu isteme yoluna gitmiyorsunuz.
Cehennem'i de biliyorsunuz ama ondan çekinmiyorsunuz.
Şeytan'ı da biliyorsunuz ama onun için bir hazırlık yapmıyorsunuz.
Ölümün geleceğini biliyorsunuz ama onun için hiçbir hazırlık yapmıyorsunuz.
Ölülerinizi götürüp gömüyorsunuz ama bundan hiçbir ibret almıyorsunuz.
Kendi ayıplarınızı bırakıyorsunuz, başka insanların ayıpları ile meşgul oluyorsunuz."
Allah, kuluna her zaman ve her durumda yakındır. Dua edildiğinde icâbet eder. Ancak bazı faziletli zamanlar ve durumlar duanın daha çabuk kabul olmasına vesiledir. Bu zaman ve durumları gözetmeli ve her zaman da dua ve Allah'ın zikrini dilden gönülden çıkarmamalıdır.
Câbir'den (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Günah ya da akrabadan alakayı kesme (gibi masiyet) olmadıkça, kulun Allah'a yapmış olduğu duanın karşılığında, Allah ona ya istediğini verir, ya da benzerî bir belâyı ondan savar."
Dua etmede âdâba riâyet etmek bu kadar önemli olduğuna göre, hadislerle dua etmenin âdâbını Allah'a vâsıl olmayı gerekli görenler için aktarmayı uygun bulduk:
Duaların kabul olunması isteniyorsa işe helal kazanmak ve helal yemekle başlanmalıdır. Çünkü haram mal duaların kabul olunmasına engeldir:
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Ey insanlar! Allah temizdir; ancak temiz olanı kabul eder. Allah, mü'minlere, peygamberlere emrettiğini emretti ve şöyle buyurdu: 'Ey Peygamberler! Temiz şeylerden yiyin! Sâlih amel işleyin! Doğrusu Ben yaptığınızı bilirim.'
Yine, 'Ey İnananlar! Size rızık verdiklerimizin temizlerinden yiyin' buyurmuştur."
Sonra uzun bir yolculuk yapıp saçı başı birbirine karışan bir adamdan bahsetti:
"Yediği haram, içtiği haram, giydiği haram ve haramla beslenmiş bir kimse ellerini kaldırmış, 'Yâ Rabbi, Yâ Rabbi!' diye dua ediyor; onun duası nasıl kabul olunur ki?" buyurdu.
Cenâb-ı Hakk'tan bir talepte bulunmadan önce sadaka vermek, Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmaya, duanında kabul olmasına vesiledir. İmam Muhammed Bâkır'ın da (a.s.) sünnetidir:
Ebû Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Babam, Allah'tan bir şey istediği zaman, onu güneş zevâle erdikten sonra isterdi. Buna da niyetlendiği zaman, önceden bir şey getirip sadaka olarak verirdi. Biraz koku sürünür ve mescide giderek orada Allah'ın dilediği kadar dua edip ihtiyacını isterdi."
Duaların kabul olması için günahlardan kaçınmalı, tevbe etmeli, yakın akraba ile ilişkiyi kesmemelidir:
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Günah ya da akrabadan alakayı kesme (gibi masiyet) olmadıkça, kulun Allah'a yapmış olduğu duanın karşılığında, Allah ona ya istediğini verir, ya da benzeri bir belâyı ondan savar."
Bu rivâyette Rezîn'in lafzı şöyledir: "Mutlaka Allah ona dilediğini verir ya da âhirete ona ondan daha iyisini saklar ya da ondan (herhangi bir belâyı savar)."
Allah'a senâda bulunarak, hamd ederek ululayarak dua etmelidir. Duanın başında sonunda ortasında Peygamberimize ve O'nun Ehl-i Beyt'ine salât ü selâm okumalıdır. Zira salât ü selâmı sadece Peygamber Efendimize okuyarak, O'nun pak Ehl-i Beyt'ine okumamak salât ü selâmı eksik bırakmaktır:
Hâris b. Mugire, rivâyet eder: "Ebû Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Dua etmek istediğin zaman, önce Allah Azze ve Celle'yi ulula, O'na hamd et. O'nu tenzih et, tehlil (lâ ilâhe illallah) getir. O'na senâda bulun. Muhammed'e (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt'ine salât et. Sonra da ihtiyacını iste. Hemen karşılığını alırsın." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
İbrahim b. Ethem'e şöyle sorulmuş: "Hâlimiz ne olacak, nicedir dua ederiz; duamız makbul olmaz."
Onlara şöyle dedi: "Siz Allah'ın Elçisi Resûlü biliyorsunuz ama O'nun Sünnet'ine tâbi olmuyorsunuz.
Kur'ân'ı biliyorsunuz ama onun emri ile amel etmiyorsunuz.
Yüce Allah'ın nimetlerini yiyorsunuz ama onhn şükrünü eda etmiyorsunuz.
Cennet'i biliyorsunuz ama onu isteme yoluna gitmiyorsunuz.
Cehennem'i de biliyorsunuz ama ondan çekinmiyorsunuz.
Şeytan'ı da biliyorsunuz ama onun için bir hazırlık yapmıyorsunuz.
Ölümün geleceğini biliyorsunuz ama onun için hiçbir hazırlık yapmıyorsunuz.
Ölülerinizi götürüp gömüyorsunuz ama bundan hiçbir ibret almıyorsunuz.
Kendi ayıplarınızı bırakıyorsunuz, başka insanların ayıpları ile meşgul oluyorsunuz."
Allah, kuluna her zaman ve her durumda yakındır. Dua edildiğinde icâbet eder. Ancak bazı faziletli zamanlar ve durumlar duanın daha çabuk kabul olmasına vesiledir. Bu zaman ve durumları gözetmeli ve her zaman da dua ve Allah'ın zikrini dilden gönülden çıkarmamalıdır.
Câbir'den (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Günah ya da akrabadan alakayı kesme (gibi masiyet) olmadıkça, kulun Allah'a yapmış olduğu duanın karşılığında, Allah ona ya istediğini verir, ya da benzerî bir belâyı ondan savar."
Dua etmede âdâba riâyet etmek bu kadar önemli olduğuna göre, hadislerle dua etmenin âdâbını Allah'a vâsıl olmayı gerekli görenler için aktarmayı uygun bulduk:
Duaların kabul olunması isteniyorsa işe helal kazanmak ve helal yemekle başlanmalıdır. Çünkü haram mal duaların kabul olunmasına engeldir:
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Ey insanlar! Allah temizdir; ancak temiz olanı kabul eder. Allah, mü'minlere, peygamberlere emrettiğini emretti ve şöyle buyurdu: 'Ey Peygamberler! Temiz şeylerden yiyin! Sâlih amel işleyin! Doğrusu Ben yaptığınızı bilirim.'
Yine, 'Ey İnananlar! Size rızık verdiklerimizin temizlerinden yiyin' buyurmuştur."
Sonra uzun bir yolculuk yapıp saçı başı birbirine karışan bir adamdan bahsetti:
"Yediği haram, içtiği haram, giydiği haram ve haramla beslenmiş bir kimse ellerini kaldırmış, 'Yâ Rabbi, Yâ Rabbi!' diye dua ediyor; onun duası nasıl kabul olunur ki?" buyurdu.
Cenâb-ı Hakk'tan bir talepte bulunmadan önce sadaka vermek, Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmaya, duanında kabul olmasına vesiledir. İmam Muhammed Bâkır'ın da (a.s.) sünnetidir:
Ebû Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Babam, Allah'tan bir şey istediği zaman, onu güneş zevâle erdikten sonra isterdi. Buna da niyetlendiği zaman, önceden bir şey getirip sadaka olarak verirdi. Biraz koku sürünür ve mescide giderek orada Allah'ın dilediği kadar dua edip ihtiyacını isterdi."
Duaların kabul olması için günahlardan kaçınmalı, tevbe etmeli, yakın akraba ile ilişkiyi kesmemelidir:
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Günah ya da akrabadan alakayı kesme (gibi masiyet) olmadıkça, kulun Allah'a yapmış olduğu duanın karşılığında, Allah ona ya istediğini verir, ya da benzeri bir belâyı ondan savar."
Bu rivâyette Rezîn'in lafzı şöyledir: "Mutlaka Allah ona dilediğini verir ya da âhirete ona ondan daha iyisini saklar ya da ondan (herhangi bir belâyı savar)."
Allah'a senâda bulunarak, hamd ederek ululayarak dua etmelidir. Duanın başında sonunda ortasında Peygamberimize ve O'nun Ehl-i Beyt'ine salât ü selâm okumalıdır. Zira salât ü selâmı sadece Peygamber Efendimize okuyarak, O'nun pak Ehl-i Beyt'ine okumamak salât ü selâmı eksik bırakmaktır:
Hâris b. Mugire, rivâyet eder: "Ebû Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Dua etmek istediğin zaman, önce Allah Azze ve Celle'yi ulula, O'na hamd et. O'nu tenzih et, tehlil (lâ ilâhe illallah) getir. O'na senâda bulun. Muhammed'e (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt'ine salât et. Sonra da ihtiyacını iste. Hemen karşılığını alırsın." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.