'Biz nerede yanlış yaptık' sorusunu soran var mı? Çünkü bu soru geç kalmış bir sorudur. Ama yine de merak ediyorum, yöneticilerimiz bu soruyu kendilerine soruyor mu? 'Biz nerede yanlış yaptık?'
4 yıl süren 1. Dünya Savaşı ve ardından başlatılan ve 3 yıl süren Kurtuluş Savaşı sonrası adeta yoktan bir devlet kuruluyor. Tarım bitmiş, sanayi yok, ordu yok, tersane yok. İnsanımız fakru zaruret içerisinde ve bu millet ile bu devleti kuran Atatürk, 1923'de bağımsızlığın temel ölçüsünü açıklıyor;
"Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılan zaferler kalıcı olmaz, az zamanda kaybedilir." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 111)
21. yüzyıla geldik. Artık dünyada devletler orduları ile savaşmıyor. Terör örgütleri üzerinden birbiriyle veya hedefe konulan ülke ile savaşıyorlar.
Bir de elinde silah olmayan ama dünyanın en büyük terör örgütü, en büyük kan emicisi var. Kim mi? Kapitalizm. Kapitalizm örgütünün sahipleri ise belli.
Silahlı örgütlere dönersek! Mesela dün, 40 yıldır PKK ile mücadele ediyoruz, derken bugün PKK yanına IŞİD, Nusra, YPG, FETÖ, TAK vs. örgütleri de saymaya başladık. Yani artık bir değil birçok terör örgütü ülkemize musallat edildi.
Birliğimizi, bağımsızlığımızı, canımızı, malımızı, vatanımızı istiyorlar. Kendileri için mi? Hayır. Efendileri için.
Prof. Dr. Haydar Baş yıllardan beri küresel kan emiciler ve bu kan emicilerin en büyük silahı kapitalizme karşı artı ülkemizdeki eli kanlı terör örgütlerine karşı bir mücadele veriyor.
Tespitleri bugüne kadar tek tek gerçekleşen Sayın Baş, bu tespitleri yapmasının hemen ardından çare ve çıkış yollarını da gösteriyordu. Sayın Baş, 'tam bağımsızlığın ve terörü bitirmenin birinci şartı güçlü ekonomidir' diyordu.
Sayın Baş böyle diyor da liberal- kapitalist anlayışla, bir ülke ekonomisinin güçlü daha açıkçası bağımsız olamayacağını bizzat yaşadığımız bir gerçek.
Peki, ekonomimiz nasıl güçlü ya da bağımsız olacak? Milli Ekonomi Modeli ile milli para ile. Milli para demişken bu aralar iktidar ve medya bu kavramı çok sıklıkla kullanıyor. Ama bu kavram Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Milli Ekonomi Modelinin' başlıklarından biridir ve Türk Patent Enstitüsü'nce 2013/56874 marka numarası ile 26 Haziran 2013'ten itibaren 10 yıl müddetle Prof. Dr. Haydar Baş adına tescil edilmiş bir markadır.
Milli Ekonomi Modelini 11 yıldır Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu il il, ilçe ilçe tüm Türkiye'ye anlattı. 9 uluslar arası sempozyum ile dünyaya duyurdu. Yani dünya MEM'i biliyor, uyguluyor ve Sayın Baş'ı tanıyor.
Sende tanıyorsun. MEM nedir, diye sormak istersen Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Rusya parlamentosunun alt kanadı olan Duma'da yaptığı konuşmada MEM'i 17 başlıkla özetledi Başlıklar ile bir daha hatırlatayım;
1- MEM tüketim eksenli tek analizdir.
2- MEM sürekli büyümeyi sağlar.
3- Adil gelir dağılımına MEM ile ulaşılır.
4- MEM, 'tam istihdamı' sağlayarak, işsizliği problem olmaktan çıkarır.
5- MEM, "kaynaklar sınırsızdır ve yeterlidir, ihtiyaçlar sınırlıdır" ilkesini esas alır.
6- MEM tezinin merkezinde insan vardır ve MEM, insandan yola çıkmaktadır.
7- MEM, faizi devre dışı bırakır.
8- MEM' de vergi, gelire göre alınır.
9- MEM, "paranın, emeği, üretimi ve tüketimi tahrik eden unsur olduğunu" vazederek, paraya yeni tarifler getirmektedir.
10- MEM, devletlerin 'senyoraj' yani 'para basma hakkını' kullanmasını şart koşar.
11- MEM'e göre merkez bankasının dolaşıma çıkardığı para olan emisyon, piyasanın talebine bağlı olarak üretilir.
12- MEM'de devlet, sosyal devlet projeleri ile dar gelirliyi destekler. Bu sayede piyasada eksik olan talep devreye konulur.
13- MEM, devletlerin piyasalara hâkim olması gerektiğini ortaya koyar.
14- MEM, 'milli kur politikalarını öne çıkartır.
15- MEM, dış ticarette milli paranın kullanılmasının gereksinim olduğunu ortaya koyar.
16- MEM deflasyonu da, enflasyonu da önler.
17- MEM' de devletin gelir kaynakları "vergiler, senyoraj ve yeraltı zenginlikleridir."
Şimdi diyeceksin ki, ben ekonomiden anlamam. Derim ki çaresizliğin, tükenmişliğin ortada. Haydar Baş'tan başka şansın da yok.
İddialı bir cümle mi oldu? Hayır, hayır. İspatlı bir cümle. Bak! Rusya karşında duruyor.
4 yıl süren 1. Dünya Savaşı ve ardından başlatılan ve 3 yıl süren Kurtuluş Savaşı sonrası adeta yoktan bir devlet kuruluyor. Tarım bitmiş, sanayi yok, ordu yok, tersane yok. İnsanımız fakru zaruret içerisinde ve bu millet ile bu devleti kuran Atatürk, 1923'de bağımsızlığın temel ölçüsünü açıklıyor;
"Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılan zaferler kalıcı olmaz, az zamanda kaybedilir." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 111)
21. yüzyıla geldik. Artık dünyada devletler orduları ile savaşmıyor. Terör örgütleri üzerinden birbiriyle veya hedefe konulan ülke ile savaşıyorlar.
Bir de elinde silah olmayan ama dünyanın en büyük terör örgütü, en büyük kan emicisi var. Kim mi? Kapitalizm. Kapitalizm örgütünün sahipleri ise belli.
Silahlı örgütlere dönersek! Mesela dün, 40 yıldır PKK ile mücadele ediyoruz, derken bugün PKK yanına IŞİD, Nusra, YPG, FETÖ, TAK vs. örgütleri de saymaya başladık. Yani artık bir değil birçok terör örgütü ülkemize musallat edildi.
Birliğimizi, bağımsızlığımızı, canımızı, malımızı, vatanımızı istiyorlar. Kendileri için mi? Hayır. Efendileri için.
Prof. Dr. Haydar Baş yıllardan beri küresel kan emiciler ve bu kan emicilerin en büyük silahı kapitalizme karşı artı ülkemizdeki eli kanlı terör örgütlerine karşı bir mücadele veriyor.
Tespitleri bugüne kadar tek tek gerçekleşen Sayın Baş, bu tespitleri yapmasının hemen ardından çare ve çıkış yollarını da gösteriyordu. Sayın Baş, 'tam bağımsızlığın ve terörü bitirmenin birinci şartı güçlü ekonomidir' diyordu.
Sayın Baş böyle diyor da liberal- kapitalist anlayışla, bir ülke ekonomisinin güçlü daha açıkçası bağımsız olamayacağını bizzat yaşadığımız bir gerçek.
Peki, ekonomimiz nasıl güçlü ya da bağımsız olacak? Milli Ekonomi Modeli ile milli para ile. Milli para demişken bu aralar iktidar ve medya bu kavramı çok sıklıkla kullanıyor. Ama bu kavram Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Milli Ekonomi Modelinin' başlıklarından biridir ve Türk Patent Enstitüsü'nce 2013/56874 marka numarası ile 26 Haziran 2013'ten itibaren 10 yıl müddetle Prof. Dr. Haydar Baş adına tescil edilmiş bir markadır.
Milli Ekonomi Modelini 11 yıldır Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu il il, ilçe ilçe tüm Türkiye'ye anlattı. 9 uluslar arası sempozyum ile dünyaya duyurdu. Yani dünya MEM'i biliyor, uyguluyor ve Sayın Baş'ı tanıyor.
Sende tanıyorsun. MEM nedir, diye sormak istersen Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Rusya parlamentosunun alt kanadı olan Duma'da yaptığı konuşmada MEM'i 17 başlıkla özetledi Başlıklar ile bir daha hatırlatayım;
1- MEM tüketim eksenli tek analizdir.
2- MEM sürekli büyümeyi sağlar.
3- Adil gelir dağılımına MEM ile ulaşılır.
4- MEM, 'tam istihdamı' sağlayarak, işsizliği problem olmaktan çıkarır.
5- MEM, "kaynaklar sınırsızdır ve yeterlidir, ihtiyaçlar sınırlıdır" ilkesini esas alır.
6- MEM tezinin merkezinde insan vardır ve MEM, insandan yola çıkmaktadır.
7- MEM, faizi devre dışı bırakır.
8- MEM' de vergi, gelire göre alınır.
9- MEM, "paranın, emeği, üretimi ve tüketimi tahrik eden unsur olduğunu" vazederek, paraya yeni tarifler getirmektedir.
10- MEM, devletlerin 'senyoraj' yani 'para basma hakkını' kullanmasını şart koşar.
11- MEM'e göre merkez bankasının dolaşıma çıkardığı para olan emisyon, piyasanın talebine bağlı olarak üretilir.
12- MEM'de devlet, sosyal devlet projeleri ile dar gelirliyi destekler. Bu sayede piyasada eksik olan talep devreye konulur.
13- MEM, devletlerin piyasalara hâkim olması gerektiğini ortaya koyar.
14- MEM, 'milli kur politikalarını öne çıkartır.
15- MEM, dış ticarette milli paranın kullanılmasının gereksinim olduğunu ortaya koyar.
16- MEM deflasyonu da, enflasyonu da önler.
17- MEM' de devletin gelir kaynakları "vergiler, senyoraj ve yeraltı zenginlikleridir."
Şimdi diyeceksin ki, ben ekonomiden anlamam. Derim ki çaresizliğin, tükenmişliğin ortada. Haydar Baş'tan başka şansın da yok.
İddialı bir cümle mi oldu? Hayır, hayır. İspatlı bir cümle. Bak! Rusya karşında duruyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024