"Ahmet Çimli, karısı ve üç çocukları için akşam yemeği, mahalle kasabının parasız verdiği kemiklerden yapılma etsuyu çorbadan ibaret. Kahvaltı ise, bir iki domates ve yakındaki fabrikanın yarı fiyata sattığı bayat ekmek. Ahmet Çimli, benzincide, araba camı temizleyiciliği işini kaybedeli, ailesi, öğle yemeklerini kaldırmış."
Haftalık Economist Dergisi'nde dün yayımlanan ve Türkiye'deki ekonomik zorlukların, toplumu nasıl etkilediğini irdeleyen yazı, bu satırlarla başlıyor. Ve Çimli ailesinin yaşadıklarının, başkent Ankara'nın gecekondu mahallerinden Yenidoğan'daki yoksul insanlardan farklı olmadığı belirtiliyor. Yazıdan bazı alıntılar:
Çimli ailesinin durumu, geçen Şubat ayındaki krizde ekonominin inişe geçmesinden bu yana, diğer birçok insanın başına geldiği gibi ciddi şekilde bozuldu. Belki de altı yüz bin kişi işini kaybetti; Haziran sonu verilerine göre resmi işsizlik oranı bir yılda yüzde 42 arttı.
Ülkede, intiharlar, aile içi şiddet, fuhuş, hırsızlık arttı. Çok büyük kitlelere seslenen özel televizyon kanallarında her gece yayınlanan hararetli açık oturumlarda, bir "toplumsal patlama" gerçekleşebileceği konusu sık sık tartışılıyor. Şimdiye dek, ülkedeki ortam, şaşırtıcı derecede sakin. Dünya Bankası'nın Ankara'daki Temsilcisi Ajay Chhibber, "Türk toplumu güçlüklere dayanabilen bir toplum. Ve halk arasında güçlü bir toplum bilinci var" diyor.
Gedikler kurtarıyor
Yoksulluğun acısı, çeşitli geleneksel yollarla hafifletiliyor. Ama yoksulluk can yakmaya başladıkça, yasadışı yöntemlere başvuranlar da artıyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde görevli toplumbilimci Oğuz Işık, Anadolu'dan yola çıkıp kentlere yerleşerek iyi paralar kazanan insanların, bunu, 'gedikleri kullanarak' başardıklarını anlatıyor. Türkçede, yasalardaki boşluklar için, sıkça kullanılan bir sözcük bu. "En tepedekinden, en aşağıdakine kadar, herkesin hileye başvurduğu, kestirmeden iş gördüğü bir sistemimiz var" diyor Oğuz Işık ve ekliyor: "İşte bu yüzden siyasetçilerimizden asla hesap sorulmuyor." Son bunalım yeni bir olgu yarattı: Bu kez Türkiye'nin orta sınıfı da ekonomik krizden çok kötü etkilendi. Ülkedeki umutsuzluk havası büyüdükçe, huzursuzlukların patlak vermemesi belki de şaşırtıcı. Şimdiye dek, kayıtsızlık duygusu, öfkeye üstün geldi.
Haftalık Economist Dergisi'nde dün yayımlanan ve Türkiye'deki ekonomik zorlukların, toplumu nasıl etkilediğini irdeleyen yazı, bu satırlarla başlıyor. Ve Çimli ailesinin yaşadıklarının, başkent Ankara'nın gecekondu mahallerinden Yenidoğan'daki yoksul insanlardan farklı olmadığı belirtiliyor. Yazıdan bazı alıntılar:
Çimli ailesinin durumu, geçen Şubat ayındaki krizde ekonominin inişe geçmesinden bu yana, diğer birçok insanın başına geldiği gibi ciddi şekilde bozuldu. Belki de altı yüz bin kişi işini kaybetti; Haziran sonu verilerine göre resmi işsizlik oranı bir yılda yüzde 42 arttı.
Ülkede, intiharlar, aile içi şiddet, fuhuş, hırsızlık arttı. Çok büyük kitlelere seslenen özel televizyon kanallarında her gece yayınlanan hararetli açık oturumlarda, bir "toplumsal patlama" gerçekleşebileceği konusu sık sık tartışılıyor. Şimdiye dek, ülkedeki ortam, şaşırtıcı derecede sakin. Dünya Bankası'nın Ankara'daki Temsilcisi Ajay Chhibber, "Türk toplumu güçlüklere dayanabilen bir toplum. Ve halk arasında güçlü bir toplum bilinci var" diyor.
Gedikler kurtarıyor
Yoksulluğun acısı, çeşitli geleneksel yollarla hafifletiliyor. Ama yoksulluk can yakmaya başladıkça, yasadışı yöntemlere başvuranlar da artıyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde görevli toplumbilimci Oğuz Işık, Anadolu'dan yola çıkıp kentlere yerleşerek iyi paralar kazanan insanların, bunu, 'gedikleri kullanarak' başardıklarını anlatıyor. Türkçede, yasalardaki boşluklar için, sıkça kullanılan bir sözcük bu. "En tepedekinden, en aşağıdakine kadar, herkesin hileye başvurduğu, kestirmeden iş gördüğü bir sistemimiz var" diyor Oğuz Işık ve ekliyor: "İşte bu yüzden siyasetçilerimizden asla hesap sorulmuyor." Son bunalım yeni bir olgu yarattı: Bu kez Türkiye'nin orta sınıfı da ekonomik krizden çok kötü etkilendi. Ülkedeki umutsuzluk havası büyüdükçe, huzursuzlukların patlak vermemesi belki de şaşırtıcı. Şimdiye dek, kayıtsızlık duygusu, öfkeye üstün geldi.