Düşürülen uçakta kaybolan altın nesil

30 Kasım 2007'de Atlasjet Havayolları'nın İstanbul-Isparta seferini yapan bir uçak gece saat 3 sularında Isparta'da düştü. (düşürüldü!)

Aniden rotadan çıkarak düşen uçak, 1996 yapımı MD 8350 tipiydi. 50 yolcusu ve 7 mürettebatı bulunan uçakta Prof. Dr. Engin Arık ile ekibi de vardı. 

Uçaktan sağ çıkan olamadı. O günden beri uçakta bilim insanlarının olmasından ötürü "şüpheli" görülen kaza, yıllardır araştırılsa da şüphelere ilişkin netice alınamadı. Çünkü araştırma, gereği gibi bir türlü yürütülemedi.

Kazada ölen bilim insanları kimlerdi? 

Prof. Dr. Engin Arık'ın yanı sıra yine Boğaziçi Üniversitesi'nden araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, yüksek lisans öğrencisi Engin Abat; Doğuş Üniversitesi'nden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet, araştırma görevlisi Mustafa Fidan kazada yaşamını yitirenlerdendi. 

Ekip, Isparta Eğirdir'de gerçekleştirilmesi planlanan Türk Hızlandırıcı Merkezi'nin Teknik Tasarımı ve Test Laboratuvarı'nın Kurulması isimli DPT projesinin IV. çalışma toplantısına katılmak üzere uçağa binmişlerdi.

Hızlandırıcı projesi ve Türkiye'nin CERN'e üyeliği konusundaki çalışmaları nedeniyle Engin Arık ve ekibine suikast düzenlendiği, uçağının MOSSAD veya başka bir istihbarat teşkilatı tarafından düşürülmüş olabileceği iddiaları ortaya atılmıştır.

İddiaların üzerine güçlü bir devlet mekanizması oluşturularak gidilemedi ne hikmetse!

Engin Arık toryum madenine neden önem veriyordu?

Sadece deneysel yüksek enerji fiziği alanında yaptığı çalışmalarla sınırlı kalmayan Arık, Türkiye'de çok önemli rezervleri bulunan toryum madeninin enerji sorununa temiz ve ekonomik bir çözüm olabileceği ve olması gerektiği yönündeki görüşleri ve çalışmalarıyla tanındı. 

Bu doğrultuda, Türkiye'nin toryum ile elektrik enerjisi üretebilme olanağına kavuştuğunda trilyonlarca varil petrole eş değerde bir enerji kaynağının sahibi olacağını ileri sürdü. 

Engin Arık toryum hakkında, "Bildiğim kadarıyla, toryumun 21. yüzyılın en stratejik maddesi olması büyük bir olasılık. Eğer 2005 yılına kadar yapılması planlanan yeni tip nükleer enerji santralleri gerçekleşirse, toryum bir numaralı element olacak. Çünkü yeni tip reaktörlerde yakıt olarak kullanılacak. Eğer biz toryum ile elektrik enerjisi üretebilmek olanağına kavuşursak bu, trilyonlarca varil petrole eş değerde bir enerji kaynağı olacak" demişti.

Engin Arık ve arkadaşlarının uğradığı suikastın aydınlanacağı bir dönem de gelecektir bundan hiçbir şüphem yok. Ancak, bu karanlık olayda işbirliği yapmış olma ihtimali üzerinde durulmayan yerli işbirlikçilerin varlığından somut bir delilim olmamasına rağmen, yüzde yüz emin olduğumu söyleyebilirim.

Türkiye'nin nükleer tesise sahip olmaması için yabancılar kadar yerli işbirlikçiler de ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. O bakımdan herkes uyuyabilir ama devletin uyuma lüksü asla olmamalıdır.

Özellikle de sol siyasetin kullandığı nükleer karşıtı bir dili çok sakıncalı olarak görmekteyim.

Aklınızı başınıza alın!

Nükleer tesis ve burada yapılacak türevsel çalışmalarla Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı sıfırlanacaktır.

Uzun Mehmet döneminde yaşamıyoruz kafanıza akıl koyun biraz.

İşte dünyada nükleer tesise sahip olan 33 ülke:

ABD 95

Fransa 56

Çin 49

Rusya 38

Japonya 33

Güney Kore24

Hindistan 22

Kanada 19

Ukrayna 15

İngiltere 15

Belçika 7

Almanya 7

İspanya 7

İsveç 7

Pakistan 6

Çek Cum. 6

Slovakya 4

Tayvan 4

Finlandiya 4

Macaristan 4

İsviçre 4

Brezilya 2

Bulgaristan 2

Meksika 2

Romanya 2

BAE 1

İran 1

Ermenistan 1

Hollanda 1

Slovenya 1

Türkiye 0

Bu durum bir Türk'ü rahatsız etmez mi!?

Nükleer çalışma ve yenilenebilir enerji konularını parti programına almış tek partinin Bağımsız Türkiye Partisi olduğunu gördüm.

Sizce Türkiye'yi kim ayağa kaldırabilir?