Basına yansıyan habere bakın: "Türkiye 2005 yılında yüzde 5.8'lik büyüme hızıyla, İzlanda'dan sonra 30 OECD ülkesi arasında ikinci büyük büyümeyi sağladı".Hatta Almanya, Fransa, Lüksembourg, İsviçre, Belçika, İngiltere, Japonya, Avusturya, İtalya gibi bütün ülkeleri büyümede sollayarak.Yanlış okumadınız, 2004 yılında ciddi ciddi büyümüşüz. Yine aynı 30 OECD ülkesi içinde Macaristan, Slovakya, Polonya gibi ülkelerin de atına düşerek en yoksul ülke olan Türkiye ikinci düzeyde hem de yüzde 5.8 ile büyümüş.İnanmak istiyoruz, kendimizi zorluyoruz, ama bir türlü başaramıyoruz. Tabii, inanmamak için haklı gerekçelerimiz var. Neler mi? Hepsine yerimiz yetmez, biz son günlerde, yine basına yansıyanları ortaya koyalım yeterli olur herhalde.Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, ülkemizde son 15 yılda boşanma oranı yüzde 245 oranında artmış. 1990 yılında boşananların sayısı 25 bin 712 kişi iken bu rakam en ağır ekonomik kriz olarak ifade edilen 2001 krizinde bir anda fırlamış 50 bin 402 kişiye çıkmış.Bu artışı az çok anlayabiliyoruz. Bir kriz oldu ve işler ters gitti. Bu normal. Fakat anlamakta zorlandığımız konu şu: Ekonominin iyiye gittiği söylenen, oldukça ciddi oranlarda ekonomik büyümelerin olmasıyla övünülen son üç yıllık dönemde korkunç sayıda boşanma olayları olmuş.AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002 yılında 90 bin 454, 2003 yılında 89 bin 311, 2004 yılında 88 bin 736 kişi boşanmış, yani üç yılda toplam 268 bin 501 yuva yıkılmış.Üstelik raporda, boşanmanın birinci sebebi ekonomik sebeplerle geçimsizlik olarak ifade ediliyor.Bu dönemde ekonomi çok iyi deniyor, ama vatandaş geçinemediğinden dolayı yuvasını dağıtıyor, hatta 2001 krizinin yaşandığı dönemden çok daha fazla sayıda.Gel de yüzde 5.8'lik büyümeye inan.Yine TÜİK'in rakamlarına göre, Türkiye'nin 909 bin vatandaşı aç, 18 milyon kişisi de yoksul. Açlık ve yoksulluk özellikle kırsal kesimlerde daha da fazla ve durmadan artıyor. Tabii, uzmanlar bu rakamların çok daha fazla olduğunu söylüyorlar. Çünkü rakamlar 4 kişilik bir ailenin aylık açlık sınırının 182 milyon, yoksulluk sınırının ise 429 milyon lira baz alınarak belirlenmiş. Bildiğiniz gibi açlık sınırı sadece gıda harcamalarını kapsar. TUİK'İn hesabına göre 4 kişilik bir ailede kişi başına günlük gıda masrafı 1.5 milyon lira olarak belirlenmiş. Bu da o kişilerin sadece simit yemesi, ya da ekmek yemesi gibi bir şey. Halbuki açlık sınırı hesaplanmalarında sağlıklı bir beslenme dikkate alınarak rakamlar belirlenmeli.Bazı sendikaların -Kamu-Sen, Türk-iş gibi- yine TUİK'in gıda fiyatları baz alınarak yaptıkları hesaplamalarda açlık sınırının 500-600 milyon lira, yoksulluk sınırının ise 1.5 milyar lira civarında olduğu ifade edilmektedir. Bu hesaplamalar dikkate alındığında ülkemizde yaşayan aç ve yoksul insanların sayısının bir anda 3-4 katına çıktığını göreceğiz. Benim şahsi kanaatim gerçek rakamlarda budur. Yüzde 5.8'lik büyümenin olduğu iddia edilen ülkemizde, reel sektör tamamen çökme noktasına gelmiştir.25 milyon nüfusumuzun ekmek kapısı tarım sektörü can çekişiyor. Tarım köylüsü feryat etmektedir, mitingler düzenlemektedir, ama siyasilerimiz bu feryadı duymamaktadır. IMF ve AB politikaları sebebiyle en temel ürünlerimiz olan buğdayı, pamuğu, mısırı, fasulyeyi, tütünü, pirinci? ithal eder duruma geldik. Tarım ürünleri ya tarlada kaldı, ya yakıldı, ya da yarı fiyatına satıldı. Çiftçi külliyen zarar etti. Çiftçiye verilen destekler ise yeterli olmadı.En temel sektörlerimizden ve ihracatımızın bel kemiği olan 20 milyon insanın da geçim kaynağı olan tekstilde de çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Şikayetlerini yetkililere arzediyorlar, manifestolar yayınlıyorlar, basına durmadan demeç veriyorlar ama seslerini bir türlü duyuramıyorlar. Şimdi de tarım köylüsü gibi onlar da miting hazırlığı içindeler.Nakliyeciler de şikayetçi. Birçok ilde eylemler yapıldı ve yeni taşıma yönetmeliğinin yüzbinlerce nakliyeciyi işsiz bırakacağını ifade ettiler, haykırdılar.Esnaf, şikayetçi, memur şikayetçi, çiftçi şikayetçi, emekli şikayetçi, bakkal şikayetçi?Allah aşkına hangi yüzde 5.8'lik büyümeden bahsediyorsunuz? Hem de içlerinde en yoksul konumda olduğumuz 30 OECD ülkesinin 28'ini de geride bırakarak. Buna inanmamızı mı bekliyorsunuz? Komik olmayalım lütfen.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025