Gün geçmesin ki İslam âlemi Ehl-i Kitabın bir oyunu ile karşılaşmasın. Maalesef Deccal fitnesi mesabesindeki Dinlerarası Diyalog, Atlas Okyanusu'ndan Endonezya'ya kadar bütün İslam ülkelerini habis bir ur gibi sarmıştır. Engin bir ferasete sahip olması beklenen Müslümanların bu acıklı hali Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" anlayışının terki ile alakalıdır. Ehl-i Beyt anlayışının terk edilmesi İslam'ın ana karakterini bozmuş, Müslümanları derin bir fikri ve manevi kaoslara sürüklemiştir. Bu boşluktan istifade eden Ehl-i Kitap kendi bâtıl anlayışını bünyemize sokmayı başardı.
Kur'an-ı Kerim'de Ehl-i Beyt ile ilgili en önemli ayetlerden birisi "Mübahele" ayetidir. Necran Hristiyanları Mescid-i Nebevi'de Resûlullah (s.a.v)'i ziyaret ederek kendilerinin hak dine mensup olduklarını ısrarla iddia ettiler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v) gelen ayetlerin ışığında Hristiyanların haça tapmaları, domuz eti yemeleri ve Meryem oğlu İsa (a.s)'a Allah'ın oğlu demelerinden dolayı kâfir oldukları beyanını reddetmeleri üzerine yine Cenab-ı Hak tarafından bir nevi manevi düello olan mübaheleye yani lanetleşmeye davet edilirler.
"Artık sana gelen bunca ilimden sonra, seninle tartışanlara de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın laneti yalancıların üzerinde olsun." (Al-i İmran, 61)
Mübahele günü Resûlullah (s.a.v), emredildiği üzere Medine kapısından Ehl-i Beyt'i ile beraber çıktı. Mübahele için bekleyen 70 kişilik Necran Hristiyan Heyeti'nin başı, gelenlerin kim olduğunu sorunca bunlar Resûlullah (s.a.v)'in Ehl-i Beyt'idir cevabını aldı. Bunun üzerine "Muhammed, davasında haklı olmasaydı bu işe en yakınlarını karıştırmazdı." diyerek vergi vermek konusunda Resûlullah (s.a.v) ile anlaşarak memleketine geri döndü. Mübahele olayı bize Ehl-i kitapla ancak Ehl-i Beyt anlayışıyla mücadele edilebileceğini göstermiştir.
Diğer önemli husus da Hayber'in fethi ve Resûlullah (s.a.v)'in Yahudilere karşı verdiği çetin mücadeledir. Müslümanlar Yesrib'e hicret ettikleri zaman Mekke müşriklerinden farklı bir grup olan Yahudiler ile karşılaştılar. Resûlullah (s.a.v), Yahudiler ile her alanda mücadele etti. Önce din, kültür ve ticaret sahalarında soğuk savaş yapıldı. Fakat nihai sonuç Hayber'in fethinde alındı. Burada İmam Ali (a.s)'ın devreye girmesi fethi mümkün kıldı. İmam Ali (a.s), Hayber Kalesi'ne varınca eski savaş adetlerine göre düelloya davet edildi. Fakat o esnada gelenin kimliğini soran kalenin hahamı İmam Ali (a.s)'ın ismini duyunca büyük bir dehşetle, "Sonumuz geldi bu ismi Tevrat'ta İlya olan son peygamberin vasisi ve halifesidir." diyerek savaşçı Merhab'ı düellodan vazgeçirmeye çalıştı. Merhab, İmam Ali (a.s)'ın karşısında tutunamadı ve kafasından yediği Zülfikar darbesinin sesi Hayber Meydanı'nda yankılanarak can verdi. Burada da Ehl-i Beyt'in devreye girmesi ile zaferin kazanıldığını görüyoruz.
İslam âlemi fikri ve manevi planda büyük bir çöküş yaşamasının ardından Ehl-i Beyt'i kendisine şiar edinen Atatürk'ün dışında İslam dünyasında yüreğimize su serpen başka bir başarı da maalesef olmadı. Atatürk, mücadelesini Londra veya Paris'ten değil Hacı Bektaş-ı Veli'nin dergâhından başlatmıştır.
Bütün Arap ülkelerinin defalarca bir araya gelerek mağlup edemediği İsrail, Ehl-i Beyt yolundan giden Seyid Hasan Nasrallah'ın Hizbullah'ına karşı Temmuz 2006 Savaşında bütün dünyanın gözü önünde rezil oldu. Aynı şekilde İsrail, geçen ay Beyrut'taki Hizbullah ofisine İHA'larla saldırdı. Hizbullah birkaç gün sonra cevap verdi. Hizbullah askerleri İsrail askeri konvoyunu hedef alarak misilleme yaptı.
Füze atılırken Hizbullah askerleri "Ya Bakiyetullah" diyerek tam isabet kaydettiler. İşte başarının sırrı burada! Bakiyetullah 12. İmam Muhammed Mehdi (a.s)'ın ta kendisidir. Kısacası Ehl-i Beyt anlayışıyla hareket etmeden haçlı-siyonist ittifakına karşı galip gelmek mümkün değildir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt Külliyatı eşsiz bir eserdir. Taklitleri piyasada dolaşıyor. Taklit asla iltifattır sözünden hareketle diyoruz ki, asıl varken taklide iltifat etmeyiniz. Sayın Baş'ın 14 masumun hayatını anlattığı eserleri Batı'nın planlayıp yürürlüğe sokmaya çalıştığı Şii-Sünni savaşını önlemiştir. Suriye iç savaşı, Esad Alevi'dir, Şii'dir dolaysıyla katli vaciptir yalanlarıyla büyük kampanyalarla başlatıldı. Suriye savaşı, unutmayalım ki bizi tutuşturacak bir fitildir. Prof. Dr. Haydar Baş bu fitili söndürdü.
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024