Hükümet, AB ve IMF'ye sunacağı 2005 yılı bütçe rakamlarını açıkladı. Maliye Bakanı'nın deyimi ile aynı tas aynı hamam bütçesi. Çünkü yine vergi gelirlerini artırıp rantiyeye faiz aktarma bütçesi... Maliye Bakanı her zamanki gibi iddialı sunuş yaptı.
Ancak bir çok soruyu da gargaraya getirerek geçiştirdi. Büyüme yarı yarıya düşerken, vergi gelirlerinin yüzde 20 nasıl artıracağını cevaplandıramadı mesela. Ve tabii ki Türk ekonomisini her üç yılda krize yuvarlayan cari açığın sürdürülemezliğini itiraf ettikten sonra ne gibi tedbirler alacağını da açıklayamadı. Açıklayamadı çünkü böyle tedbirleri yok.
Bazı AKP'liler hemen celallenecek. Yine şom ağızlılık yaptığımızı düşünecekler. Onun için bize önyargılı olan AKP'li okuyucularımızın sindirimi kolay olsun diye AKP Giresun Milletvekili ve iktisatçı Nurettin Canikli'nin değerlendirmelerini aktarıyorum. Ekonomideki kriz kokusunu AKP'li vekiller de hissetmeye başladı bile... Buyurun şu satırlara bir göz atın: "Bugün, AB ile müzakerelere başlanmasının döviz kuru üzerindeki etkilerini irdeleyeceğiz. Müzakerelerin başlaması ile birlikte, sadece doğrudan yabancı sermaye girişinde değil aynı zamanda portföy yatırımını hedefleyen yabancı sermaye girişinde de artışlar olması son derece doğaldır. Reel faizin halen yüksek seviyesini koruması sıcak para girişini teşvik edecektir.
Dövize talebin yetersizliği yanında, yukarıda belirtilen nedenlerle döviz arzında meydana gelecek artışın döviz fiyatını aşağıya çekeceği tartışmasızdır. Döviz arzı ile döviz talebi arasında, döviz arzı lehine olan dengesizlik, başta dolar olmak üzere yabancı paraların TL karşısındaki değerlerini düşürecek, bir başka ifade ile TL değerlenmeye devam edecektir. Esasında bu süreç yaklaşık iki yıldan beri devam etmektedir. Bunun sonucunda döviz kuru hem nominal ve hem de reel açıdan önemli düşüşler yaşamıştır. Hatırlatmakta fayda var: Yapılan değerlendirmeler kısa vadelidir. Yani en fazla 3-5 aylık perspektif içerir. Ekonomideki kırılganlık daha uzun vadeli yorum yapılmasına izin vermemektedir.
Yabancı sermaye girişinin döviz kurunu düşürmesinin ilk ve hızlı etkisi ithalat üzerinde görülecektir. Yabancı mal ve hizmetlerin TL cinsinden fiyatı düşeceği için, ithal mallarına olan talep artacak ve ithalat rakamları ivme kazanacaktır. Beraberinde dış ticaret açığı ve cari açığın büyümesi gelecektir.
Eğer düşen döviz kuruna herhangi bir müdahale yapılmadığı taktirde, 2004 yılında adeta patlayan cari açık, AB müzakerelerinin başlamasından sonra büyümeye devam edecektir. Bu satırların yazarı başından beri, TL'nin aşırı değerlenmesine yol açacak politikalardan kaçınılması ve cari açığa neden olmayacak gerçekçi kur politikası uygulanmasını savunagelmiştir. Ne yazık ki Merkez Bankası cari açığın oluşmaması için yaptığımız uyarıları ve yapılan uyarıların hiçbirisini dikkate almamış, enflasyonla mücadeleyi düşük kur politikasını motor yaparak sürdürmüş ve bugüne gelinmiştir.
Ancak, 2005 yılında mutlak surette tedbir alınması gerekir. Merkez Bankası Başkanı'nın, cari açığı tehlike olarak görmediği şeklindeki açıklamalarının ciddiye alınmaması gerekiyor. Maliye Bakanı'nın 2005 yılında cari açığın azaltılması için tedbir alınması gerektiği açıklaması daha gerçekçidir. ESASINDA BU KONUDA GEÇ BİLE KALINMIŞTIR. BU NOKTADA CARİ AÇI?IN AZALTILMASI İÇİN ALINACAK TEDBİRLERİ MERAK ETMİYOR DE?İLİM. ZİRA, BUGÜNE KADAR, KUR POLİTİKASINI VE MAKRO DENGELERİ PİYASA MEKANİZMASININ İŞLEYİŞİNE TERKEDEN ANLAYIŞIN, PİYASALARA HANGİ GEREKÇELERLE VE HANGİ YÖNTEMLE MÜDAHELE EDECE?İ ELBETTE MERAK KONUSU OLUR."
Ancak bir çok soruyu da gargaraya getirerek geçiştirdi. Büyüme yarı yarıya düşerken, vergi gelirlerinin yüzde 20 nasıl artıracağını cevaplandıramadı mesela. Ve tabii ki Türk ekonomisini her üç yılda krize yuvarlayan cari açığın sürdürülemezliğini itiraf ettikten sonra ne gibi tedbirler alacağını da açıklayamadı. Açıklayamadı çünkü böyle tedbirleri yok.
Bazı AKP'liler hemen celallenecek. Yine şom ağızlılık yaptığımızı düşünecekler. Onun için bize önyargılı olan AKP'li okuyucularımızın sindirimi kolay olsun diye AKP Giresun Milletvekili ve iktisatçı Nurettin Canikli'nin değerlendirmelerini aktarıyorum. Ekonomideki kriz kokusunu AKP'li vekiller de hissetmeye başladı bile... Buyurun şu satırlara bir göz atın: "Bugün, AB ile müzakerelere başlanmasının döviz kuru üzerindeki etkilerini irdeleyeceğiz. Müzakerelerin başlaması ile birlikte, sadece doğrudan yabancı sermaye girişinde değil aynı zamanda portföy yatırımını hedefleyen yabancı sermaye girişinde de artışlar olması son derece doğaldır. Reel faizin halen yüksek seviyesini koruması sıcak para girişini teşvik edecektir.
Dövize talebin yetersizliği yanında, yukarıda belirtilen nedenlerle döviz arzında meydana gelecek artışın döviz fiyatını aşağıya çekeceği tartışmasızdır. Döviz arzı ile döviz talebi arasında, döviz arzı lehine olan dengesizlik, başta dolar olmak üzere yabancı paraların TL karşısındaki değerlerini düşürecek, bir başka ifade ile TL değerlenmeye devam edecektir. Esasında bu süreç yaklaşık iki yıldan beri devam etmektedir. Bunun sonucunda döviz kuru hem nominal ve hem de reel açıdan önemli düşüşler yaşamıştır. Hatırlatmakta fayda var: Yapılan değerlendirmeler kısa vadelidir. Yani en fazla 3-5 aylık perspektif içerir. Ekonomideki kırılganlık daha uzun vadeli yorum yapılmasına izin vermemektedir.
Yabancı sermaye girişinin döviz kurunu düşürmesinin ilk ve hızlı etkisi ithalat üzerinde görülecektir. Yabancı mal ve hizmetlerin TL cinsinden fiyatı düşeceği için, ithal mallarına olan talep artacak ve ithalat rakamları ivme kazanacaktır. Beraberinde dış ticaret açığı ve cari açığın büyümesi gelecektir.
Eğer düşen döviz kuruna herhangi bir müdahale yapılmadığı taktirde, 2004 yılında adeta patlayan cari açık, AB müzakerelerinin başlamasından sonra büyümeye devam edecektir. Bu satırların yazarı başından beri, TL'nin aşırı değerlenmesine yol açacak politikalardan kaçınılması ve cari açığa neden olmayacak gerçekçi kur politikası uygulanmasını savunagelmiştir. Ne yazık ki Merkez Bankası cari açığın oluşmaması için yaptığımız uyarıları ve yapılan uyarıların hiçbirisini dikkate almamış, enflasyonla mücadeleyi düşük kur politikasını motor yaparak sürdürmüş ve bugüne gelinmiştir.
Ancak, 2005 yılında mutlak surette tedbir alınması gerekir. Merkez Bankası Başkanı'nın, cari açığı tehlike olarak görmediği şeklindeki açıklamalarının ciddiye alınmaması gerekiyor. Maliye Bakanı'nın 2005 yılında cari açığın azaltılması için tedbir alınması gerektiği açıklaması daha gerçekçidir. ESASINDA BU KONUDA GEÇ BİLE KALINMIŞTIR. BU NOKTADA CARİ AÇI?IN AZALTILMASI İÇİN ALINACAK TEDBİRLERİ MERAK ETMİYOR DE?İLİM. ZİRA, BUGÜNE KADAR, KUR POLİTİKASINI VE MAKRO DENGELERİ PİYASA MEKANİZMASININ İŞLEYİŞİNE TERKEDEN ANLAYIŞIN, PİYASALARA HANGİ GEREKÇELERLE VE HANGİ YÖNTEMLE MÜDAHELE EDECE?İ ELBETTE MERAK KONUSU OLUR."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014