Batı ülkelerinden bunalımlara, sorunlara çözüm bulmak için sayısız teori icat edildi. Ama pratikte bunların hiçbiri işe yaramadı. Bunun üzerine teoriyle filan uğraşmayıp günlük dertlere acil ve pratik çözüm aramak itibar görmeye başladı. Böylece uzun vadeli sorunlar da birike birike nihayet teorik açıklaması yapılamaz boyutlara ulaştı. Bu durum teorisyenlerin canını sıkmaya başladı. Şimdi ekonomi şöyle bir deyiş moda oldu. "Pratik iyi ama teori zayıf". "Pratik iyi ise mesele yok teori olsa da olur, olmasa da diyebilirsiniz. Ama batılılar için teori çok mühim. Çünkü yıllarca o teorilerle kitleleri kandırdılar, sömürdüler. Bu gün "pratik iyi ama teori zayıf deniliyor. Halbuki eskiden sadece ekonominin teorisiyle uğraşan bilim adamları için şöyle diniliyordu: "Teoriyi iyi bilir ama pratikten anlamaz"
Esasen bu çelişkilerin ve tartışmaların sebebi ekonominin bilim olmaktan çıkarılmasıdır. Ekonomi bilim olmaktan çıkarılmış, uluslar üstü şirketler sömürü aracı haline getirilmiştir. Ne yazık ki, hangi ekonomik görüşlerin bilim ve yeni bir model olarak tanıtılacağına bu şirketler karar veriyor. Bir görüşte karar kılınınca gerisi kolay. Aynı şirketlerin medya kuruluşları devreye sokuluyor ve işlem tamamlanıyor. Ondan sonra en ücra köşede yaşayan bir insanın bile ne olduğunu bilmediği bir ekonomi modeli şiddetle savunduğunu görebilirsiniz.
Gerçi son zamanlarda bu planlayıcıların işleri eskisi gibi iyi gitmiyor. Çünkü moda deyip halkın önüne sürdükleri modellerin hiçbiri mutluluk ve refah getirmedi. Halk da yavaş yavaş uyanmaya başladı. Şimdi şöyle söylemeye başladılar: "Evet yeni bir ekonomi modasının zamanı geldi, ama ortada yeni bir görüş ileri süren yok" Gerçekten yeni bir görüş ileri süren yok mu? Var da ekonomi otoriteleri bundan habersiz mi? Hayır, hiçbirisi değil. Bu yeni bir oyun, yeni bir aldatmacadır. Ekonomi otoriteleri BTP Genel Başkanı Prof.Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli"ni çok iyi biliyor ve takip ediyorlar.
Ekonomi otoriteleri milli ekonomik modele "evet" diyemezler. Çünkü bu model onların işine gelmez. Bu model kimin işine gelir? Ezilen, sömürülen horlanan milletlerin işine gelir. Bunu bildikleri için milli ekonomik modeli örtbast etmek için ellerinden ne geliyorsa ardına koymuyorlar.
Her sınıftaki insanlarla oturup konuşuyoruz. Dilimizin döndüğü çenemizin yettiği kadar milli ekonomi modeli anlatıyoruz. Bu güne kadar "bu dediğiniz yanlıştır benim aklım bunu almıyor" diyene rastlamadım. Hal böyle iken yine de bazılarında bir şüphe ve tereddüt oluşuyor. Azıcık araştırınca görüyorsunuz ki, bunu oluşturan sömürücü çevreler ve onların uzantıları, medya aracılığı ile halka şöyle sesleniyorlar: "Bu iş o kadar kolay olsa idi diğerleri bunu yapardı. Ekonomik sorunların çözümü sizin zannettiğiniz gibi basit değildir".
Bunları duyunca aklıma hemen ünlü ekonomist Paul Krugman'ın şu sözleri geliyor: "Doğru bildiğiniz görüşlerinizi kınayanların kınamasına bakmadan ifade ediniz. Kendininize güveniniz. Gerçi çoğu akademisyenler sizi sadece eleştirmez, hafife de alırlar. Kim ne derse desin, sizin fikirleriniz daha iyi sonuçlar veriyorsa onları kullanmaktan çekinmeyiniz. Meseleleri basitce ifade etmek ekonomistlerin sizin çalışmalarınızı küçük görmelerine sebep olabilir. Ancak unutmayınız ki, çok basit gerçekler bile yıllarca süren çalışmalardan sonra bulunmuştur".
Türkiye, işte bu hali yaşıyor. Bir yandan açık gerçekler ve onları gündeme getirenler, diğer yandan da gerçekleri çarpıtmaya karmaşık ve anlayşılmaz bir hale sokmaya çalışanlar. Başka bir deyişle, terazinin bir kefesinde milli ekonomik model, diğer kefesinde işe yaramaz teoriler. Halk bu ikisi arasında rakkas gibi gidip geliyor. Ne gariptir ki, bazıları pratikten iyi sonuç alsa bile, onu bırakıp ne olduğu bilinmez teorilerin peşine düşüyor. Bu kafa karşılığına son vermek ve milli ekonomik modele dört elle sarılmak zorundayız. Sarılınca, göreceğiz ki, bu medelde batılıların dediği gibi teori ve pratik farklı değil, hepsi bir uyum içindedir.
Esasen bu çelişkilerin ve tartışmaların sebebi ekonominin bilim olmaktan çıkarılmasıdır. Ekonomi bilim olmaktan çıkarılmış, uluslar üstü şirketler sömürü aracı haline getirilmiştir. Ne yazık ki, hangi ekonomik görüşlerin bilim ve yeni bir model olarak tanıtılacağına bu şirketler karar veriyor. Bir görüşte karar kılınınca gerisi kolay. Aynı şirketlerin medya kuruluşları devreye sokuluyor ve işlem tamamlanıyor. Ondan sonra en ücra köşede yaşayan bir insanın bile ne olduğunu bilmediği bir ekonomi modeli şiddetle savunduğunu görebilirsiniz.
Gerçi son zamanlarda bu planlayıcıların işleri eskisi gibi iyi gitmiyor. Çünkü moda deyip halkın önüne sürdükleri modellerin hiçbiri mutluluk ve refah getirmedi. Halk da yavaş yavaş uyanmaya başladı. Şimdi şöyle söylemeye başladılar: "Evet yeni bir ekonomi modasının zamanı geldi, ama ortada yeni bir görüş ileri süren yok" Gerçekten yeni bir görüş ileri süren yok mu? Var da ekonomi otoriteleri bundan habersiz mi? Hayır, hiçbirisi değil. Bu yeni bir oyun, yeni bir aldatmacadır. Ekonomi otoriteleri BTP Genel Başkanı Prof.Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli"ni çok iyi biliyor ve takip ediyorlar.
Ekonomi otoriteleri milli ekonomik modele "evet" diyemezler. Çünkü bu model onların işine gelmez. Bu model kimin işine gelir? Ezilen, sömürülen horlanan milletlerin işine gelir. Bunu bildikleri için milli ekonomik modeli örtbast etmek için ellerinden ne geliyorsa ardına koymuyorlar.
Her sınıftaki insanlarla oturup konuşuyoruz. Dilimizin döndüğü çenemizin yettiği kadar milli ekonomi modeli anlatıyoruz. Bu güne kadar "bu dediğiniz yanlıştır benim aklım bunu almıyor" diyene rastlamadım. Hal böyle iken yine de bazılarında bir şüphe ve tereddüt oluşuyor. Azıcık araştırınca görüyorsunuz ki, bunu oluşturan sömürücü çevreler ve onların uzantıları, medya aracılığı ile halka şöyle sesleniyorlar: "Bu iş o kadar kolay olsa idi diğerleri bunu yapardı. Ekonomik sorunların çözümü sizin zannettiğiniz gibi basit değildir".
Bunları duyunca aklıma hemen ünlü ekonomist Paul Krugman'ın şu sözleri geliyor: "Doğru bildiğiniz görüşlerinizi kınayanların kınamasına bakmadan ifade ediniz. Kendininize güveniniz. Gerçi çoğu akademisyenler sizi sadece eleştirmez, hafife de alırlar. Kim ne derse desin, sizin fikirleriniz daha iyi sonuçlar veriyorsa onları kullanmaktan çekinmeyiniz. Meseleleri basitce ifade etmek ekonomistlerin sizin çalışmalarınızı küçük görmelerine sebep olabilir. Ancak unutmayınız ki, çok basit gerçekler bile yıllarca süren çalışmalardan sonra bulunmuştur".
Türkiye, işte bu hali yaşıyor. Bir yandan açık gerçekler ve onları gündeme getirenler, diğer yandan da gerçekleri çarpıtmaya karmaşık ve anlayşılmaz bir hale sokmaya çalışanlar. Başka bir deyişle, terazinin bir kefesinde milli ekonomik model, diğer kefesinde işe yaramaz teoriler. Halk bu ikisi arasında rakkas gibi gidip geliyor. Ne gariptir ki, bazıları pratikten iyi sonuç alsa bile, onu bırakıp ne olduğu bilinmez teorilerin peşine düşüyor. Bu kafa karşılığına son vermek ve milli ekonomik modele dört elle sarılmak zorundayız. Sarılınca, göreceğiz ki, bu medelde batılıların dediği gibi teori ve pratik farklı değil, hepsi bir uyum içindedir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018