İktidara gelen her parti, halka hizmet etmek ve başarılı olmak ister. Tabii olan da budur. Ancak, hizmet ve başarı, sadece istemekle gerçekleşmiyor. Onun için, en başta doğru istikamet, ondan sonra da bilgili, tecrübeli bir kadro ve iyi niyetle gece gündüz çalışmak gerekir.
AKP iktidarını da bu çerçevede değerlendirmek istiyoruz. Hükümetin ekonomik alanda bazı arayışlarına şahit oluyoruz. Mesela 'Grameen Bank Modeli' ve 'kar paylı bono ve tahvil' bunlardan ikisidir. Basında bu teşebbüslerin lehinde birçok yazılar yazılıyor. Hükümet, özellikle Grameen Bank Modeli için hayli iddialı. Bu konuda bazı adımlar da atmış durumda. Grameen Bank Modeli'nin mucidi Bangladeşli Prof. Dr. Muhammed Yunus, Türkiye'ye davet edilmiş. Bu davetin Haziran ayında gerçekleşmesi bekleniyor. Prof. Dr. Muhammed Yunus, Türkiye'de yetkililerle görüşecek ve bazı toplantılar yapacak, uygulaması hakkında bilgi verecek. Prof. Dr. Muhammed Yunus'un Başbakan Tayyip Erdoğan'la da görüşmesi gündemde.
Kar paylı bono ve tahvilin ise örneği yok. Bu ilk defa Türkiye'de denenecektir. Bunun özü şu: Faizden kaçanlar için üzerine "kar paylı" yazılı bono ve tahviller çıkarılacaktır. Bu bono ve tahvilleri alanlara, THY, Türk Telekom, Petkim, Tüpraş gibi kar eden kamu kuruluşlarının karlarından ve paralı yol ile köprülerin gelirlerinden pay verilecektir. Bir yandan bunlar düşünülürken, bir yandan da kar eden kuruluşlar satılığa çıkarılıyor. Bu çelişkiyi görmezlikten gelen bazı kişiler, projeyi yere göğe sığdıramıyorlar. Diyorlar ki: " Şu anda hükümetin amacı iş yapmak değil, borçları döndürmektir. Borç alabileceği kaynakları da sonuna kadar kullandığı için faizde pazarlık gücünü yitirdi. Bundan dolayı hükümet, borç vereceklerin istediği faizi vermek zorunda kalıyor. Eğer alternatif borçlanma kaynakları bulunursa, faizler düşer ve daha kolay, daha düşük faizle borçlanma imkanı doğar. Görüldüğü gibi amaç ve hedef borçları döndürmektir. Ekonominin aslı ve esası olan üretim yapmak ve yapılan üretimi artırmak değildir.
Farz edelim ki, bu saydığımız projelere benzer daha başka ilave projeler geliştirildi ve bunların hepsinden başarılı sonuçlar alındı. Fakat ekonomideki genel kabullerimizi ve temel tercihlerimizi değiştirmedik. Ne olacaktır? Olacağı söyleyeyim: Hiçbir şey değişmeyecektir. Çünkü Türkiye'de esas sorun, ekonomideki genel kabullerin sorgulanması ve temel tercihlerin değişmesidir. Bir ekonomideki genel kabullerin sorgulanması ve temel tercihlerin değişmesidir. Bir ekonomik modelin doğru olup olmadığını araştırmaya onun genel kabullerinden başlanır. Türkiye'de bunu yapan bir tek kişi var. O da, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bunun dışındaki liderler, Bırakınız genel kabulleri, Temel tercihler üzerinde bile düşünmüyor, fikir yürütmüyorlar.
Bu temel tercihlerin en önemlisi IMF ile çalışmaktır. Daha doğrusu, IMF'nin direktiflerini harfiyen yerine getirmektir. Başbakan Tayyip Erdoğan, seçimden önce "IMF'siz ekonomi yönetilemez, IMF'ye direnenlere acıyorum" diyordu Şimdi de aynı şeyleri söylüyor, söylemekten öte uyguluyor. Öyle olduğu için de, bütün bu samimi arayışlar devede kulak mesabesinde kalacaktır.
Yapılması gereken asıl iş şudur: Ekonomideki genel kabulleri sorgulamaktır. Bunu yapamıyorsak, hiç olsun, genel tercihlerimizi değiştirelim. "IMF'siz olmaz" anlayışından vazgeçelim. Dünyadaki birçok kötü ve ibret verici örneklere rağmen, Başbakan Tayyip Erdoğan hala "IMF'siz olmaz, IMF'yi tanımazsanız, dünya da sizi tanımaz" diyor. Biz de sayın Başbakana şunu diyoruz: "IMF ile olduğunuz sürece ne yaparsanız yapın, başarılı olamayacaksınız". İsteyen bu iki görüşü bir tarafa not etsin. AKP, çok kere denenmişi, bir kere daha denemeye çalışıyor. Halbuki denenmiş denenmez. Bir delikten bin kere ısırılmaz.
AKP iktidarını da bu çerçevede değerlendirmek istiyoruz. Hükümetin ekonomik alanda bazı arayışlarına şahit oluyoruz. Mesela 'Grameen Bank Modeli' ve 'kar paylı bono ve tahvil' bunlardan ikisidir. Basında bu teşebbüslerin lehinde birçok yazılar yazılıyor. Hükümet, özellikle Grameen Bank Modeli için hayli iddialı. Bu konuda bazı adımlar da atmış durumda. Grameen Bank Modeli'nin mucidi Bangladeşli Prof. Dr. Muhammed Yunus, Türkiye'ye davet edilmiş. Bu davetin Haziran ayında gerçekleşmesi bekleniyor. Prof. Dr. Muhammed Yunus, Türkiye'de yetkililerle görüşecek ve bazı toplantılar yapacak, uygulaması hakkında bilgi verecek. Prof. Dr. Muhammed Yunus'un Başbakan Tayyip Erdoğan'la da görüşmesi gündemde.
Kar paylı bono ve tahvilin ise örneği yok. Bu ilk defa Türkiye'de denenecektir. Bunun özü şu: Faizden kaçanlar için üzerine "kar paylı" yazılı bono ve tahviller çıkarılacaktır. Bu bono ve tahvilleri alanlara, THY, Türk Telekom, Petkim, Tüpraş gibi kar eden kamu kuruluşlarının karlarından ve paralı yol ile köprülerin gelirlerinden pay verilecektir. Bir yandan bunlar düşünülürken, bir yandan da kar eden kuruluşlar satılığa çıkarılıyor. Bu çelişkiyi görmezlikten gelen bazı kişiler, projeyi yere göğe sığdıramıyorlar. Diyorlar ki: " Şu anda hükümetin amacı iş yapmak değil, borçları döndürmektir. Borç alabileceği kaynakları da sonuna kadar kullandığı için faizde pazarlık gücünü yitirdi. Bundan dolayı hükümet, borç vereceklerin istediği faizi vermek zorunda kalıyor. Eğer alternatif borçlanma kaynakları bulunursa, faizler düşer ve daha kolay, daha düşük faizle borçlanma imkanı doğar. Görüldüğü gibi amaç ve hedef borçları döndürmektir. Ekonominin aslı ve esası olan üretim yapmak ve yapılan üretimi artırmak değildir.
Farz edelim ki, bu saydığımız projelere benzer daha başka ilave projeler geliştirildi ve bunların hepsinden başarılı sonuçlar alındı. Fakat ekonomideki genel kabullerimizi ve temel tercihlerimizi değiştirmedik. Ne olacaktır? Olacağı söyleyeyim: Hiçbir şey değişmeyecektir. Çünkü Türkiye'de esas sorun, ekonomideki genel kabullerin sorgulanması ve temel tercihlerin değişmesidir. Bir ekonomideki genel kabullerin sorgulanması ve temel tercihlerin değişmesidir. Bir ekonomik modelin doğru olup olmadığını araştırmaya onun genel kabullerinden başlanır. Türkiye'de bunu yapan bir tek kişi var. O da, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bunun dışındaki liderler, Bırakınız genel kabulleri, Temel tercihler üzerinde bile düşünmüyor, fikir yürütmüyorlar.
Bu temel tercihlerin en önemlisi IMF ile çalışmaktır. Daha doğrusu, IMF'nin direktiflerini harfiyen yerine getirmektir. Başbakan Tayyip Erdoğan, seçimden önce "IMF'siz ekonomi yönetilemez, IMF'ye direnenlere acıyorum" diyordu Şimdi de aynı şeyleri söylüyor, söylemekten öte uyguluyor. Öyle olduğu için de, bütün bu samimi arayışlar devede kulak mesabesinde kalacaktır.
Yapılması gereken asıl iş şudur: Ekonomideki genel kabulleri sorgulamaktır. Bunu yapamıyorsak, hiç olsun, genel tercihlerimizi değiştirelim. "IMF'siz olmaz" anlayışından vazgeçelim. Dünyadaki birçok kötü ve ibret verici örneklere rağmen, Başbakan Tayyip Erdoğan hala "IMF'siz olmaz, IMF'yi tanımazsanız, dünya da sizi tanımaz" diyor. Biz de sayın Başbakana şunu diyoruz: "IMF ile olduğunuz sürece ne yaparsanız yapın, başarılı olamayacaksınız". İsteyen bu iki görüşü bir tarafa not etsin. AKP, çok kere denenmişi, bir kere daha denemeye çalışıyor. Halbuki denenmiş denenmez. Bir delikten bin kere ısırılmaz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018