Ürettiğinizden fazla tüketiyor iseniz, aradaki fark kadar borçlanıyorsunuz ve borçlanmanızı döviz cinsinden yapıyorsanız, döviz açığı vermek zorunda kalacaksınız demektir. Bu sürece seyirci kalırsanız, her yıl borcunuz katlanarak büyüyecektir. Üstüne üstlük yerli emek ve üretim için gerek duyduğunuz finansmanı, dışarıdan döviz borçlanarak karşılıyorsanız geçmiş olsun, iki yakanızın bir araya gelmesi mümkün değildir. Gün gelir ana para borcunuzun faizini bile ödeyemez duruma düşersiniz. Bu süreç, ekonomik iflasla birlikte ülkenin her türlü dış müdahaleye açık hale gelmesine neden olur.
Hazine ve Maliye bakanlığının verilerinden hareketle, 2021 yılında sadece merkezi yönetimin yapacağı dış borç ödemesi 12.5 milyar dolardır. Bu borcun 7.7 milyar doları ana para, 4.8 milyar doları faizden oluşuyor. Bu yıl ödenecek iç borç miktarı ise 401 milyar TL'dir, bu borcun 296 milyar TL'si ana para, 105 milyar TL'si faiz borcundan oluşuyor.
Toplam iç borç stoku 1.6 trilyon TL, toplam dış borç stoku 146.5 milyar dolardır. Bu hesaplara bu yıl (2021) planlanan 541 milyar TL iç borçlanma dahil değildir. Ayrıca özel banka ve firmaların borç stokları bu hesap kalemlerinin dışında tutulmuştur. Sadece özel sektörün kısa vadeli dış borç stoku 123 milyar dolardır.
2020 yılında açıklanan üretim yöntemine göre GSYH'miz 5 trilyon 47 milyar 909 milyon TL olmuş. Devletin, özel sektörün, bankaların kısa ve uzun vadeli iç ve dış borçları toplamı, bugünkü kur üzerinden hesaplanırsa yaklaşık GSYH kadar borcun olduğu görülür.
Kapitalizm, uygulandığı her ülkede, devletleri borçlandırmadan büyümelerine izin vermez. Türkiye özelinde, özelleştirme adı altında en kârlı, en fazla istihdam sağlayan ve en stratejik şirketlerimizi elden çıkartmamıza, madenlerimizi yabancılara açmamıza rağmen borcumuz daha da artmıştır.
Kullanılan tüketici kredisinin ve kredi kart kullanıcısının sayısına baktığımızda, Türkiye'de yaşayan 19-20 milyon hane halkının her birinin bankalara borcu olduğunu görürüz.
Siz ekonomiyi, bankada, borsada ve faizde parası olan, parasını bu alanlarda değerlendirmek isteyen ülke nüfusunun %1'ine tekabül eden insanlar üzerinden yorumluyorsanız, geri kalan nüfusun %99'unun sorununu çözemezsiniz. Kapitalizm buna müsaade etmez.
Milletin kaderini bankada, borsada ve faizde parası olanların kapitalist vicdanına terk ederseniz, bireylerin, kamu-özel şirketlerinin batmasına, devletin borçlanarak dışarıdan emir almasına neden olursunuz. Bu kaçınılmaz bir neticedir.
Sistem büyümek istediğinizde sizi borçlandırır, borçlandıkça reel olarak büyüdüğünü zannedersiniz, durup bir geriye dönüp baktığınızda yukarıda ifade etmeye çalıştığım tabloyla karşı karşıya kaldığınızı fark edersiniz.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş "mevcut liberal ekonomi sisteminden kurtulmak, Milli Ekonomi Modeli'ni kanunlaştırıp uygulamakla mümkündür. Türkiye, içine sürüklendiği borç sarmalından ancak MEM'i uygulayarak çıkabilir. Buna en güzel örnek Başta Rusya olmak üzere, Çin ve diğer BRICS ülkeleridir." ifadesiyle kur baskısından, enflasyon belasından, işsizlik ve sefaletten kurtulmanın çözümünü ortaya koyuyordu.
Milli Ekonomi Modeli'nde insan, hayatın, çevrenin, ekonominin merkezindedir. Devletin ve ekonominin hizmet edeceği varlık insandır. Onun için bireyin ekonomik bağımsızlığını Haydar Baş modelinin olmazsa olmaz şartıdır. Bireyin onurlu yaşam standartlarına kavuşturulması, sosyal devletin anayasal görevleri arasındadır. MEM matematiği, bireyin tüketim kabiliyetini döviz ve faize kurban etmez.
Kapitalizm çok yamalı bir bohça gibidir ve çıkan her ekonomik krizde bohça, bir yamaya daha ihtiyaç duyar. Felsefe ve matematiğinde çelişkiler taşıyan Kapitalizm, bugün konuştuğumuz güncel ekonomik sorunların müsebbibidir. Sorunları kendisinin ürettiği bir sistemden, ürettiği sorunlara cevap vermesi beklenemez. Örneğin, Enflasyonu aşağı çekmek için faizleri yükselteceksiniz, peki yükselen faizin maliyeti emek ve üretime yansımayacak mı, elbette yansıyacak, o zaman fiyatı nasıl baskılayacaksınız? Bu sorunun cevabı yok. Diyelim piyasalardan parayı faizleri artırarak çektiniz, peki o zaman üreticinin pazarı kim olacak ve talep olmayınca üretici üretim kapasitesini daralttığında doğan işsizliğe kim nasıl çözüm getirecek?
Diyelim ki Prof. Dr. Haydar Baş'tan, mevcut enflasyonun türünün "maliyet enflasyonu" olduğunu öğrendiniz, yine işinize yaramaz. Çünkü maliyet enflasyonundan kurtulmak için milli paraya ihtiyacınız olacak. Milli Para, kapitalizmin panzehridir. O halde Milli Ekonomi Modeli'ne geçmeden ekonomik sorunlardan ve ekonomik sorunların getirdiği sosyal patlamalardan kurtulamayız.
Türk milleti, kendi geleceğine sahip çıkmak, herkesin iş ve aş sahibi olmasını sağlamak ve fakirliğin topraklarımızda suç sayılmasını istiyorsa, yapması gereken sandıkta iradesini göstererek BTP'yi iktidar yapmaktır. Onlar kendilerine düşeni yaparlarsa bizim için Türkiye'yi kâinat devlet yapmak sadece bir dönemimizi alır.
- Magazin siyasetinden kurtulmak / 26.03.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025