Kemal Derviş'in ekonomik manevraları piyasaları allak-bullak etmeye, toplumun üretim gücünü tamamen sıfırlamaya devam ediyor ve devam da edecek. Bunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.
Fakat işbaşındakiler ve onlarla işbirliği halindeki üç-beş patron, ülkenin Ağustos sonu itibarıyla yavaş yavaş nefes almaya başlayacağını iddia ediyorlar. Biraz daha sabır, deyip; IMF'in öngördüğü tüm zam ve vergileri eksiksiz milletin sırtına yüklemeyi planlıyorlar.
Can alıcı sual şu; gerçekten önümüzdeki günlerde az da olsa bir açılma olacak mı? Eğer olacaksa bu Derviş'in programı sebebiyle mi olacak?
Ekonominin Zati Sungur'ları şu hesabı yapıyorlar. Yaz dönemi hem gurbetçilerimizin hem de tatilcilerin ülkemize koştukları mevsim. Dolayısıyla onların getireceği üç-beş kuruş, piyasada dolaşacağı için esnaf az-buçuk para görecek. O halde piyasadaki bu muhtemel hareketliliği, ne yapalım ne edelim de, Derviş'in ekonomik programının başarısı olarak anlatalım... Ki, toplumda milletin bağımsızlığını dahi hiçe sayan IMF talimatlı Derviş kanunlarına karşı oluşan tepki azalsın.
Önümüzdeki iki-üç aylık dönemde piyasa kıpırdayacak... Doğru. Ama bu, bitkisel hayattaki bir hastanın dudaklarının titremesi, parmaklarının kıpırdaması nevinden bir reflekstir. Bu kıpırdamanın, Derviş'in programıyla bir ilgisi olmadığı gibi, ekonomimizdeki bir iyileşme emaresi olarak da görülmemelidir. Çünkü...
Zaten Derviş'in masaya getirdiği ekonomi evrakı, üretimi destekleyen ve üretim yoluyla kalkınmayı öngören bir esas içermiyor, sağolsun. Aksine ister tarım, isterse sanayi kesiminde olsun; üreticiyi, yeni vergi, zam, sigorta pirim artışı ve sair ek yüklerle kıskıvrak hale getirmekte, elini kolunu bağlamaktadır.
Böylece son nefes haklarını kullanan beş-on üretici de, bütün girdilere yapılan zamlar ve yeni vergiler sebebiyle zaten pahalıya mal ettiği mamulünü, piyasanın dolara endekslenmesi ve yanlış kur politikaları sebebiyle ucuza satmak durumunda kalmaktadır. Üretici, önüne geçilemeyen maliyet enflasyonu sebebiyle inim inim inlemektedir. Dolayısıyla imalatçı, bu ortamda üretim yapmayı tam bir intihar, tam bir harakiri olarak görmektedir. Kepenkler açılmamakta, makinalar çalışmamakta, traktörlerin yürümemektedir. Prof. Dr. Haydar Baş beyin iki-üç ay önce belirttiği, piyasalarda tam bir stagflasyon yaşanacaktır, dediği gerçek, işte budur.
İnsanımız, ülkede her saniye gizli bir devalüasyon yaşandığını artık bilmektedir. Fakat bu noktada, ekonominin Zati Sungur'larının beyanatları ve yabancıların reklamları ilginç bir refleks geliştirdi. Devalüasyonun yaşandığı veya böyle bir beklentinin bulunduğu ortamlarda normalde insanlardan mala hücum etmeleri beklenir. Ama bugün öyle değil; insanımız son bakiyesini de dolara-marka çevirerek bütün kuvvetiyle yabancı paraya destek vermiktedir. Fert elindeki kuruşu dolara çevirip yastık altına alırken; devlet de binbir taviz verilerek temin edilen üç-beş doları üretime ivme verecek kaynak şeklinde değerlendirmek yerine banka ve borsaya aktararak para oyunları oynamaktadır. Reel piyasadan çekilip yastık altına yahut borsa-banka cambazlarının düşen her bir kuruş, bir makinayı durduruyor, bir elemanı işten kovduruyor, üretim stoplanıyor. Üretimi olmayan, insanları evlerinde dinlenmeye çekilen Hazine de iç ve dış piyasalara olan borçlarını geri ödeme vakti geldiğinde, önce elindeki tahvilleri harcıyor, sonra borcunu yüksek faiz karşılığı uzatmaya gidiyor, o da yetmeyince takas makas yöntemiyle Tl borcunu dövize çeviriyor. Her türlü spekülasyon ve döviz kuru risklerini üstlenmek zorunda kalıyor. Devlyetin borcu gizliden gizliye kabarıyor. Bugün ülkenin ekonomik tablosu bu. Kimse kendisini sağa sola atamasın; istisnasız bugüne kadar işbaşına gelmiş politikacılarımızın ve son karede Derviş'in ekonomimizi bindirdiği kaya bu. Şimdi buna izahlar aranıyor. Yapılan, sadece bindirmelere izah aramaktır, çare değil.
Bu manzara gerçekten teşhis edilmez, vakit kaybetmeden müdahale edilerek üretimi artıracak projesi olan, millet ve devleti tek bilek-tek yürek haline getirecek program ve aşkı bulunan, kuvvetini yabancı lobilerden değil milletin samimiyetinden, gönlünden, azminden ve imanından alan, duruşu yerli, kimliği yerli, imanı yerli, sermayesi yerli, herşeyiyle yerli ama dünya ile de iyi geçinmesini bilen basiretli bir kadro ülkenin ve ekonominin başına gelmez, getirilmezse, gerçekten sadece sosyal patlamalar yaşanmaz. Aklımızın ucundan geçirmediğimiz gelişmelerle bu milleti kırıp geçerler; kimse de gözümüzün yaşına bakmaz.
Trabzon, Çağlayan ve Tandoğan'da ne demişti Prof. Dr. Haydar Baş bey, hatırlıyorsunuz değil mi; bu kol sizin kolunuzdur, sizin kolunuz benim kolumdur.
Unutmayalım; Milleti, yine milletin iman, azim ve kararlılığı kurtaracaktır. Gerisi oyalanmadır.
Fakat işbaşındakiler ve onlarla işbirliği halindeki üç-beş patron, ülkenin Ağustos sonu itibarıyla yavaş yavaş nefes almaya başlayacağını iddia ediyorlar. Biraz daha sabır, deyip; IMF'in öngördüğü tüm zam ve vergileri eksiksiz milletin sırtına yüklemeyi planlıyorlar.
Can alıcı sual şu; gerçekten önümüzdeki günlerde az da olsa bir açılma olacak mı? Eğer olacaksa bu Derviş'in programı sebebiyle mi olacak?
Ekonominin Zati Sungur'ları şu hesabı yapıyorlar. Yaz dönemi hem gurbetçilerimizin hem de tatilcilerin ülkemize koştukları mevsim. Dolayısıyla onların getireceği üç-beş kuruş, piyasada dolaşacağı için esnaf az-buçuk para görecek. O halde piyasadaki bu muhtemel hareketliliği, ne yapalım ne edelim de, Derviş'in ekonomik programının başarısı olarak anlatalım... Ki, toplumda milletin bağımsızlığını dahi hiçe sayan IMF talimatlı Derviş kanunlarına karşı oluşan tepki azalsın.
Önümüzdeki iki-üç aylık dönemde piyasa kıpırdayacak... Doğru. Ama bu, bitkisel hayattaki bir hastanın dudaklarının titremesi, parmaklarının kıpırdaması nevinden bir reflekstir. Bu kıpırdamanın, Derviş'in programıyla bir ilgisi olmadığı gibi, ekonomimizdeki bir iyileşme emaresi olarak da görülmemelidir. Çünkü...
Zaten Derviş'in masaya getirdiği ekonomi evrakı, üretimi destekleyen ve üretim yoluyla kalkınmayı öngören bir esas içermiyor, sağolsun. Aksine ister tarım, isterse sanayi kesiminde olsun; üreticiyi, yeni vergi, zam, sigorta pirim artışı ve sair ek yüklerle kıskıvrak hale getirmekte, elini kolunu bağlamaktadır.
Böylece son nefes haklarını kullanan beş-on üretici de, bütün girdilere yapılan zamlar ve yeni vergiler sebebiyle zaten pahalıya mal ettiği mamulünü, piyasanın dolara endekslenmesi ve yanlış kur politikaları sebebiyle ucuza satmak durumunda kalmaktadır. Üretici, önüne geçilemeyen maliyet enflasyonu sebebiyle inim inim inlemektedir. Dolayısıyla imalatçı, bu ortamda üretim yapmayı tam bir intihar, tam bir harakiri olarak görmektedir. Kepenkler açılmamakta, makinalar çalışmamakta, traktörlerin yürümemektedir. Prof. Dr. Haydar Baş beyin iki-üç ay önce belirttiği, piyasalarda tam bir stagflasyon yaşanacaktır, dediği gerçek, işte budur.
İnsanımız, ülkede her saniye gizli bir devalüasyon yaşandığını artık bilmektedir. Fakat bu noktada, ekonominin Zati Sungur'larının beyanatları ve yabancıların reklamları ilginç bir refleks geliştirdi. Devalüasyonun yaşandığı veya böyle bir beklentinin bulunduğu ortamlarda normalde insanlardan mala hücum etmeleri beklenir. Ama bugün öyle değil; insanımız son bakiyesini de dolara-marka çevirerek bütün kuvvetiyle yabancı paraya destek vermiktedir. Fert elindeki kuruşu dolara çevirip yastık altına alırken; devlet de binbir taviz verilerek temin edilen üç-beş doları üretime ivme verecek kaynak şeklinde değerlendirmek yerine banka ve borsaya aktararak para oyunları oynamaktadır. Reel piyasadan çekilip yastık altına yahut borsa-banka cambazlarının düşen her bir kuruş, bir makinayı durduruyor, bir elemanı işten kovduruyor, üretim stoplanıyor. Üretimi olmayan, insanları evlerinde dinlenmeye çekilen Hazine de iç ve dış piyasalara olan borçlarını geri ödeme vakti geldiğinde, önce elindeki tahvilleri harcıyor, sonra borcunu yüksek faiz karşılığı uzatmaya gidiyor, o da yetmeyince takas makas yöntemiyle Tl borcunu dövize çeviriyor. Her türlü spekülasyon ve döviz kuru risklerini üstlenmek zorunda kalıyor. Devlyetin borcu gizliden gizliye kabarıyor. Bugün ülkenin ekonomik tablosu bu. Kimse kendisini sağa sola atamasın; istisnasız bugüne kadar işbaşına gelmiş politikacılarımızın ve son karede Derviş'in ekonomimizi bindirdiği kaya bu. Şimdi buna izahlar aranıyor. Yapılan, sadece bindirmelere izah aramaktır, çare değil.
Bu manzara gerçekten teşhis edilmez, vakit kaybetmeden müdahale edilerek üretimi artıracak projesi olan, millet ve devleti tek bilek-tek yürek haline getirecek program ve aşkı bulunan, kuvvetini yabancı lobilerden değil milletin samimiyetinden, gönlünden, azminden ve imanından alan, duruşu yerli, kimliği yerli, imanı yerli, sermayesi yerli, herşeyiyle yerli ama dünya ile de iyi geçinmesini bilen basiretli bir kadro ülkenin ve ekonominin başına gelmez, getirilmezse, gerçekten sadece sosyal patlamalar yaşanmaz. Aklımızın ucundan geçirmediğimiz gelişmelerle bu milleti kırıp geçerler; kimse de gözümüzün yaşına bakmaz.
Trabzon, Çağlayan ve Tandoğan'da ne demişti Prof. Dr. Haydar Baş bey, hatırlıyorsunuz değil mi; bu kol sizin kolunuzdur, sizin kolunuz benim kolumdur.
Unutmayalım; Milleti, yine milletin iman, azim ve kararlılığı kurtaracaktır. Gerisi oyalanmadır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019