Adnan ULUTAŞ
Dünden devam..
Anayasa ve tüm yasalar incelendiğinde çocuğun önemi ve gereksinimlerinin fark edildiği görülmektedir. O halde sıkıntı ne uluslararası mevzuatta, ne de iç mevzuattadır. Asıl sıkıntı ve problem, bu mevzuatın uygulanmasında yani hayata geçirilmesinde doğmaktadır. Uygulamada etkin ve verimli örgütlenme biçiminin olmaması/görev-yetki ve sorumlulukların açıkça tanımlanmaması/uygulamanın alanının uzmanı olan nitelikli personelle desteklenmemesi/ayrılan malî olanakların yetersizliği/ulusal bir eylem plânının olmaması/hedef ve stratejilerin anlaşılır biçimde belirlenmemesi/ hizmetlerde sorumluluğu olan kurum ve kuruluşların etkili bir koordinasyon ile ekip çalışması içine girmemeleri/istatistikî verilerin yetersizliği gibi çok önemli ve ciddi olumsuzluklar, uygulamadaki utanç verici sahnelerin doğmasına sebebiyet vermektedir. Bu sebeple uygulamadaki bilinen aşikâr bu nedenlerin özenle gözden geçirilerek, bu alandaki hizmetlerin sürekli etkin ve yeterliliği sağlanmaya çalışılmalıdır. Bunun icrası öncelikle devlete ait olacaktır. Maalesef bu konuda devleti oluşturan bürokratik ve politik kadroların ağır ihmali ve ciddiyetsizlikleri vardır...
Oysa çocuğun ve çocuk haklarının korunması ülkemiz için en önemli ve ivedilikle çözüme kavuşturulması gereken sorunlardan ilkidir. Yetişkinlerin çocuk haklarını gerçekleştirme yükümlülükleri, insan hakları ile ilgili her türlü düzenlemede yer aldığına göre yani mevzuatta problem olmadığına göre, uygulamaya sağlıklı bir biçimde niçin geçirilemediğinin izahı yapılamamaktadır.
Anayasamız başta olmak üzere tüm mevzuatta çocuğun korunması esas alınmış olduğunu hep birlikte gördük. Anayasamızın 61/4 maddesinde, devlet korunmaya muhtaç çocukları topluma kazandırmak için her türlü tedbiri alır denmektedir. Bu hüküm çocuğun gelişmesi ve topluma yararlı bir birey olarak kazandırılması için devletçe gerekli tüm hizmetlerin sunulması anlamını içermiyor mu?..
Artık hukuk ve hukuk uygulayan kamusal otorite, çocuğu hem kendisine karşı işlenecek suçlardan korumak, hem de onu suç işlemekten korumak zorundadır. Çünkü çocuk suçluluğunda, çocuğu, ailesini ve sivil toplumu aşan nedenler, baskı ve yönlendirmeler sözkonusudur.
0-18 yaş arası olarak tanımlanan çocukluk döneminde çocuğun kendisi ile ilgili kararlara katılımının sağlanması demokratik bir toplumun en önemli görevlerinden birisidir. Amaç, çocuğun kendi haklarının bilincine varması, kendini ifade edebilmesi, toplumun bireyi olduğunu ve bazı hak ve görevleri olduğunu bilmesi, düşünme, bilgilenme, değerlendirme, karar süreçlerinde rol alma ve sorunlarla baş edebilme yeteneğinin geliştirilmesidir.
Çocuğun yararının öncelikle ve üstün kamu yararı sayılması bir iç hukuk normu hâline gelmiştir, uygulamaya da bu şekilde geçmesi elzemdir.
Dünden devam..
Anayasa ve tüm yasalar incelendiğinde çocuğun önemi ve gereksinimlerinin fark edildiği görülmektedir. O halde sıkıntı ne uluslararası mevzuatta, ne de iç mevzuattadır. Asıl sıkıntı ve problem, bu mevzuatın uygulanmasında yani hayata geçirilmesinde doğmaktadır. Uygulamada etkin ve verimli örgütlenme biçiminin olmaması/görev-yetki ve sorumlulukların açıkça tanımlanmaması/uygulamanın alanının uzmanı olan nitelikli personelle desteklenmemesi/ayrılan malî olanakların yetersizliği/ulusal bir eylem plânının olmaması/hedef ve stratejilerin anlaşılır biçimde belirlenmemesi/ hizmetlerde sorumluluğu olan kurum ve kuruluşların etkili bir koordinasyon ile ekip çalışması içine girmemeleri/istatistikî verilerin yetersizliği gibi çok önemli ve ciddi olumsuzluklar, uygulamadaki utanç verici sahnelerin doğmasına sebebiyet vermektedir. Bu sebeple uygulamadaki bilinen aşikâr bu nedenlerin özenle gözden geçirilerek, bu alandaki hizmetlerin sürekli etkin ve yeterliliği sağlanmaya çalışılmalıdır. Bunun icrası öncelikle devlete ait olacaktır. Maalesef bu konuda devleti oluşturan bürokratik ve politik kadroların ağır ihmali ve ciddiyetsizlikleri vardır...
Oysa çocuğun ve çocuk haklarının korunması ülkemiz için en önemli ve ivedilikle çözüme kavuşturulması gereken sorunlardan ilkidir. Yetişkinlerin çocuk haklarını gerçekleştirme yükümlülükleri, insan hakları ile ilgili her türlü düzenlemede yer aldığına göre yani mevzuatta problem olmadığına göre, uygulamaya sağlıklı bir biçimde niçin geçirilemediğinin izahı yapılamamaktadır.
Anayasamız başta olmak üzere tüm mevzuatta çocuğun korunması esas alınmış olduğunu hep birlikte gördük. Anayasamızın 61/4 maddesinde, devlet korunmaya muhtaç çocukları topluma kazandırmak için her türlü tedbiri alır denmektedir. Bu hüküm çocuğun gelişmesi ve topluma yararlı bir birey olarak kazandırılması için devletçe gerekli tüm hizmetlerin sunulması anlamını içermiyor mu?..
Artık hukuk ve hukuk uygulayan kamusal otorite, çocuğu hem kendisine karşı işlenecek suçlardan korumak, hem de onu suç işlemekten korumak zorundadır. Çünkü çocuk suçluluğunda, çocuğu, ailesini ve sivil toplumu aşan nedenler, baskı ve yönlendirmeler sözkonusudur.
0-18 yaş arası olarak tanımlanan çocukluk döneminde çocuğun kendisi ile ilgili kararlara katılımının sağlanması demokratik bir toplumun en önemli görevlerinden birisidir. Amaç, çocuğun kendi haklarının bilincine varması, kendini ifade edebilmesi, toplumun bireyi olduğunu ve bazı hak ve görevleri olduğunu bilmesi, düşünme, bilgilenme, değerlendirme, karar süreçlerinde rol alma ve sorunlarla baş edebilme yeteneğinin geliştirilmesidir.
Çocuğun yararının öncelikle ve üstün kamu yararı sayılması bir iç hukuk normu hâline gelmiştir, uygulamaya da bu şekilde geçmesi elzemdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.