Siyasilerimizden yine "Enkaz devraldık" edebiyatlarını duymaya başladık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün gerçekleştirdiği bir fabrika açılışında, "Türkiye 2001'de baş gösteren ekonomik krizin etkilerini hala yaşıyor" ifadelerini kullandı.
Hem de AKP iktidara geldiği günden bu güne 19 yıl gibi oldukça uzun bir süre geçmesine rağmen.
Bu söz muhtemelen, "en uzun süreli enkaz devraldık" ifadesi olarak tarihe geçecektir.
Ülkenin iktidarına "bi daha, bi daha" talip olan siyasilerin, bir krizle devraldıkları ülke ekonomisinin sorunlarını çözmeleri beklenir. Hadi diyelim ki çözemiyorlar en azından sorunların büyümesini durdurmaları istenir.
19 yıl sonra bir siyasi irade "enkaz devraldık" mealinde bir açıklama yapıyorsa, o zaman ister istemez, "Siz bu 19 yılda ne yaptınız?" sorusu sorulur.
Ülke ekonomisinin durumu, seçimlik atılan adımlarla ölçülmez.
2002'deki dış borçla bugünkü dış borç mukayese edilir. Sonuç, bugün o güne göre kat kat daha fazla borçlandık. Üstelik bu borçları ödemek için karlı kamu kuruluşlarımızın yabancılara satılmasına rağmen.
TL'nin, başta dolar olmak üzere yabancı paralar karşısındaki değeriyle ölçülür. Sonuç; kat kat daha değersizleşti.
Devletin dış dünyadaki itibarıyla ölçülür. Bugün Türkiye "en kırılgan 5'li" ülkeler arasında. Riskli ve yatırım yapılamaz statüsünde olduğu için borç paraya en pahalı, en yüksek faizlerle ulaşabiliyoruz.
Vatandaşın geliriyle, satın alma gücüyle, borç durumuyla, vatandaşlar arasında gelirin adil paylaşımıyla ölçülür. Ülkemizde 7 milyon hanenin geliri olan asgari ücretin 2002'deki alım gücüyle, bugünkü alım gücünü mukayese edin, kat kat eridiğini göreceksiniz. Vatandaşların borcu ise yine katlanarak arttı. İcra ve haciz dosyaları hane halkı sayısını aştı. En yüksek gelire sahip yüzde 20'lik kesim ile en düşük gelire sahip yüzde 20'lik kesim arasındaki fark 8 kata çıktı.
Vatandaşın temel haklara ulaşımıyla ölçülür. Bugün vatandaşlarımızın barınma, gıda, ulaşım, eğitim, sağlık gibi en temel haklara ulaşımı 2002'ye göre daha da zorlaştı. Bu konularda yabancılara sulan imkanlar maalesef bu ülke insanına sunulmamaktadır.
Siyasetin görevi, bir krizle devraldıkları ülkeyi, daha büyük krizlere, yokluklara mahkum etmek değildir. Ama ülkemizde pratik olarak yaşanan bu olmuştur.
Güncel birkaç veri paylaşalım.
TÜİK'in verilerine göre, bu yılın sadece Temmuz ayında 506 bin insanımız işten çıkartılmış, işsiz kalmıştır.
TOBB'un verilerine göre, bu yılın ilk 7 ayında 49 bin şirket kepenk kapatmıştır. Sırada on binlerce şirket vardır ama resmi olarak iflas edecek parayı bulamamaktadır.
İTO feryat etmektedir, "Sağlık firmalarının kamudan alacakları 6 milyar TL'ye ulaştı" diye.
12 aylık cari açık 27.8 milyar dolara ulaştı. Dış ticaretimiz, ihracatımız arttıkça bu açık artıyor, çünkü üretimde ithalata bağımlıyız.
Türk vatandaşlarının geliri giderine yetmediği için artık konut sahibi olmaları bir hayal oldu. Ağustos ayında konut satışları yıllık bazda yüzde 17 düşerken, yabancılara konut satışı yüzde 50.7 arttı. Ağustos'ta satılan her 100 konuttan İstanbul'da 11'i, Antalya'da 18'i yabancıya gitti. 8 ayda yabancıya konut satışları 30 bini aşarak rekor kırdı. Türk vatandaşları sadece konut alamamakla kalmıyor aynı zamanda kiralık daire de bulamıyor.
Bunlar güncel veriler, daha başka birçok veri aktarılabilir ama maksadımız için yeterlidir.
Türkiye'de enkazı daha büyük bir enkaza dönüştürecek siyaset değil, bu enkazı tamamen ortadan kaldıracak bir siyaset lazım. Bunun için de çözüm sahibi olmak gerekir.
Bu manada ülkemizde bu enkazı kaldıracak tek bir siyasi parti Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) ve tek bir lider, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş bulunmaktadır.
Bunu hamasetle söylemiyorum. Yaptığı kongre konuşmalarını, katıldığı TV programlarını takip edin, izleyin ne dediğimi çok iyi anlayacaksınız. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile bütün sorunları çözebilecek genç bir lider göreceksiniz.
Ülkenin borç batağından finansal bağımlılıktan kurtulmaya ihtiyacı var; BTP Lideri Hüseyin Baş, devletin senyoraj gelirinin devreye sokulacağından bahsetmektedir.
Ülkede gelir adaletsizliği, satın alma gücü zafiyeti var; Sayın Baş asgari ücretin 10 bin lira yapılacağını, gelir adaletinin sağlanacağını anlatmaktadır.
İnsanlar konut alamamaktadır, BTP Genel Başkanı Baş, konut sahibi olmanın temel bir hak olduğunu vurgulamakta ve devlet eliyle bu imkanın vatandaşlara en iyi şartlarda sağlanacağını belirtmektedir.
Çözümü bildikten sonra en zor problem bile çok kolaydır, elinizde çözüm yoksa en basit problem bile sizler için çözümü imkansızdır.
BTP Lideri'nin en büyük avantajı; elinde dünya çapında bir çözüm modeli, Milli Ekonomi Modeli vardır ve bu eşsiz Modeli bizzat Modelin Sahibi'nden öğrenmiştir.
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025