1 Mayıs'lar geliyor geçiyor ama açlığa mahkum edilmiş olan işçilerimizin ve işsizlerimizin mağduriyeti artarak devam ediyor. Bırakın haklarımızı doya doya yaşamayı, hakkımız olanı isteyemeyecek bir noktaya doğru hızla ilerliyoruz.
Önceki yıllar, 1 Mayıs'ta eylemler olur ve bu eylemlere müdahale edilip taşkınlık yapanlar gözaltına alınırdı, şimdi gelinen noktada eylem yapma ihtimali olanlar 1 Mayıs'tan 2 gün önce gözaltına alınıyor.
İşçi de, işsiz de mağdur dedik, dilerseniz biraz açalım.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'na bağlı KAMU-AR Araştırma Merkezi, Nisan 2025'e ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarını açıkladı.
Buna göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 26 bin 179 liraya, yoksulluk sınırı ise 79 bin 413 liraya yükseldi.
22 bin 104 TL'lik bir asgari ücretle bir ayını geçirmeye çalışan milyonlarca aile bulunuyor. Yılın 4'üncü ayı nisanda açlık sınırının yaklaşık 4 bin lira altına düşmüş olan bir asgari ücretle yaşam mücadelesi veriliyor.
İşçilerin kanunlarda ifade edilen maaşı "yoksulluk sınırı" iken, açlık sınırında bile maaş alamıyor. 4 kişilik bir aile normal bir yaşam için en az 80 bin lira gelire ihtiyaç duyarken, 22 bin liraya talim ediyor. Ailede 2 kişi çalışsa bile Türkiye şartlarında geçinmek mümkün değil. Gıda fiyatları almış başını gitmiş durumda, kiralar uçuyor, ulaşım, iletişim, sağlık, eğitim hepsi ateş pahası!
Hükümet diyor ki, "Taksim işçilere 1 Mayıs'ta kapalı", eylem yapılacak ya da yapılmayacak yerlerin sınırlarını çiziyorlar. Halbuki, eylemler Taksim'de de yapılsa, Kadıköy'de de ya da belirlenen başka bir yerde de yapılsa işçiler için de, işsizler için de sonuç değişmeyecek. Yine yoksulluk sınırının dörtte biri kadar, açlık sınırının altında bir maaşa talim edecekler.
Madem işçilerin hakkı olan maaşı veremeyeceksin, milyonlarca işsize de iş bulamayacaksın, o zaman bari sembolik değeri olan Taksim'in kapılarını aç da, işçiler, emekçiler orada dertlerini haykırsınlar. Hatta ülkenin idarecileri olarak, siz de gidin işçilerin yanına, onların dertlerine ortak olun, dinleyin, onlarla çay kahve için.
Ama şu bir gerçek, mevcut politikalarla ne yaparsan yap, o işçilerin gerçek haklarını onlara veremeyeceksin. Çünkü Batılı ülkelerin ve küresel sermaye gruplarının talepleriyle, hatta talimatlarıyla uygulanan politikalarda emekçilerin refahı yok ve asla olmayacak. İşçilerin açlık sınırındaki bir maaşa talim etmelerinin nedeni zaten parayı ve kaynakları belli ellerde tekelleştiren bu yanlış politikalar.
İşçiler en azından 22 bin lira da olsa bir gelire sahip, ya işsizlerin durumu…
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) mart ayına ilişkin işsiz sayısını 2 milyon 807 bin kişi, işsizlik oranını da yüzde 7,9 olarak açıkladı. TÜİK'e göre, mart ayında işsiz sayısı 65 bin kişi, işsizlik oranı da 0,3 puan azalmış!
Ama aynı TÜİK, geniş tanımlı işsizlik olarak tanımlanan "atıl işgücü" oranını yüzde 28,8 olarak açıkladı. Atıl işgücü mart ayında 0,3 puan artmış.
Malum, atıl işgücü, zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşuyor. Bunun için "geniş tanımlı işsiz" ifadesinin kullanılmasının nedeni, bunların "gerçekte işsiz" olmasından kaynaklanıyor.
Peki, bu atıl işgücünün kişi olarak karşılığı ne? Onu da bize TÜİK'le eşzamanlı olarak DİSK-AR açıklıyor: 11 milyon 730 bin kişi…
DİSK-AR'ın paylaştığı şu "karşılaştırmalı" bilgiler oldukça önemli:
2023 Mart'ta dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 10,1 ve resmi işsiz sayısı 3 milyon 508 bin iken geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 22,4 ve geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyon 316 bindi.
Mart 2024'te dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,7 ve resmi işsiz sayısı 3 milyon 111 bin, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 24,4 ve geniş tanımlı işsiz sayısı yüzde 9 milyon 548 bine yükseldi.
Mart 2025'te ise dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 7,9 ve resmi işsiz sayısı 2 milyon 807 bin iken geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28,8 ve geniş tanımlı işsiz sayısı 11 milyon 730 bine çıktı.
Son iki yılda dar tanımlı işsiz sayısı 701 bin kişi azalmış gibi görünse de geniş tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 414 bin kişi arttı.
Her işsizlik yazımızda yaptığımız şu tespiti yeniden hatırlatalım: TÜİK, gerçek işsizleri atıl işgücü halısının altına süpürüyor!
İşçilerimiz gerçekten 1 Mayıs'ları bir "İşçi Bayramı" olarak kutlamak istiyorlarsa, bunun tek yolu, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayacak olan Bağımsız Türkiye Partisi'ne (BTP) ve lideri Hüseyin Baş'a fırsat vermektir. Çünkü bu dünyaca ünlü eşsiz model, işçi maaşlarının en az yoksulluk sınırında olması gerektiğini vurguluyor ve bunun parasal kaynaklarını da bilimsel olarak sunuyor.
Vatandaşların alım gücünün artmasıyla tüketim canlanacağı için üretim de canlanacak, bu da işsizlik problemini ortadan kaldıracaktır.
Unutmayalım; tercihlerimizi çözümden yana yapmadığımız müddetçe, ne haklarımıza kavuşabiliriz, ne de hakkımızı arayabiliriz.
- İsrailli sunucu: “Finalde Türkiye var” / 19.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- İsrail zulmünü genişletiyor: Türkiye de hedefte / 14.06.2025
- Ortadoğu yeni bir savaşa mı hazırlanıyor? / 13.06.2025
- Ekonomik sıkıntılar nüfus krizini tetikliyor / 12.06.2025
- Atatürk’ün Müslümanlığı hepinize nal toplatır / 11.06.2025
- Suçlar, 10. Yargı Paketi ile önlenebilir mi? / 05.06.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025