Erzurum'dan kelamlar

Bir önceki yazımızda "Erzurumdan selamlar" demiştik. Erzurumdan kelamlar ile devam edeceğiz.

Sabah ve akşam saatlerinde zaman zaman kar yağışı devam etse de, artık eriyen kar yağan kardan, daha çok. Yani nevbaharın ayak sesleri duyulmaya başladı Erzurum'da.

Baharla birlikte, yöre halkının gündemine giren bir gerçek daha var; Bağımsız Türkiye Partisi.

Avrupa Birliğine hayır diyen, "IMF kararlarına direnenleri hayretle izliyoruz" diyenleri dehşetle izleyen, haçlı dünyasının her türlü ayak oyunlarından milleti haberdar eden, BTP, ilkbahar gibi halkın hayatına doğdu.

Erzurum il teşkilatınca tertip edilen panele gösterilen ilgi ve panel sonrasında dinleyicilerden gelen ilginç sorulardan anlıyoruz ki bu hareket halkın özlemini çektiği bir hareket.

BTP'nin ekonomik ve siyasi görüşlerinin anlatıldığı panele, Muharrem Bayraktar, M. Hilmi Yıldırım, Ömer Turan ve Lütfullah Dereci konuşmacı olarak katıldılar.

Ülkemizin siyasi kuşatılmışlığını örnekleriyle anlatan, Muharrem Bayraktar'ın her cümlesinden sonra hayret ifadeleri ve alkış tufanına şahit olduk. Ve tabii yağmur gibi soru yağdı, siz bu problemleri nasıl çözeceksiniz diye. Aynı durumu Hilmi Yıldırım'da, Ömer Turan'da, Lütfullah Dereci'nin konuşmaları sırasında yaşadık. Gelen sorulara doyurucu cevaplar alan dinleyiciler memnun ve mutlu olarak salondan ayrıldılar.

Salondan ayrılan Erzurumlular sözleşmişçesine şu sitemi seslendiriyorlardı; bu hareketi neden bir yıl önce, iki yıl önce başlatmadınız?

Bir grup gençle vedalaşırken, her biri ayrı ayrı şu cümleyi tekrarlıyorlardı; hocam bu akşam söylenenleri çok iyi anladık, bundan sonra bize ne görev düşüyorsa hazırız.

Bu cennet vatanın üzerinde siyasî oyun oynayanlara ekonomik ve kültürel oyun oynayanlara karşı çıkan irfan sahibi halkımız kitleler halinde BTP saflarına katılmakta yarışıyorlar.

12 Mart adı ile Erzurum'da yayınlanan mahalli gazetede, M. Talat Uzunyaylalı imzası ile çıkan şu paragrafları hem Erzurum halkına tercüman olduğu için hem de BTP'nin söylemleri ile paralellik arzettiği için değerli Yeni Mesaj okuyucuları ile paylaşmayı faydalı görüyoruz.

"... Fakat artık gözümüzü açarak görmeliyiz ki; Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi tam üye olarak almayacağı neredeyse kesin gibidir. Türkiye bu sevda uğruna her bakımdan çökertilmektedir.

Hıristiyan dünya kadim niyetlerinden ikincisini de bizim üzerimizde gerçekleştirmek üzeredir. O, niyet, Endülüs'ten sonra Hıristiyan yurdu saydıkları Anadolu'yu da bireysel düzeyde olmasa bile, kültürel düzeyde ablukadır. Bunu bir hamaset görenler büyük bir yanılgı içindedir.

Neden mi yanılgı içindedirler, çünkü kendi milli değerlerini, özellikle dini inancını kültürel olarak üretemeyen Türk halkının zihni, uzun bir süredir, tedricen, adı söylenmeden, pozitivist Hıristiyan kültürü tarafından yeniden kodlanmaktadır.

Bilinmektedir ki, insanların duygu, düşünce tutum ve davranışlarının temelinde yatan değerler (paradigma) değiştiği zaman insan değişmiş olur. İşte Türk milleti, uzun bir süredir böyle bir operasyona muhataptır. Paradigmaları değiştiği için 30 bin Türk Hıristiyanlığı seçmiştir. Yaşadığımız ırkçı kalkışma ideolojik çatışmalar vs. hepsi birer paradigma değişiminin tezahürüdür.

Bu ülkede yaşayan insanların dini İslam'dır. İslam dini ise devleti, vatanı ve orduyu İslamî hayatın yaşanması için zorunlu olarak kabul eder. Öyleyse Türk-Kürt bütün Müslümanlar devlete sahip çıkmalıdır. Bunun diğer adı da dine ve devlete sahip çıkmaktır. Devleti yöneten kadroların da şunu anlaması gerekiyor artık. Milletsiz de devlet olmaz. Öyleyse milletle devlet arasında varmış gibi gözüken gönül kırıklıkları sona ermelidir. Devlet, milletin değerlerinin yanında olduğunu göstermelidir.

Bu ülkeyi ve bu milleti sevenler, Erzurum Kongresinin ortaya koyduğu milli iradeye yeniden sahip çıkmalıdırlar. Çünkü Erzurum Kongresini yapan şartlar, bu milletin karşısına maalesef yeniden çıkarılmıştır.

Avrupa Birliğine girerek daha kaliteli mal alacağız, daha iyi sağlık hizmetlerine kavuşacağız, rüşvet ortadan kalkacak, inancımızı daha rahat ve özgür bir şekilde yaşayacağız, askerin, yönetim ve milletin üzerindeki etkisi azalacak vb. düşünceleri kendilerine kıble yapanlar, yarın, öbürsü gün sahip oldukları mihrabı da bulamayabilirler!"