Eski DSP'liler "Ulusal Sol" terimini Türk siyasasi literatürüne soktuklarından dolayı haklı bir gurur yaşarlarken Ulusallığın şuandaki durumundan ve Türkiye'deki mevcut sol anlayıştan şikayetçiler sanırım.Sol ideoloji Türkiye'de tüm şartlar müsaitken kendinden bekleneni veremezken Ulusallık da ayaklar altına alındı dersek fazla abartmamış oluruz.Eski ANAP'lılar tüm siyasi görüşleri kendi siyasi potalarında eritmeyi başardıklarını nostalji aralarında hayranlıkla konuşurlarken TELEKOM'un yok pahasına satılmış olmasının acısını liberal anlayışlarının böğrüne hançer gibi görüyor olabilirler.Eski CHP'liler bugüne kadar muhalif olarak kalmaya ve mecliste durmaya alıştıkları düzlemden çıkıp, mevcut hükümetin kendilerine yaptığı büyünün etkisi ile kraldan fazla kralcı geçinmeye ve en stratejik konularda hükümet politikalarının yanlış gidişatına engel olamamaktan gocunuyor oluyorlardır.Eski DYP'liler Eski Genel Kurmay Başkanlarından Doğan Güreş'i de bir zamanlar partilerine aldıktan sonra son zamanlarda tırmanış gösteren terör belasının önüne geçilememiş olmasının, kendi özelliştirme çalışmalarının ulusal öncelik tanımadan yapılıyor olmasının, Gümrük Birliği'nin altına attıkları imzanın kendi ellerinde patladığının farkındadırlar.Eski Saadet Partililer, İmam Hatip okullarının şuan içinde bulundukları durumdan, Kuran kursları konusunda yapılan polemiklerden, islam dünyası üzerinde oynanan oyunlar karşısında eli kolu bağlı durmaktan hicap duyuyorlardır.Eski MHP'liler Apo'nun imralı Oteli'nde kendi sayelerinde rahatça demeç veriyor olmasından, Avrupa mahkemelerinde Türkiye'nin bölücü başı kanalıyla tartışılıyor olmasından, Kerkük ve Musul'da ezilen kırmızı çizgilerin yok edilmesinden, Irak ve Afganistan başta olmak üzere Türki Cumhuriyetlerde yaşanan devrimler ve işgallerden utanmaya başlamışlardır.Eski İşçi Partililer, Türk işçisinin ülke içinde ve dışında maruz kaldığı duruma, aldıkları ücrete, yaşadıkları ortama, sömürülen emeğin haline isyan ediyorlardır.Eski Liberaller, esnafın kan ağladığına, şirketlerin bir bir kapanıyor olmasına,memurun perişan haline yumruk sıkıyorlardır.Eski Komünistler, Rusya'nın içinde bulunduğu krize, dağılan Doğu Bloku ülkelerinin ikiyüzlü politikalarına, Türkiye'deki insan hakları ihlallerinin derecesine şaşırıp kalıyorlardır.Eski Marjinaller, Eski Oportünistler, Eski Pragmatistler, Eski Sağcılar, Eski Solcular, Eski islamcılar(!), Eski diyalogcular....Hepsi eskiden olduğu gibi şuan yaşananlara, başka deyişle eski ile yeninin değişmemiş olmasından endişeleniyorlardır.Partilerin duruşu ve durumu ortada iken, Eski düşüncelerini belli bir parti ya da hizibin öncülüğünde dillendirenlerin bu görüş ve bakış açılarından silkelenip daha anlamlı ve faydalı bir zemine gelmelerinin zamanı gelmedi mi...?Kendileri için, partileri için, siyasi duruşları için, Türkiye için bunun yapılması daha faydalı olamaz mı?Eski ile yeninin pek farkının kalmadığı ülkemizde siyah ile beyazın seçiminin dahi zorlaştığı esnada Türk seçmeni olarak, Türk vatandaşı olarak daha dikkatli ve dik durmamız gerek.Eski veya Yeni...Yeniden düşünüp yeni kararlar almak önemli.Türk siyasi partilerinin kısırdöngüsünden öte bir açılım şart.Türkiye'nin iç politikası mantıklı bir sürece girmediği müddetçe dış politikadan başarılı adımlar bekleyemezsiniz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005