Sıcak bir yaz günü, güneş ortalığı cehennem gibi kavuruyordu. Sam rüzgârları Arabistan cihetinden eserken, şehrin bir fırına döndüğü herkesin ortak fikriydi. Siirt Bakırcılar Çarşısı’nda demirciler, marangozlar ve tabi bakırcıların çekiç seslerinden oluşan orkestra, kulakları sağır edercesine bir ahenkle, yeri göğü inletiyordu. Çarşı karışmış adeta cümbüş yerine dönmüştü.
Tam bu sırada Uryan Camii Müezzini palancı Melle Celal, o gün sipariş aldığı ikinci katır palanını da tamamlamanın huzuru içinde, hoparlörün en yüksek ayarından öğle ezanı okumaktadır. O esnada birkaç koyunuyla yayladan gelen bir köylü belirdi. Tabi köylerde o zaman hoparlörle ezan okunmadığından, köylü bu duruma oldukça şaşırmıştı. Ne de olsa ilk defa bu kadar yüksek sesle okunan bir ezana şahit olmuştu. Birden panikledi. Esnaftan birisi köylünün paniklediğini görünce yanına yaklaştı:
Esnaf: “Hayrola hemşerim bir şey mi oldu, neden korktun?”
Köylü: “Bilmem. Ezan sesi çok yüksek! Köyde hiç böyle okunmuyor.”
Esnaf: “Bu konuda bir şikâyetin var mı? Müezzin ne güzel okuyor.”
Köylü: “Elhamdülillah hepimiz Müslümanız. Ancak sana bir şey soracağım. Ciddi bir endişem var. Acaba ezanın çok yüksek sesle, hoparlörden okunması koyunlarıma zarar verir mi?”
Esnaf: ( tebessüm ederek) “Yok canım bu ezanın bu şekilde yüksek sesle okunmasının senin koyunlarına hiçbir zararı yoktur.”
Bu söz üzerine oldukça rahatladığı gözlenen köylü son sözünü söyleyerek mutlu bir şekilde, kelle paça yemek üzere Meşayih Çarşısına yönelir ve Bakırcılar Çarşısını terk eder.
Köylü: “Mademki ezanın hoparlörle yüksek sesle okunmasının koyunlarıma zararı yok, öyleyse müezzin de istediği kadar okuyabilir.”
Geçen hafta Sayın Başbakan ve Yardımcısı Sayın Hüseyin Çelik, ABD Büyükelçisi Ricciardone’yi muhalefet partisi liderine benzeterek yüklendiler. Büyükelçinin Türkiye’nin içişlerine karıştığından tutun da hukuk sistemimize yaptığı eleştirilerin haksızlığından dem vurularak haddini bilmesi gerektiği itinayla ifade edildi. Kimse onlara talimat veremezmiş, Sayın Büyükelçi işlerine bakmalıymış türünden birçok söz sarf edildi.
Buna rağmen Türkiye’deki ABD çıkarlarına asla dokunulmadı. Büyükelçi Washington’dan da destek aldı. Merkezden yapılan açıklamalar da bu yöndeydi. Milli onuru fena halde yara alan Başbakan örneğin İncirlik üssünü kapatabilirdi. Veya misilleme olarak Kürecik radar istasyonunun şalterini indirebilirdi. Olmadı. Ticari anlaşmalar askıya alınabilir, ABD çiftçisinin ürettiği hiçbir tarım ürünü sınırlarımıza sokulmayabilirdi.
Ankara ile Beyaz Ev (White House) arasında cereyan eden siyasi krizi aşmak için Oval Ofis’te toplantı yapılır. Heyecan doruk noktadadır. Başkan Obama kan ter içindedir. Tereddüt ve endişe ile Türkiye Masası Şefine sorar. Sesi titremektedir:
Obama: “Türkiye’deki mevcut iktidarın yöneticileri başta Erdoğan ve Hüseyin Çelik olmak üzere bizim aleyhimizde bağırarak konuşmaları ABD çıkarlarına zarar veriyor mu?”
Washington’daki Tink Tenk Kuruluşları Türkiye Masası Şefi: (tebessüm ederek) “Hayır efendim. Onların kürsülerde bağırıp çağırmaları Türkiye’deki ABD çıkarlarına asla hiçbir zarar vermemektedir.”
Bu söz üzerine oldukça rahatladığı gözlenen Obama son sözünü söyleyerek mutlu bir şekilde hamburger-donut yemek için Oval Ofisi terk eder.
Obama: “O halde istedikleri kadar bağırabilirler.”
Tam bu sırada Uryan Camii Müezzini palancı Melle Celal, o gün sipariş aldığı ikinci katır palanını da tamamlamanın huzuru içinde, hoparlörün en yüksek ayarından öğle ezanı okumaktadır. O esnada birkaç koyunuyla yayladan gelen bir köylü belirdi. Tabi köylerde o zaman hoparlörle ezan okunmadığından, köylü bu duruma oldukça şaşırmıştı. Ne de olsa ilk defa bu kadar yüksek sesle okunan bir ezana şahit olmuştu. Birden panikledi. Esnaftan birisi köylünün paniklediğini görünce yanına yaklaştı:
Esnaf: “Hayrola hemşerim bir şey mi oldu, neden korktun?”
Köylü: “Bilmem. Ezan sesi çok yüksek! Köyde hiç böyle okunmuyor.”
Esnaf: “Bu konuda bir şikâyetin var mı? Müezzin ne güzel okuyor.”
Köylü: “Elhamdülillah hepimiz Müslümanız. Ancak sana bir şey soracağım. Ciddi bir endişem var. Acaba ezanın çok yüksek sesle, hoparlörden okunması koyunlarıma zarar verir mi?”
Esnaf: ( tebessüm ederek) “Yok canım bu ezanın bu şekilde yüksek sesle okunmasının senin koyunlarına hiçbir zararı yoktur.”
Bu söz üzerine oldukça rahatladığı gözlenen köylü son sözünü söyleyerek mutlu bir şekilde, kelle paça yemek üzere Meşayih Çarşısına yönelir ve Bakırcılar Çarşısını terk eder.
Köylü: “Mademki ezanın hoparlörle yüksek sesle okunmasının koyunlarıma zararı yok, öyleyse müezzin de istediği kadar okuyabilir.”
Geçen hafta Sayın Başbakan ve Yardımcısı Sayın Hüseyin Çelik, ABD Büyükelçisi Ricciardone’yi muhalefet partisi liderine benzeterek yüklendiler. Büyükelçinin Türkiye’nin içişlerine karıştığından tutun da hukuk sistemimize yaptığı eleştirilerin haksızlığından dem vurularak haddini bilmesi gerektiği itinayla ifade edildi. Kimse onlara talimat veremezmiş, Sayın Büyükelçi işlerine bakmalıymış türünden birçok söz sarf edildi.
Buna rağmen Türkiye’deki ABD çıkarlarına asla dokunulmadı. Büyükelçi Washington’dan da destek aldı. Merkezden yapılan açıklamalar da bu yöndeydi. Milli onuru fena halde yara alan Başbakan örneğin İncirlik üssünü kapatabilirdi. Veya misilleme olarak Kürecik radar istasyonunun şalterini indirebilirdi. Olmadı. Ticari anlaşmalar askıya alınabilir, ABD çiftçisinin ürettiği hiçbir tarım ürünü sınırlarımıza sokulmayabilirdi.
Ankara ile Beyaz Ev (White House) arasında cereyan eden siyasi krizi aşmak için Oval Ofis’te toplantı yapılır. Heyecan doruk noktadadır. Başkan Obama kan ter içindedir. Tereddüt ve endişe ile Türkiye Masası Şefine sorar. Sesi titremektedir:
Obama: “Türkiye’deki mevcut iktidarın yöneticileri başta Erdoğan ve Hüseyin Çelik olmak üzere bizim aleyhimizde bağırarak konuşmaları ABD çıkarlarına zarar veriyor mu?”
Washington’daki Tink Tenk Kuruluşları Türkiye Masası Şefi: (tebessüm ederek) “Hayır efendim. Onların kürsülerde bağırıp çağırmaları Türkiye’deki ABD çıkarlarına asla hiçbir zarar vermemektedir.”
Bu söz üzerine oldukça rahatladığı gözlenen Obama son sözünü söyleyerek mutlu bir şekilde hamburger-donut yemek için Oval Ofisi terk eder.
Obama: “O halde istedikleri kadar bağırabilirler.”
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İran vekil güçlerini ateşe attı / 16.04.2024
- Kamçılı IMF dönemi başladı / 15.04.2024
- Mahkeme kadıya mülk değildir / 09.04.2024
- Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değildir / 08.04.2024
- Erken seçim çağrısı yapılmalı / 05.04.2024
- Müflis tüccar eski defter karıştırır / 04.04.2024
- Tencere dibin kara seninki benden kara / 26.03.2024
- Yel kayadan bir şey aparabilmez / 25.03.2024
- Milli Ekonomi Modeli belediyelere hayat verecek / 23.03.2024
- Milli Para istikrarın sembolüdür / 22.03.2024
- Kamçılı IMF dönemi başladı / 15.04.2024
- Mahkeme kadıya mülk değildir / 09.04.2024
- Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değildir / 08.04.2024
- Erken seçim çağrısı yapılmalı / 05.04.2024
- Müflis tüccar eski defter karıştırır / 04.04.2024
- Tencere dibin kara seninki benden kara / 26.03.2024
- Yel kayadan bir şey aparabilmez / 25.03.2024
- Milli Ekonomi Modeli belediyelere hayat verecek / 23.03.2024
- Milli Para istikrarın sembolüdür / 22.03.2024