Tasarrufunuzda 1 Milyon TL olsa bu parayı nasıl değerlendirirsiniz?
a) Döviz veya altın alırım
b) Borsaya yatırım
c) Faiz geliri sağlamak için bankaya yatırırım
d) Ticaret yaparım
e) Üretim yaparım
Ekonominin dalgalandığı bu dönemlerde çok büyük ihtimalle (d) ve (e) şıkları tercih edilmiyor. Yatırımcı garanti gördüğü faiz geliri elde etmek veya parasını güvenli liman olarak tanımlanan dövizde veya altında tutmayı tercih ediyor. Çünkü üretim yapmak veya ticaretle uğraşmak çok riskli bir hale gelmiştir. Yatırımcı aslında sinsi bir şekilde bir tercihe zorlanıyor. Ekonomi yönetimi resmen paranızı faize yatırın veya dövizde tutun aksi takdirde ticaretle uğraşır veya üretim yaparsanız sizi vergi ile cezalandırırım, fakat faize yatırırsanız sizden bir kuruş vergi almam demek istiyor. Yani sistem para sahiplerini ticaret ve üretimden menederken faize doğru kanalize ediyor. Faizin önü açılarak aslında teşvik edilmiş oluyor.
Mevcut ekonomik sistem üretim ve ticaretten onlarca çeşit vergi alırken faiz gelirleri ve benzeri menkul kazançlardan vergi almıyor. Bu tutum yatırımcıları meşru ticari ve sınaî faaliyetlerden uzak tutuyor.
Faizin ekonomi üzerindeki tahribatı sadece fertleri tembelliğe alıştırarak asalak ve parazit tiynetli mahlûkata çevirmek değildir. Aynı zamanda paranın piyasadan çekilmesi ve paranın stoklanması sonucunu doğurur ki, bu durum ticaretin durması ve paranın fiyatının daha da artmasına sebep oluyor. Sonuçta faiz oranları arttıkça para daha da stoklanacağı için daha da kıtlaşacak ve böylece faiz oranları arttıkça daha da artacaktır.
Burada altı çizilmesi gereken asıl mesele ekonomi yönetiminin faiz yaklaşımıdır. Sayın Erdoğan her ne kadar "faiz bütün kötülüklerin anası ve babasıdır" dese de bu kötülüğün önlenmesi için bir şey yapılmıyor. Çünkü uyguladıkları kapitalist sistem bizzat faizci bir düzendir. Yani Sayın Erdoğan aslında bütün kötülüklerin kaynağını teşkil eden bir sistem ile ülkeyi idare etmeye devam ederken o sistemden garip bir şekilde müşteki oluyor.
Faizsiz bir ekonomi modeli uygulamak pekâlâ mümkündür. Bu bir tercih meselesidir. Faizciliğin önünü kapatmanın tek bir yolu vardır. Devletin, kurumların, şirketlerin ve tüketim kesiminin para talebi Milli Para ile karşılanır ve de ekonominin paydaşları tefecilerin kucağına itilmezse faizcilik de ortadan kalkar. Faiz, ancak 'Milli Para'yı doğru bir şekilde tanımlayan Milli Ekonomi Modeli ile sıfırlanabilir.
Liberalizmin devlet tanımı ve ekonomide devlete biçtikleri rol faizci düzenin omurgasını teşkil eder. Devlet ekonomiden elini çektiğinde bizzat kendisi aktif değil pasif bir duruma indirgenir. Böylece devletin eli kolu bağlanır ve faizle borç almak zorunda bırakılır. Milli Ekonomi Modeli ise devletin ekonomide regülatör yani düzenleyici ve müdahaleci olmasını savunarak dizginleri elinde tutması gerektiğini kabul eder. İşte bu devlet yapısı borç alan aciz devlet değil tam aksine hem kendisini hem de vatandaşını koruyan güçlü bir ele dönüşmesini sağlar.
Diğer taraftan tasarruf sahiplerinin paralarını reel ekonomiye yönlendirmelerini sağlamak için üretim ve tüketim üzerindeki ağır vergi ve sair maliyet yükü kaldırılırsa yatırımcılar hiçbir getirisi olmayan para stoklamaktan vazgeçerek daha çok kazanmak maksadıyla tercihlerini ticari ve sınaî faaliyetleri fonlamaktan yana kullanacaklardır.
Prof Dr Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli gereği, ekonominin para talebini Milli Para ile karşılayacaktır. Günümüzde borç batağına saplanmış olan devlet, senyoraj geliri ve vergi geliri ile ihtiyaçlarını giderirse hiç kimseden faizle borç almak zorunda kalmayacaktır. Tüketim kesimi de sosyal devlet projeleri çerçevesinde başta 5.000 TL asgari ücret, 1.500 TL ev hanımı maaşı alacağı için faizden
kurtulacaktır.
Faiz bir zorunluluk değil bir tercihtir. Hiç kimse zorda kalmadıkça ve ihtiyacı olmadığı halde zevk için faizle borçlanmaz. Ekonominin para talebi Milli Para ile karşılandığı gün, faiz de kendiliğinden kalkmış olur.
a) Döviz veya altın alırım
b) Borsaya yatırım
c) Faiz geliri sağlamak için bankaya yatırırım
d) Ticaret yaparım
e) Üretim yaparım
Ekonominin dalgalandığı bu dönemlerde çok büyük ihtimalle (d) ve (e) şıkları tercih edilmiyor. Yatırımcı garanti gördüğü faiz geliri elde etmek veya parasını güvenli liman olarak tanımlanan dövizde veya altında tutmayı tercih ediyor. Çünkü üretim yapmak veya ticaretle uğraşmak çok riskli bir hale gelmiştir. Yatırımcı aslında sinsi bir şekilde bir tercihe zorlanıyor. Ekonomi yönetimi resmen paranızı faize yatırın veya dövizde tutun aksi takdirde ticaretle uğraşır veya üretim yaparsanız sizi vergi ile cezalandırırım, fakat faize yatırırsanız sizden bir kuruş vergi almam demek istiyor. Yani sistem para sahiplerini ticaret ve üretimden menederken faize doğru kanalize ediyor. Faizin önü açılarak aslında teşvik edilmiş oluyor.
Mevcut ekonomik sistem üretim ve ticaretten onlarca çeşit vergi alırken faiz gelirleri ve benzeri menkul kazançlardan vergi almıyor. Bu tutum yatırımcıları meşru ticari ve sınaî faaliyetlerden uzak tutuyor.
Faizin ekonomi üzerindeki tahribatı sadece fertleri tembelliğe alıştırarak asalak ve parazit tiynetli mahlûkata çevirmek değildir. Aynı zamanda paranın piyasadan çekilmesi ve paranın stoklanması sonucunu doğurur ki, bu durum ticaretin durması ve paranın fiyatının daha da artmasına sebep oluyor. Sonuçta faiz oranları arttıkça para daha da stoklanacağı için daha da kıtlaşacak ve böylece faiz oranları arttıkça daha da artacaktır.
Burada altı çizilmesi gereken asıl mesele ekonomi yönetiminin faiz yaklaşımıdır. Sayın Erdoğan her ne kadar "faiz bütün kötülüklerin anası ve babasıdır" dese de bu kötülüğün önlenmesi için bir şey yapılmıyor. Çünkü uyguladıkları kapitalist sistem bizzat faizci bir düzendir. Yani Sayın Erdoğan aslında bütün kötülüklerin kaynağını teşkil eden bir sistem ile ülkeyi idare etmeye devam ederken o sistemden garip bir şekilde müşteki oluyor.
Faizsiz bir ekonomi modeli uygulamak pekâlâ mümkündür. Bu bir tercih meselesidir. Faizciliğin önünü kapatmanın tek bir yolu vardır. Devletin, kurumların, şirketlerin ve tüketim kesiminin para talebi Milli Para ile karşılanır ve de ekonominin paydaşları tefecilerin kucağına itilmezse faizcilik de ortadan kalkar. Faiz, ancak 'Milli Para'yı doğru bir şekilde tanımlayan Milli Ekonomi Modeli ile sıfırlanabilir.
Liberalizmin devlet tanımı ve ekonomide devlete biçtikleri rol faizci düzenin omurgasını teşkil eder. Devlet ekonomiden elini çektiğinde bizzat kendisi aktif değil pasif bir duruma indirgenir. Böylece devletin eli kolu bağlanır ve faizle borç almak zorunda bırakılır. Milli Ekonomi Modeli ise devletin ekonomide regülatör yani düzenleyici ve müdahaleci olmasını savunarak dizginleri elinde tutması gerektiğini kabul eder. İşte bu devlet yapısı borç alan aciz devlet değil tam aksine hem kendisini hem de vatandaşını koruyan güçlü bir ele dönüşmesini sağlar.
Diğer taraftan tasarruf sahiplerinin paralarını reel ekonomiye yönlendirmelerini sağlamak için üretim ve tüketim üzerindeki ağır vergi ve sair maliyet yükü kaldırılırsa yatırımcılar hiçbir getirisi olmayan para stoklamaktan vazgeçerek daha çok kazanmak maksadıyla tercihlerini ticari ve sınaî faaliyetleri fonlamaktan yana kullanacaklardır.
Prof Dr Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli gereği, ekonominin para talebini Milli Para ile karşılayacaktır. Günümüzde borç batağına saplanmış olan devlet, senyoraj geliri ve vergi geliri ile ihtiyaçlarını giderirse hiç kimseden faizle borç almak zorunda kalmayacaktır. Tüketim kesimi de sosyal devlet projeleri çerçevesinde başta 5.000 TL asgari ücret, 1.500 TL ev hanımı maaşı alacağı için faizden
kurtulacaktır.
Faiz bir zorunluluk değil bir tercihtir. Hiç kimse zorda kalmadıkça ve ihtiyacı olmadığı halde zevk için faizle borçlanmaz. Ekonominin para talebi Milli Para ile karşılandığı gün, faiz de kendiliğinden kalkmış olur.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İran vekil güçlerini ateşe attı / 16.04.2024
- Kamçılı IMF dönemi başladı / 15.04.2024
- Mahkeme kadıya mülk değildir / 09.04.2024
- Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değildir / 08.04.2024
- Erken seçim çağrısı yapılmalı / 05.04.2024
- Müflis tüccar eski defter karıştırır / 04.04.2024
- Tencere dibin kara seninki benden kara / 26.03.2024
- Yel kayadan bir şey aparabilmez / 25.03.2024
- Milli Ekonomi Modeli belediyelere hayat verecek / 23.03.2024
- Milli Para istikrarın sembolüdür / 22.03.2024
- Kamçılı IMF dönemi başladı / 15.04.2024
- Mahkeme kadıya mülk değildir / 09.04.2024
- Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değildir / 08.04.2024
- Erken seçim çağrısı yapılmalı / 05.04.2024
- Müflis tüccar eski defter karıştırır / 04.04.2024
- Tencere dibin kara seninki benden kara / 26.03.2024
- Yel kayadan bir şey aparabilmez / 25.03.2024
- Milli Ekonomi Modeli belediyelere hayat verecek / 23.03.2024
- Milli Para istikrarın sembolüdür / 22.03.2024