Galatasaray Türkiye Kupası çeyrek finalinde ezeli rakibi Fenerbahçe'yi Kadıköy'de 2-1 yendi.
Öncelikle şunu söylemek lazım. Galatasaray maçın tamamında kazanmak için oynadı ve hedefine ulaştı.
Galatasaray çok kötü bir Beşiktaş derbisinden sonra bu maçta işin açıkçası Kadıköy'e maçın favorisi olarak çıkmadı.
Ne var ki maçın tamamında fakat özellikle de ilk yarıda Fenerbahçe takım hüviyeti gösteremedi.
İlk yarı başladıktan 5-6 dakika sonra Galatasaray oyuna hakim olmaya başladı ve Fenerbahçe'ye kelimenin tam anlamıyla topu göstermedi.
Galatasaray'da Barış Alper Yılmaz ilk yarı boyunca Fenerbahçe'nin sağ kanadını imha etti. Çağlar Söyüncü mecburen Barış ile adam adama oynamak zorunda kaldı.
İşin doğrusu Okan Buruk neden Sara'yı da sola çekip bu kanatta Galatasaray'ı bir kişi fazla oynatmadı anlamadım.
Barış, Çağlar'ı meşgul ederken Sara Fenerbahçe'nin sağından oyun kurgulayabilirdi.
Fenerbahçe'nin yediği ilk golde Çağlar, Barış Alper'i kontrol edemedi ve de Skriniar da Victor Osimhen'i kaçırdı.
Burada şunu yazmak lazım. Yenilen golde Fenerliler savunmada iki adamla yakalandı.
Şunu demek istiyorum. Hem baskı yiyorsunuz. Ne yapmanız lazım. Savunmayı kalabalık tutarak açık alan vermemek ve de boş adam bırakmamak.
Fenerbahçe savunmayı kalabalık tutmayıp üstelik Osimhen'i de kaçırınca gol kaçınılmazdı.
Oğuz Aydın sahada yok gibiydi. Mesela dakikalar 18'i gösterirken Oğuz'un bölgesine atılan bir pasa Barış koşup yetişiyor.
Taca çıkmak üzere olan topu kontrol edip Fenerbahçe 18'ine doğru sürüyor.
Şimdi düşünün Fenerbahçe sağı bomboş rakibiniz geliyor taca çıkmakta olan topu alıyor ve dönüp ceza sahasına yöneliyor.
Barış'ı ne rahatsız eden var ne de reaksiyon gösteren var. Bu nasıl takım.
Evet bu durumun gösterdiği gibi Fenerbahçe sahadan silindi gitti.
43'te Amrabat'ın yediği çok kötü bir vücut çalımı var.
Bütün bunlar olurken Fenerbahçe uzatma dakikasında bu yarıda tek hücumunda gol buluverdi.
İkinci yarı Fenerbahçe toparlanmış gibi göründü.
Fakat bu durum Fenerbahçe'nin iyi oynamasından değil daha ziyade Galatasaray'ın savunmaya çekilmeyip savunmasında derin boşluklar vermesinden gerçekleşti.
Fenerbahçe'nin hazin durumuna bir örnek 61'den verilebilir.
Bu dakikada Çağlar bir hücumu kesmek için 2. bölgeye kadar geldi ve kafa vuruşu yaptı.
Fakat ne oldu? Çağlar'ın kafa vuruşu önündeki Amrabat'ın ensesine çarpıp Barış Alper'e pas oldu.
Fenerbahçe'nin şansına gelişen hücum bir tehlike yaratmadı.
55'te Yusuf Akçiçek'in önündeki üç bomboş arkadaşını görmeden rastgele attığı şut Fenerbahçe'nin hazin futbolunun örneği idi.
62. dakikada oyuna Frankowski girdi ve sağ beke geçti.
Beşiktaş maçında çok eleştirilip bir de kırmızı kart gören Frankowski bir daha zaaf gösterir mi diye düşünmeden edemedim.
Nitekim Mourinho'da belki böyle düşünüp Alan St Maximen'i oyuna alıp Frankowski'yi zorlamak istemiş olabilir.
Fakat bu düşünce de gerçekleşmedi.
Maçın sonunda olaylar çıktı. Çıkan olayları kimin çıkardığı ne olduğu çok da önemli değil zira iki büyük kulübün oyuncularına ve teknik sorumlularına yakışan görüntüler değildi.
Mourinho da Okan Buruk'un burnunu sıkıp yüzünü çizmiş. Bu nasıl olay anlamak zor.
Dünya çapında bir teknik direktör bir türlü üstün gelme başarısı göstermediği rakibinden böylelikle intikam mı alıyor.
Bu amatörce davranışa şaşmamak mümkün değil.
Evet Fenerbahçe bu maçı kazansaydı Galatasaray ciddi bir şekilde dağılabilirdi.
Fakat Fenerbahçe bu fırsatı kullanamadı. Galatasaray hem moral depoladı hem de iki kulvarda yarışa devam etti.
Bu yenilgiden sonra Fenerbahçe'de ise havlu atma durumu olabilir.
Kanımca Fenerbahçe büyük ölçüde sezonu kapattı. Bundan sonra Fenerbahçe'nin ligde şampiyon olması bir futbol mucizesi olur.
Öncelikle şunu söylemek lazım. Galatasaray maçın tamamında kazanmak için oynadı ve hedefine ulaştı.
Galatasaray çok kötü bir Beşiktaş derbisinden sonra bu maçta işin açıkçası Kadıköy'e maçın favorisi olarak çıkmadı.
Ne var ki maçın tamamında fakat özellikle de ilk yarıda Fenerbahçe takım hüviyeti gösteremedi.
İlk yarı başladıktan 5-6 dakika sonra Galatasaray oyuna hakim olmaya başladı ve Fenerbahçe'ye kelimenin tam anlamıyla topu göstermedi.
Galatasaray'da Barış Alper Yılmaz ilk yarı boyunca Fenerbahçe'nin sağ kanadını imha etti. Çağlar Söyüncü mecburen Barış ile adam adama oynamak zorunda kaldı.
İşin doğrusu Okan Buruk neden Sara'yı da sola çekip bu kanatta Galatasaray'ı bir kişi fazla oynatmadı anlamadım.
Barış, Çağlar'ı meşgul ederken Sara Fenerbahçe'nin sağından oyun kurgulayabilirdi.
Fenerbahçe'nin yediği ilk golde Çağlar, Barış Alper'i kontrol edemedi ve de Skriniar da Victor Osimhen'i kaçırdı.
Burada şunu yazmak lazım. Yenilen golde Fenerliler savunmada iki adamla yakalandı.
Şunu demek istiyorum. Hem baskı yiyorsunuz. Ne yapmanız lazım. Savunmayı kalabalık tutarak açık alan vermemek ve de boş adam bırakmamak.
Fenerbahçe savunmayı kalabalık tutmayıp üstelik Osimhen'i de kaçırınca gol kaçınılmazdı.
Oğuz Aydın sahada yok gibiydi. Mesela dakikalar 18'i gösterirken Oğuz'un bölgesine atılan bir pasa Barış koşup yetişiyor.
Taca çıkmak üzere olan topu kontrol edip Fenerbahçe 18'ine doğru sürüyor.
Şimdi düşünün Fenerbahçe sağı bomboş rakibiniz geliyor taca çıkmakta olan topu alıyor ve dönüp ceza sahasına yöneliyor.
Barış'ı ne rahatsız eden var ne de reaksiyon gösteren var. Bu nasıl takım.
Evet bu durumun gösterdiği gibi Fenerbahçe sahadan silindi gitti.
43'te Amrabat'ın yediği çok kötü bir vücut çalımı var.
Bütün bunlar olurken Fenerbahçe uzatma dakikasında bu yarıda tek hücumunda gol buluverdi.
İkinci yarı Fenerbahçe toparlanmış gibi göründü.
Fakat bu durum Fenerbahçe'nin iyi oynamasından değil daha ziyade Galatasaray'ın savunmaya çekilmeyip savunmasında derin boşluklar vermesinden gerçekleşti.
Fenerbahçe'nin hazin durumuna bir örnek 61'den verilebilir.
Bu dakikada Çağlar bir hücumu kesmek için 2. bölgeye kadar geldi ve kafa vuruşu yaptı.
Fakat ne oldu? Çağlar'ın kafa vuruşu önündeki Amrabat'ın ensesine çarpıp Barış Alper'e pas oldu.
Fenerbahçe'nin şansına gelişen hücum bir tehlike yaratmadı.
55'te Yusuf Akçiçek'in önündeki üç bomboş arkadaşını görmeden rastgele attığı şut Fenerbahçe'nin hazin futbolunun örneği idi.
62. dakikada oyuna Frankowski girdi ve sağ beke geçti.
Beşiktaş maçında çok eleştirilip bir de kırmızı kart gören Frankowski bir daha zaaf gösterir mi diye düşünmeden edemedim.
Nitekim Mourinho'da belki böyle düşünüp Alan St Maximen'i oyuna alıp Frankowski'yi zorlamak istemiş olabilir.
Fakat bu düşünce de gerçekleşmedi.
Maçın sonunda olaylar çıktı. Çıkan olayları kimin çıkardığı ne olduğu çok da önemli değil zira iki büyük kulübün oyuncularına ve teknik sorumlularına yakışan görüntüler değildi.
Mourinho da Okan Buruk'un burnunu sıkıp yüzünü çizmiş. Bu nasıl olay anlamak zor.
Dünya çapında bir teknik direktör bir türlü üstün gelme başarısı göstermediği rakibinden böylelikle intikam mı alıyor.
Bu amatörce davranışa şaşmamak mümkün değil.
Evet Fenerbahçe bu maçı kazansaydı Galatasaray ciddi bir şekilde dağılabilirdi.
Fakat Fenerbahçe bu fırsatı kullanamadı. Galatasaray hem moral depoladı hem de iki kulvarda yarışa devam etti.
Bu yenilgiden sonra Fenerbahçe'de ise havlu atma durumu olabilir.
Kanımca Fenerbahçe büyük ölçüde sezonu kapattı. Bundan sonra Fenerbahçe'nin ligde şampiyon olması bir futbol mucizesi olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Göksu / diğer yazıları
- Hepsi iki kişilik oynadı / 28.04.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025
- Galatasaray Muslera'sız oynayabilirdi / 19.04.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025
- Artık namağlup değil / 30.03.2025
- Bodrumspor beklendiği gibi çıkmadı / 29.03.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025
- Galatasaray Muslera'sız oynayabilirdi / 19.04.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025
- Artık namağlup değil / 30.03.2025
- Bodrumspor beklendiği gibi çıkmadı / 29.03.2025