Bugün temel tüketim maddesi olan tarım ve hayvancılık ürünlerinin fiyatları stokçular yüzünden filan artmıyor. Neden mi artıyor?
Milli bir tarım politikasının oluşmamasından. Tarım ve hayvancılık alanında ortaya çıkan hastalıklara karşı yüksek eğitim almış kalifiye eleman yetiştirilmemesi.
Tarımın ötelenmesi, tarım kesiminin dışlanması, ithalatın çare olarak görülmesi ve ithal tohum mantığı, küresel iklim değişiklikleri karşısında ortaya çıkan olumsuz sonuçlara karşı hazırlık yapılmaması gibi sebeplerden.
Başka! Tarım ve hayvancılıkta çağın araç ve gereçlerinden, teknolojiden yeterince yararlanılmaması, tarım ve hayvancılıkta köylünün bilinçlendirilmemesi, üreticiye pazar garantisi verilmemesi, piyasanın, özel sektörün tekeline bırakılması ve de maliyet enflasyonunu düşürmek yerine inkar edilmesi, saklanmasından kaynaklanıyor, diyebiliriz.
Milli tarım politikası nasıl oluşturulur?
En başta herkesin tarımın önemini bilmesi ve anlaması şarttır. Dün
Mustafa Kemal Atatürk; 'Saban kullanan el, kılıç kullanan elden kuvvetlidir' derken bugün, Prof. Dr.
Haydar Baş; 'Buğday, silahtan daha stratejik öneme sahiptir' diyor.
Şimdi milli tarım politikaları nasıl olmalıdır, madde madde sıralayalım;
* Tarım ve hayvancılıktaki tahditler, kotalar (sınırlamalar, kısıtlamalar) kaldırılmalı.
* Devlete ait topraklar uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında vatandaşa kiraya verilmeli.
* Ürün fiyatları, çiftçiler tarafından üretici kooperatif üzerinden belirlenmeli.
* Devlet üreticinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans vermeli.
* Çiftçiye emeklilik desteği ve ürünlerinin doğal afetlere karşı sigorta desteği sağlanmalı.
* İthal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması devlet garantisinde olmalı.
* Tarım için gerekli olan finansman, elde edilen üretim karşılığı senyoraj geliri ile karşılanmalı.
* Devlet, tarıma bağlı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere, 'proje mukabili sıfır faizli krediler' ve 'gerekirse geri ödemesi üretim veya ürün' olacak türden kredi vermeli.
* Devlet, üretilen ürünlere pazar garantisi vermeli.
* Gübre ve tarım ilaçları konusunda yatırımlar teşvik edilmeli.
Tarım ve hayvancılıkta kalkınmak isteyen her devlet bu maddeleri hayata geçirmek zorundadır. Türkiye'de tarım ve hayvancılık sektöründe bu maddelerden uygulamaya konulan var mı?
Yok, olamaz da. Çünkü Türkiye her alanda olduğu gibi bu alanda da liberal-kapitalist anlayışının kurallarına boyun eğmiş, para sahiplerinin boyunduruğunu kabul etmiş, kendi tarım ve hayvancılığına kotalar koymuş bir ülke.
Sıraladığım bu maddeler Prof. Dr. Haydar Baş'ın
Milli Ekonomi Modelindeki, milli tarım ve hayvancılık politikalarının sadece bir kısmı. Ve Sayın Baş bu maddeleri siyasete girdiği günden bu güne tarım kesimine noter tasdikiyle taahhüt etti. Ama tarım kesimi istemez, kalsın dedi.
Ülkemizde tarım kesiminde de tam sömürü yaşanıyor. Bu kadar bereketli topraklarımız olmasına rağmen ilgi ve alakasızlıktan, çağın hastalıklarına karşı tedbirsizlikten verim azaldı.
Örneğin fındık üretiminde dünya birincisiyiz. Ama yakında bu birincilik de elden gidecek. Çünkü Çin, Gürcistan, Kırgızistan, Şili gibi ülkeler fındık yatırımlarını %500 dolaylarında arttırırken, ülkemizde fındık tamamen özel sektöre devredildi.
Bir diğer gerçek ise atıyorum bir dekar alanda ülkemizde 100 kg fındık elde ediliyorsa bu oran Gürcistan'da 150, 160 kg. Neden mi? Bilgi, birikim, bakım yüzünden.
Aynı tablo zeytinde de, pamukta da, patateste de, soğanda da hülasa bütün tarım ürünlerinde de geçerli.
Geçenlerde okudum Türkiye'de doğum yapan ineklerin, koyunların yavrularının %40'ı ölü doğuyor veya birkaç güne ölüyor. Yazık değil mi?
Bakın! Tam 12 yıl önce Prof. Dr. Haydar Baş tarım köylüsüne şöyle sesleniyordu;
"Beni iyi dinleyin. Liberal-Kapitalist anlayışı benimseyenlerin tarım diye bir derdi, bir projesi ve programı yok. Senin 'oy'unu alacak ve en sonunda seni toprağından edecek. Ürününü satamayacaksın, sonunda aldığın borçları ödeyebilmek için toprağını satacaksın."
Bugün bu tablo yaşanıyor mu? Yaşanıyor. Başka sözüm yok.