Siyaset, devlet işlerini düzenleme, yürütme ve toplumsal yaşamı etkileyen her alanda yönetime ilişkin düşünce, fikir, görüş ve eylemleri içine alan, devlet ve bireylerin karşılaştığı sorunların çözümünü gerçekleştiren soyut bir kavramdır.
Bu kavramı somutlaştıran ise insandır. Bu mealde baktığımızda devlet ve bireylerin karşılaştığı sorunların çözümü, karar alma mekanizmalarında o sorunları yaşayan kişilerin bulunması ile mümkündür.
Hemen soralım; Bugün iktidarda olanlar, devleti getirdikleri noktanın farkındalar mı? Dahası milletimizin yaşadığı sorunları yaşıyorlar mı? Muhalefet tespit ve eleştiri dışında bir çözüm sunabiliyor mu?
Ben tanık olmadım. Ya siz?
Bu vatan atalarımızın mirası, çocuklarımızın ise emanetidir, hakikatinden gidersek, gençliğin karar alma süreçlerinde aktif yer alması hem toplumun sorunlarını, hem de genç bireylerin problemlerinin çözümünde yeni ve güncel bakış açıları ortaya çıkaracaktır.
Ama küresel bir gerçektir ki, dünyada ve ülkemizde belki de değişmeyen tek şey siyasette gençlere yeterince sorumluluk ve yer verilmediği gerçeğidir.
Uzun yıllar boyunca gençler oy verme, siyasi partiler içerisinde yer alma, siyasi parti kampanyalarında ve özellikle seçim çalışmalarında kullanılmış ve buna siyasi katılım, denilmiştir.
Ama artık gençler, çalışma ve gayretin yanında 'karar verme' hakkı da istiyor.
'Var bi hayalimiz' sloganıyla yola çıkan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş, 'Türkiye'yi yönetecek gençler arıyoruz' sloganıyla artık gençlerinde karar mekanizmalarında olması gerektiği gerçeğinin yolunu ve önünü açmıştır.
Dün olduğu gibi bugünde 20-25 hatta 30 yaşında bir gencin, toplumda söz sahibi olması söz konusu değildir.
Kendisinden öncedeki kuşaklarca oluşturulmuş kurumlara, konmuş kurallara uymak zorundadır. İtiraz hakkını kullanmak isteyen gençler ise hain, terörist olarak damgalanmalarıdır.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş, 'At bir format' ve 'Bir yeni güncellemeniz var' diyerek bu tabuları da yıkıp, gençlerin önünde ışık oluyor.
Gençlik tehdit değil gelecektir
Bizlerde gençtik ve birçoğumuz olaylar karşısındaki tepki, söz, fiil ve davranışlarımızla toplum içinde damgalanmaya maruz kalmışızdır.
Dünya genelinde de böyledir. Hatta bazı sistem ve yönetim tarzlarında gençlik bizzat tehdit olarak algılanmış, gençler bedel ödemek zorunda bırakılmıştır.
Gençliğin 'tehdit' olarak algılandığı alanların başında 'siyaset' kurumu gelmektedir.
Bugün olduğu gibi dünde gençliği tehdit görenler bu tehdide can bedeli biçmişlerdir.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu, Cevdet Karakaş, İsmet Şahin, Fikri Arıkan, Cengiz Baktemur, Ali Bülent Orkan, Ahmet Kerse gibi nice gençlerimiz bu bedeli canlarıyla ödeyen kahramanlarımızdır.
Bu noktada BTP Lideri Hüseyin Baş'ın, "Yarının Türkiye'si diyorlar ama yarının Türkiye'sinde hiçbiri olmayacak. Olacak insanlarla bu işi yapmanız lazım" sözleri siyasete yeni bir bakış getirdiği gibi gençliğin, tehdit değil gelecek olduğunun ve bu geleceği bugünden kazanmamız gerektiğinin vurgusudur.
Gençlik değişim istiyor
Bu başlık altında dünya ve ülkemizde birçok araştırma yapılmış, veriler açıklanmıştır. Daha birçok çalışma ve anketlerde, 'gençlik kesiminin yaşlı nüfusa oranla daha fazla değişim istediği, değişimi desteklediği, yaşlı nüfusun ise daha tutucu, kabullenici bir sosyal duruş sergilediği sonucuna ulaşılmıştır.
Artık değişim zamanı
Geçtiğimiz hafta gazeteci Kenan Taş, BTP lideri Hüseyin Baş'a şu soruyu sordu: 'Bir siyasi parti genel başkanı için genç olmak avantaj mı, dezavantaj mı?
Sayın Baş: "Bence gençlik büyük bir avantaj. Biz bunu kongremizde de söyledik. Tarihi değiştiren insanlar hep gençti. Dünya tarihinde de, Türk tarihinde de, İslam tarihinde de bu böyle.
Alparslanlar, Atatürkler, Büyük İskenderler vs. Bunu hep genç yaşta başarmışlardır. Esasında siyasette genç olmak bir dezavantaj değil, normal olan durum. Biz, şu an ülkece anormal olan durumu yaşıyoruz. Bu anormal durumu değiştirmemiz lazım, bu bir farkındalık meselesi.
Bu ülkedeki en büyük sorunlardan biri ekonomidir, ekonomiye format atacağız. Eğitim büyük bir problem, eğitime format atacağız.
Örneğin 500 metre arayla biri özel, diğeri devletin olmak üzere iki okul var. Özel okulda 5 yıldızlı otel konforunda güzel bir eğitim var, çok güzel çocuklar yetiştiriyor.
Diğerinde aynı güzellikte çocuklar var ama ne yazık ki tuvaletinde tuvalet kâğıdı yok, sabun yok. Böyle bir durum var, eğitime format atacağız.
Bence Türkiye'nin en büyük sorunu empati. Biz, empati kurma yeteneğimizi kaybettik. Empati kurma yeteneğimizi geri kazanacağız. Birbirini anlayan, birbirinin derdine derman olabilen, komşusuyla geçinebilen, başka görüşlerden insanlara sarılabilen bir Türkiye oluşturmak istiyoruz."
O zaman! O vakit bu vakittir…
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025