Birleşmiş Milletler (BM) yayınladığı "Küresel Eğilimler Raporu" ile dünyada artan kaçak göçmen krizine karşı dikkat çeken veriler paylaştı. 2022 yılı içinde savaş, zulüm ve insan hakları ihlalleri nedeniyle yurtlarından edilenlerin sayısının 10 yıl öncesine göre iki kat artarak 100 milyonun üzerine çıktığı belirtildi. Raporda düşük ve orta gelirli ülkelerin dünyadaki göçmenlerin yüzde 83'üne ev sahipliği yaptığı açıklandı. Türkiye dünyada ilk sırada yer aldı.
Geriye dönüp bakıldığında İkinci Dünya Savaşı'nın ardından uluslararası toplumun bir araya gelerek, halen uluslararası mülteci koruma rejiminin temel taşını oluşturan 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme'yi kabul ettiğini görüyoruz. Ancak bir başka tarihsel dönümü yaşadığımız bugünlerde böyle bir ortak iradeden söz etmek maalesef mümkün değil.
Hem de bugün 20 Haziran "Dünya Mülteciler Günü"…Kimi ülke sınırlarında insanlığın öldüğü gün…
Ne var ki, bu önemli günde köşemize Türkiye'nin göçmen uyum sorununu taşımak zorunda kaldık. Gün geçmiyor ki göçmenlerle ilgili ya kendi aralarında ya da halkımızla yabancılar arasında olay çıkmasın!
Özellikle "beden ekonomisi" ne değinmek istiyoruz;
Çalışma izni alabilmenin oldukça güç olduğu ve sosyal yardımların yetersiz kaldığı ortamda, kadın bedeninin "tüketildiği" ve farklı seviyelerde "dolaşıma" sokulduğu bir beden ekonomisi oluşmaktadır. Bu ekonomide kadınlar, kız çocukları zorunlu olarak seks işçiliği yapmak zorunda kalıyor. Tüm bu hayatta kalma stratejileri de beraberinde damgalanmayı, cinsel ve üreme sağlığı sorunlarını ve dışlanmayı da getiriyor. Bu bağlamda özellikle de Suriyeli ve Afrika ülkelerinden gelen kadınlar en riskli gruplar arasında yer alıyorlar.
Ancak "beden ekonomisinden" söz ederken cinsel sömürüye dayanan ekonominin, beden ekonomisinin sadece bir bölümünü oluşturduğu gerçeğini dikkatlerden kaçırmamak gerekiyor. Zira kadınların ya da çocukların karşılaştığı ya da maruz bırakıldıkları şiddet ve yoksunluk deneyimlerinin yalnızca "cinsel" temelli olduğunu/olacağını varsaymak ya da odağı ağırlıklı olarak bu noktaya yöneltmek yanılgılara neden olabilir. Nitekim kadın bedeni, bu ekonomide, güvencesiz bir şekilde faaliyet gösteren, çalışma saatlerinin günde 13-14 saati ve haftanın yedi gününü bulduğu atölyelerde ya da "merdiven altı" olarak tabir edilen işletmelerde "ucuz işgücü" olarak da tüketiliyor.
Benzer bir biçimde ev içi işlerde, çocuk bakımında ya da hanedeki yaşlı veya engelli bireylerin bakımında da "ucuz girdi" olarak dolaşıma sokuluyor.
Siyasal iktidarın Dünya Mülteciler Günü açısından bir politikası var mı, bilemiyoruz! Bildiğimiz şu ki, ülkenin göçmen deposu haline getirildiği…
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023