Hatim dedi ki, üçüncü faydam, insanların haline baktım, herkes dünyada bir sıkıntıya girmiş, böylece dünyalık toplamağa uğraşıyorlar gördüm, sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm: "Dünya malından, sarıldığınız, sakladığınız her şey, yanınızda kalmayacak, sizden ayrılacaktır. Ancak Allah rızası için yaptığınız iyilikler ve ibadetler sizinle beraber kalacaktır." Dünya için topladıklarımı, Allah yolunda harcadım, fukaraya dağıttım. Yani baki kalmaları için, Allah-ü Teala'ya ödünç verdim. Şakik bu sözleri işitince, ne güzel yapmışsın ve ne güzel söylüyorsun ya Hatim, dördüncü faydayı da söyle dinleyeyim dedi.
Hatim dedi ki, dördüncü faydam; insanlara baktım, herkesin başkalarını beğenmediğini gördüm. Buna sebep, birbirlerine hased etmeleri, birbirlerinin mevkilerine, mallarına ve ilimlerine göz dikmeleri olduğunu anladım ve şu ayet-i kerimeye dikkat ettim: "Dünyadaki maddi, manevi bütün rızıkları aralarında taksim ettik." Herkesin ilim, mal, rütbe, evlat gibi rızıklarının, dünya yaratılmadan evvel, ezelde taksim edildiğini, kimsenin elinde bir şey olmadığını ve çalışmayı, sebeblere yapışmayı emrettiğinden, O'na itaat etmiş olmak için çalışmak lazım geldiğini ve hased etmenin büyük zararlarından başka, zaten lüzumsuz olduğunu anladım ve Allah-ü Teala'nın ezelde yaptığı taksime ve çalışınca Rabbimin gönderdiğine razı oldum. Bütün müslümanlarla sulh üzere olup herkesi sevdim ve sevildim. Şakik bunları işitince, ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun; beşinci faydayı da söyle dinliyeyim ya Hatim, dedi.
Hatim dedi ki: Beşinci faydam; insanlara baktım birçoklarının insanlık şerefini, kıymetini, amir, müdür olmakta, insanların kendilerine muhtaç olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekte zannettiklerini ve bununla iftihar ettiklerini, öğündüklerini gördüm. Bazıları da, kıymet ve şeref, çok mal ve evlad ile olur sanarak, bunlarla iftihar ediyorlar. Bir kısmı da insanlık şerefi, malı, parayı, insanların hoşuna gidecek, herkesi değerlendirecek yerlere sarfetmektir sanarak, Allah-ü Teala'nın emrettiği yerlere ve emrettiği şekilde harc edemiyorlar ve bununla öğünüyorlar gördüm ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm: "En şerefliniz ve en kıymetliniz, Allah-ü Teala'dan çok korkanınızdır". İnsanların yanıldıklarını, aldandıklarını anladım ve takvaya sarıldım. Rabbimin affına ve ihsanlarına kavuşmak için, O'ndan korkarak dinin dışına çıkmadım, haramlardan kaçtım. Şakik bunları işitince, ne güzel söylüyorsun ya Hatim, altıncı faydanı da söyle dedi.
Hatim dedi ki, altıncı faydam; insanlara baktım birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm: "Sizin düşmanınız şeytandır. Yani sizi, Allah yolundan, müslümanlıktan ayırmak için uğraşanlardır. Bunları düşman biliniz!" Kur'an-ı Kerim'in doğru söylediğini bildim. Şeytanı ve onun gibi müslümanlarla uğraşanları düşman bilip, sözlerine aldanmadım, onlara uymadım. Onların tapındıklarına tapmadım. Allah-ü Teala'nın emirlerine itaat ettim. Ehl-i Sünnet alimlerinin gösterdiği yoldan ayrılmadım. Kurtuluş yolunun, doğru yolun, yalnız Ehl-i Sünnet yolu olduğuna inandım. Nitekim, Allah-ü Teala mealen; "Ey Ademoğluları! Şeytana tapmayınız. O sizin en belli düşmanınızdır, diye sizden söz almadım mı idi. Bana itaat, ibadet ediniz! Kurtuluş yolu, ancak budur" buyuruyor. Onun için müslümanları aldatmağa uğraşanları dinlemedim. Muhammed Aleyhisselamın yolunu gösteren Ehl-i Sünnet alimlerinin kitaplarından ayrılmadım deyince Şakik; ne güzel yapmışsın ve ne güzel söylüyorsun, yedinci faydayı da söyle dedi.