Bilmem tanır mısınız, ya da duydunuz mu? Modern Siyonizm'in kurucusu olarak kabul edilen Theodore Herzl 1860'ta Macaristan'da doğmuş, hukukçu ama meslek olarak gazeteciliği seçmiş. En önemli eseri 'Der Judenstaat' yani 'Yahudi Vatanı' isimli kitabıdır. Bütün hayatını dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Yahudiler'in toplu halde yaşayabilecekleri bir toprak bulması ve orada bir Yahudi Devleti kurmasına adamış ve bu uğurda çalışmıştır. Bu yöndeki çalışmalara öncülük etmesi için 'Dünya Siyonist Organizasyonu'nu kurmuş ve başkanlığını yürütmüştür.
Amacı bu özerk devletin Musevi dini literatüründe 'vaad edilmiş topraklar' olarak geçen Filistin topraklarının kendilerine verilmesini sağlamaktır. Bu amaçla Avrupalı liderlerle görüşmeler yapmıştır. Ancak adı geçen topraklar o dönemde Osmanlıya ait olduğu için 19 Mayıs 1901'de İstanbul'a gelmiş ve Sultan Abdülhamit'le görüşmüştür. Yakın zamana kadar Sultan Abdülhamit'in bu görüşme talebini reddettiği ve 'Devlet-i Âliye'nin satılık tek karış toprağı yoktur' dediği efsanesi dillerde dolaşırdı.
Prof. Dr. Vahdettin Engin'in Osmanlı arşivinden ortaya çıkardığı Abdülhamit Han ile Herzl'in yazışmalarında Herzl, Sultan Abdülhamit'in Yahudileri bir baba gibi himaye ettiğini yazıyordu. Satılacak toprak olmadığı efsanesi şöyle dursun aksine Abdülhamit'in Filistin yerine Herzl'e Mezopotamya'yı teklif ettiği belgelerle sabittir. Eğer o tarihlerde bu gerçekleşseydi şu an İsrail Devleti Kuzey Irak'ta bulunuyor olacaktı.
İsrail'in manevi kurucusu kabul edilen Herzl sağlığında devletin kurulduğunu göremedi ama ülkenin ilk devlet başkanı David Ben Gurion, 14 Mayıs 1948 günü İsrail'in Kuruluş Bildirisini Theodor Herzl'in büyük boy bir resminin altında okudu. 1949'da da kemikleri Avusturya'daki mezarından büyük bir askeri törenle getirilip Kudüs'te kendi adının verildiği tepeye defnedildi.
Peki hayalini kurduğu İsrail Devleti'nin sınırlarını nasıl çizmiş Herzl? 1887'de diyor ki:
"Kuzey sınırlarımız Kapadokya'daki dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı'na. Sloganımız, David ve Solomon'un Filistin'i olacaktır."
İsrail'in ilk devlet başkanı David Ben Gurion 1948'de kuruluşu ilan ederken ne demiş;
"Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirmesi gereken bir iş daha vardır. Nil'den Fırat'a kadar topraklarımızı genişletmek."
Peki bütün bunları niye anlattık?
Bugün oynanan oyunları daha iyi anlayalım diye.
Bu tarif edilen sınırların tanrıları tarafından kendilerine Tevrat'ta vaad edildiğine inanan Yahudiler, (Tevrat 5. Kitap Deuteronomy 11:24: Ayağınızı bastığınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız Lübnan çölünden Fırat nehrine oradan Akdeniz'e kadar uzanacak) yıllardır bu amaç doğrultusunda azimle çalışmaya devam ettiler. Maalesef bizi yöneten öngörü yoksunu, vatanın milletin menfaatlerini gözetemeyen yöneticiler de onlara hep yardım ettiler.
Bugün artık Büyük İsrail Devleti Hayali gelip kapımıza dayandı. Şu an güneydoğu adım adım zaptediliyor, boşaltılıyor ve bizim ruhumuz bile duymuyor. Irak, Mısır, Lübnan, Suriye derken Kilis, Antep, Diyarbakır, Urfa, Maraş, Hatay'dan tutun taa Van'ın kuzeyine kadar bütün güneydoğumuz bu hedeflenen toprak sınırları içerisinde. Kilis'ten başlamak üzere şu an bu proje devreye sokuldu. Bu bölgede yıllardır süren bu kaosun tek nedeni Büyük İsrail hayalidir ve bu artık hızla gerçeğe dönüşmektedir.
Görüyoruz ki bunun temelleri Abdülhamit dönemine kadar dayanmaktadır. Maalesef ki sorgulamak, araştırmak gibi bir alışkanlığı olmayan halkımız da efsanelerle uyutulmaktadır. Bugün de kendilerini Osmanlının torunu olarak tanımlayanların aynısını yaptıklarını görmekteyiz. Seçim zaferlerini 'Vur vur inlesin, İsrail dinlesin!' sloganlarıyla kutlayıp, televizyonda 'One minute!' çıkışıyla İsrail devlet başkanına kafa tutan ama Yahudi cesaret madalyası alan, İsrail'le her türlü askeri, siyasi anlaşmalara imza atan, tarım politikasını İsrail'in GDO'lu tohumları üzerine kuran ve en nihayetinde İsrail'in NATO'ya kabulünü sağlayan bir zihniyetle yönetiliyoruz.
Biz millet olarak kafamızı değiştirmediğimiz için yüzyıllardır aynı şey yaşanıyor. Üstü örtülen gerçeklerle halka gösterilen birbiriyle uyuşmuyor. Anlatıp uyaranlara da kulaklarımızı tıkar durumdayız. Ama artık düşünme, ayıkma ve uyanma zamanıdır. Yoksa vatan elden gidiyor ve dönüşü olmayacak...
Amacı bu özerk devletin Musevi dini literatüründe 'vaad edilmiş topraklar' olarak geçen Filistin topraklarının kendilerine verilmesini sağlamaktır. Bu amaçla Avrupalı liderlerle görüşmeler yapmıştır. Ancak adı geçen topraklar o dönemde Osmanlıya ait olduğu için 19 Mayıs 1901'de İstanbul'a gelmiş ve Sultan Abdülhamit'le görüşmüştür. Yakın zamana kadar Sultan Abdülhamit'in bu görüşme talebini reddettiği ve 'Devlet-i Âliye'nin satılık tek karış toprağı yoktur' dediği efsanesi dillerde dolaşırdı.
Prof. Dr. Vahdettin Engin'in Osmanlı arşivinden ortaya çıkardığı Abdülhamit Han ile Herzl'in yazışmalarında Herzl, Sultan Abdülhamit'in Yahudileri bir baba gibi himaye ettiğini yazıyordu. Satılacak toprak olmadığı efsanesi şöyle dursun aksine Abdülhamit'in Filistin yerine Herzl'e Mezopotamya'yı teklif ettiği belgelerle sabittir. Eğer o tarihlerde bu gerçekleşseydi şu an İsrail Devleti Kuzey Irak'ta bulunuyor olacaktı.
İsrail'in manevi kurucusu kabul edilen Herzl sağlığında devletin kurulduğunu göremedi ama ülkenin ilk devlet başkanı David Ben Gurion, 14 Mayıs 1948 günü İsrail'in Kuruluş Bildirisini Theodor Herzl'in büyük boy bir resminin altında okudu. 1949'da da kemikleri Avusturya'daki mezarından büyük bir askeri törenle getirilip Kudüs'te kendi adının verildiği tepeye defnedildi.
Peki hayalini kurduğu İsrail Devleti'nin sınırlarını nasıl çizmiş Herzl? 1887'de diyor ki:
"Kuzey sınırlarımız Kapadokya'daki dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı'na. Sloganımız, David ve Solomon'un Filistin'i olacaktır."
İsrail'in ilk devlet başkanı David Ben Gurion 1948'de kuruluşu ilan ederken ne demiş;
"Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirmesi gereken bir iş daha vardır. Nil'den Fırat'a kadar topraklarımızı genişletmek."
Peki bütün bunları niye anlattık?
Bugün oynanan oyunları daha iyi anlayalım diye.
Bu tarif edilen sınırların tanrıları tarafından kendilerine Tevrat'ta vaad edildiğine inanan Yahudiler, (Tevrat 5. Kitap Deuteronomy 11:24: Ayağınızı bastığınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız Lübnan çölünden Fırat nehrine oradan Akdeniz'e kadar uzanacak) yıllardır bu amaç doğrultusunda azimle çalışmaya devam ettiler. Maalesef bizi yöneten öngörü yoksunu, vatanın milletin menfaatlerini gözetemeyen yöneticiler de onlara hep yardım ettiler.
Bugün artık Büyük İsrail Devleti Hayali gelip kapımıza dayandı. Şu an güneydoğu adım adım zaptediliyor, boşaltılıyor ve bizim ruhumuz bile duymuyor. Irak, Mısır, Lübnan, Suriye derken Kilis, Antep, Diyarbakır, Urfa, Maraş, Hatay'dan tutun taa Van'ın kuzeyine kadar bütün güneydoğumuz bu hedeflenen toprak sınırları içerisinde. Kilis'ten başlamak üzere şu an bu proje devreye sokuldu. Bu bölgede yıllardır süren bu kaosun tek nedeni Büyük İsrail hayalidir ve bu artık hızla gerçeğe dönüşmektedir.
Görüyoruz ki bunun temelleri Abdülhamit dönemine kadar dayanmaktadır. Maalesef ki sorgulamak, araştırmak gibi bir alışkanlığı olmayan halkımız da efsanelerle uyutulmaktadır. Bugün de kendilerini Osmanlının torunu olarak tanımlayanların aynısını yaptıklarını görmekteyiz. Seçim zaferlerini 'Vur vur inlesin, İsrail dinlesin!' sloganlarıyla kutlayıp, televizyonda 'One minute!' çıkışıyla İsrail devlet başkanına kafa tutan ama Yahudi cesaret madalyası alan, İsrail'le her türlü askeri, siyasi anlaşmalara imza atan, tarım politikasını İsrail'in GDO'lu tohumları üzerine kuran ve en nihayetinde İsrail'in NATO'ya kabulünü sağlayan bir zihniyetle yönetiliyoruz.
Biz millet olarak kafamızı değiştirmediğimiz için yüzyıllardır aynı şey yaşanıyor. Üstü örtülen gerçeklerle halka gösterilen birbiriyle uyuşmuyor. Anlatıp uyaranlara da kulaklarımızı tıkar durumdayız. Ama artık düşünme, ayıkma ve uyanma zamanıdır. Yoksa vatan elden gidiyor ve dönüşü olmayacak...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020