Geçmişle geleceği birlikte değerlendirmesi gereken devlet adamlarının, güncel olaylar içerisinde boğulması, milletimizi rüzgâr önündeki yaprak gibi sağa sola savurmaktadır. Güncelde boğulmak kadar, ondan kopmak da tehlikelidir. Geçmiş, güncel ve gelecek birlikte ele alınmalıdır. Bunlardan herhangi birinin terki veya ihmali felâketlere neden olabilir.
Yalnızca devlet adamları değil, siyasetin kıyısından köşesinden tutan herkes, bu yolu izlemelidir. Çünkü güncelde boğulmak, herkes için aynı akıbeti doğurur. Bu durum, gözün önüne kibrit çöpünü getirip ormanı görmekten mahrum olmaya benzer.
Ne yazık ki, ülkemizde geçmişle gelecek arasında bağlantı kurarak günceli değerlendirenler çok azdır. Baksanıza, en sıradan bir siyasi konuyu bile, enine boyuna belli ölçüler çerçevesinde tartışamıyoruz. Hangi konuyu tartışsak, tartışma birden bire başka bir alana kayıyor ve çok farklı bir boyut kazanıyor. İnsan, tartışma sonunda "neyi tartıştık, ne konuştuk" diye sormak zorunda kalıyor.
Siyasetçiler, güncel olaylarla çok fazla uğraştıklarından, günceli aşamayabilir ve her konuyu direnlemesine incelemeyebilirler. Onların bu yönünü tamamlamak danışmanlara düşmektedir. Nitekim tecrübeler göstermiştir ki, devlet yönetimleri için danışmanlık esastır.
Ne var ki, bu kurumun da istismar edildiğine ve sulandırıldığına şahit olmaktayız. Şöyle ki, hiçbir alanda uzmanlığı bulunmayan kişiler, danışman olarak görevlendirilmektedir. Daha doğru deyişle, danışmanlık eşe-dosta iş bulma ve gelir sağlama aracına dönüştürülmüştür.
Danışmanlıkta en kötü uygulama, dalkavukların danışmanlıkla taltif edilmeleridir. Montesquieu, bu konuyla ilgili şu ilginç tespitte bulunur : "Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı imkân, dürüstlüğünkinden daha fazla ise, o ülke batar." Maalesef, ülkemizde gidişat böyle seyretmektedir.
AKP iktidarına çöreklenen bazı dalkavuklar, her konuda fikir beyan ederek hükümetin yanlışlarını katmerleştiriyorlar. Dirayetli devlet adamları, alanında uzman olan herkesten danışmanlık hizmeti alır, dalkavuklara asla prim vermez.
AKP iktidarı söz konusu yanlışlıkları ziyadesiyle yapmakta, güncelden sıyrılıp geleceğe dair plân ve proje üretememektedir. Bu konuda TBMM'de bulunan diğer partiler de aynı kısırlık içerisindeler. Onların da, geçmişi temel alıp günceli ve geleceği kuşatacak plân ve projeleri bulunmamaktadır.
Devlet adamları, farklı görüş ve düşüncelere önem vermeli ve fırsat tanımalıdır. Çünkü doğru ancak böyle bulunur. Doğru görüş ve düşünceler, ordular gibi devletlere güç ve kuvvet kazandırır. Öyle ki, bazı durumlarda bir makale veya bir kitap, en güçlü ordulardan daha fazla değişikliklere neden olabilir.
Bu gerçeği çok iyi bilen Sartre, Fanon'un yazdığı "Yeryüzünün Lânetlileri" adlı kitabı için şöyle demiştir: "Bu zencinin yazdığı sadece bir kitap değil, medeniyetimizin kalbine bıraktığı saat ayarlı bir bombadır." İşte, Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı Milli Ekonomi Modeli de böyledir.
Ne hazindir ki, AKP iktidarı, güncelin boğuculuğundan ve dalkavukların aldatıcılığından başını kaldırıp da, Milli Ekonomi Modeli'ne bakamıyor. Bakamadığı için de bocalamaktan ve yalpalamaktan kurtulamıyor.
Yalnızca devlet adamları değil, siyasetin kıyısından köşesinden tutan herkes, bu yolu izlemelidir. Çünkü güncelde boğulmak, herkes için aynı akıbeti doğurur. Bu durum, gözün önüne kibrit çöpünü getirip ormanı görmekten mahrum olmaya benzer.
Ne yazık ki, ülkemizde geçmişle gelecek arasında bağlantı kurarak günceli değerlendirenler çok azdır. Baksanıza, en sıradan bir siyasi konuyu bile, enine boyuna belli ölçüler çerçevesinde tartışamıyoruz. Hangi konuyu tartışsak, tartışma birden bire başka bir alana kayıyor ve çok farklı bir boyut kazanıyor. İnsan, tartışma sonunda "neyi tartıştık, ne konuştuk" diye sormak zorunda kalıyor.
Siyasetçiler, güncel olaylarla çok fazla uğraştıklarından, günceli aşamayabilir ve her konuyu direnlemesine incelemeyebilirler. Onların bu yönünü tamamlamak danışmanlara düşmektedir. Nitekim tecrübeler göstermiştir ki, devlet yönetimleri için danışmanlık esastır.
Ne var ki, bu kurumun da istismar edildiğine ve sulandırıldığına şahit olmaktayız. Şöyle ki, hiçbir alanda uzmanlığı bulunmayan kişiler, danışman olarak görevlendirilmektedir. Daha doğru deyişle, danışmanlık eşe-dosta iş bulma ve gelir sağlama aracına dönüştürülmüştür.
Danışmanlıkta en kötü uygulama, dalkavukların danışmanlıkla taltif edilmeleridir. Montesquieu, bu konuyla ilgili şu ilginç tespitte bulunur : "Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı imkân, dürüstlüğünkinden daha fazla ise, o ülke batar." Maalesef, ülkemizde gidişat böyle seyretmektedir.
AKP iktidarına çöreklenen bazı dalkavuklar, her konuda fikir beyan ederek hükümetin yanlışlarını katmerleştiriyorlar. Dirayetli devlet adamları, alanında uzman olan herkesten danışmanlık hizmeti alır, dalkavuklara asla prim vermez.
AKP iktidarı söz konusu yanlışlıkları ziyadesiyle yapmakta, güncelden sıyrılıp geleceğe dair plân ve proje üretememektedir. Bu konuda TBMM'de bulunan diğer partiler de aynı kısırlık içerisindeler. Onların da, geçmişi temel alıp günceli ve geleceği kuşatacak plân ve projeleri bulunmamaktadır.
Devlet adamları, farklı görüş ve düşüncelere önem vermeli ve fırsat tanımalıdır. Çünkü doğru ancak böyle bulunur. Doğru görüş ve düşünceler, ordular gibi devletlere güç ve kuvvet kazandırır. Öyle ki, bazı durumlarda bir makale veya bir kitap, en güçlü ordulardan daha fazla değişikliklere neden olabilir.
Bu gerçeği çok iyi bilen Sartre, Fanon'un yazdığı "Yeryüzünün Lânetlileri" adlı kitabı için şöyle demiştir: "Bu zencinin yazdığı sadece bir kitap değil, medeniyetimizin kalbine bıraktığı saat ayarlı bir bombadır." İşte, Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı Milli Ekonomi Modeli de böyledir.
Ne hazindir ki, AKP iktidarı, güncelin boğuculuğundan ve dalkavukların aldatıcılığından başını kaldırıp da, Milli Ekonomi Modeli'ne bakamıyor. Bakamadığı için de bocalamaktan ve yalpalamaktan kurtulamıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018