Hacı Ömer Hüdai Baba Hazretleri 1826 yılında Harput'un Mürü (Yünlüce) köyünde doğdu. Babası İbrahim Efendi'dir.
Sevgili Peygamberimizin soyundan olup, Çötekoğlu sülalesine bağlı bir aileye mensup olduğu bilinmektedir.
Hacı Ömer Hüdai Baba genç yaşta askere gider ve burada Kır Serdarlığı'na kadar yükselir, sancağında ise Hacı Ömer Paşa Şeyh Hüdai olarak yazmaktadır.
Vazifesi dolayısıyla gittiği Erzincan'da Terzi Baba'nın
sohbetinde bulunur, instisab etmek ister. Terzi Baba ise Hacı Ömer Hüdai Babayı halifelerinden Arapgirli Ömer Baba'ya gitmesini tavsiye eder.
Hacı Ömer Hüdai Baba, Arapgirli Ömer Baba'nın yanına varır ve derslerine devam eder, çok çetin imtihan ve riyazetlerden geçer. Çok hizmetlerde bulunur.
Günlerden bir gün Hacı Ömer Hüdai Baba, sevgili hocasına hizmeti esnasında, Elazığ'dan bir çuval pamuk doldurmuş, çuvalı sırtlamış ve hocasını ziyaret kastıyla Arapgir yollarına düşmüş. Hacı Ömer Hüdai Baba Arapgir'e ulaştığı zaman, hocası Ömer Nurani Baba da hanımıyla bir pamuk meselesi konuşuyorlardır.
Hanımı "Efendim, bana pamuk lâzım, yatak yapacağım" diyor.
Şeyhi de, "Şu anda durumum müsait değil" diyor.
Hanımı da ısrar ediyor.
Tam bu sırada Hacı Ömer Hüdai sırtında bir çuval pamukla kapıyı çalıyor.
"Evladım, o çuvalındaki nedir?"
"Efendim, belki lazım olur diye bir miktar pamuk getirdim."
Arapgirli Ömer Nuranî Baba, "Ya Ömer'im, sen Hızır mıydın ki, bana böyle yetiştin" deyip müridine teveccühte bulundu ve bir nazar etti. O teveccühün neşesiyle kendinden geçen Hacı Ömer Hüdâî Baba Hazretleri, peygamberlerin cümlesiyle görüşüp Hazreti Peygamber Efendimizle pirinç pilavı yediğini gördü. Hazreti Peygamberimizin dua ve iltifatlarına mazhar oldu. Nice âli mertebeleri kat etti.
O anı Hacı Ömer Hüdâî Baba şöyle anlatıyor:
"Bana öyle bir hal oldu ki, Efendim beni 124 bin peygamberin ruhaniyetiyle bir anda görüştürdü. Cümlesi saçlıydı. Kiminin saçı sırtına, kiminin ki beline, kiminin ki de topuklarına kadar uzanıyordu. Sadece Hazreti İbrahim (a.s.) ve Resul-i Ekrem Efendimizin saçları kısa idi."
Hacı Ömer Hüdai Baba Hazretleri bu hadiseden sonra bir müddet daha hocası Arapgirli Ömer Nurani Baba'ya hizmette bulundu.
Rivayetlere göre bir müddet meczubi bir halde dağlarda sahralarda dolaşmıştır ve bu zamanlarında da kendisiyle ulvi ruh sahiplerinden birçoğu, en fazla da Hz. Fâtıma (a.s.) annemiz "Ömer" diyerek çok ilgilenmiştir.
Buradan da anlaşılıyor ki Hacı Ömer Hüdai Baba Ehl-i Beyt soyundan olup, Ehl-i Beyt'in yolundan hiçbir zaman ayrılmamış ve onların ölçüsü ile yaşamını sürdürmüştür.
Arapgirli Ömer Baba, bir müddet sonra Urfalı Kadiri meşayihlerinden Dede Osman Avni Baba'ya gitmesi gerektiğini söyler.
Bir gün Hacı Ömer Hüdai Baba, Arapgirli Ömer Baba'yı görmek için Arapgir'e gitti. Fakat hocası ona kapıyı açmadı. Ne kadar ısrar ettiyse de çare olmadı. Hacı Ömer Hüdai, hocasının eşiğine kapandı, yalvardı, yakardı. Bu hale dayanamayan Arapgirli Ömer Baba onu içeri alıp dedi ki, "Hacı Ömer, vakit tamam. Benden alacağın kalmadı, ilmin kemale ulaştı bir tek feyzin eksik. Onun anahtarı da Urfa'dadır. Gidip Osman Dede'den alacaksın. Var git işine, Allah dostun, Hızır yoldaşın olsun" der ve ikisi de gözleri yaşlı bir şekilde birbirlerinden ayrılırlar.
Ayrıca Hacı Ömer Hüdai Hazretleri, Arapgirli Ömer Efendi'ye hizmeti sırasında, Sevgili Peygamberimiz ve Piri Abdulkadir Geylâni Hazretlerinden aldığı manevi bir işaretle hocası, onu Urfalı Dede Osman Avni Baba'ya intisab etmesini söyler.
Dede Osman Avni Baba Hazretlerinin yanına varmak üzere yola koyulur.
Urfa'da ise Dede Osman Avni Baba Hazretleri Ömer Hüdai Baba'nın gelmesini Arapgir tarafındaki kapılardan birinde beklemeye başlar. Nihayet beklenen kişi karşıdan görünür. Dede Efendi ayağa kalkarak, "Ömer" diye seslenir.
Hacı Ömer Hüdai Baba iltifat etmez. Bunun üzerine Dede Efendi, "Ömer Nurani Baba'nın dediğini unuttun mu?" der. Bu sözü duyan Hacı Ömer Hüdai Baba gelip Dede Osman Avni Baba'nın elini öper ve teslim olur.
Ömer Hüdai Baba hacca gider, Kâbe'yi tavaf ederken kendisine hitaben, "Hacı Ömer Paşa, Hacı Ömer Paşa, bana gel sana çift kanat takıp Hakka ulaştırayım" diye bir ses işitir. Hacı Ömer Hüdai, o sesin sahibine iltifat etmeyip kibarca, "Efendim, benim üstadım da sizin gibi ulu bir kişidir, vakti gelince beni o Hakka ulaştırır" diye cevaplandırır. Amma merakla acaba bana bu teklifte bulunan kimdir diye dönüp baktığında ne görsün? Kendi şeyhi Dede Osman Avni Baba değil mi? Anlar ki kendisi daha deneniyor, sadakat bağlılığı nedir diye bu şekilde bir imtihandan geçiriliyor. Buna pek memnun olan Dede Osman Avni Baba, bir teveccüh ve duada bulunur. (devam edecek...)
Gülsüm Kavak / diğer yazıları
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -2- / 29.08.2021
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020