Bütün insanlar zarar ve ziyanda iken bu kötü durumdan istisna edilenlerden biri iman edenler, biri salih amel sahipleri, biri hakkı tavsiye edenler ve bir diğeri de sabrı tavsiye edenlerdir.
"Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır." (Asr: 1-3).
Hiçbir kimse bir diğerinin imanını ölçme ve tartma yetkisine ve imkanına sahip değildir, zaten iman sergilenen salih amellerle ortaya çıkacaktır.
Hakkı tavsiye meselesine gelince bu şerefli vazifeyi ancak hak üzere olanlar, haktan yana olanlar, haklının yanında olanlar ve haklı olanlar ifa edebilirler.
Kendisi hak üzere olmayanın, haktan yana olmayanın ve haklının yanında yer almayanın hakkı tavsiye etmesinden elbette söz edilemez.
Bu toplumda neden arsızlıklar, hırsızlıklar, ahlaksızlıklar ve hayasızlıklar sarp dağlardan akan, aktıkça çoğalan, çoğaldıkça önüne gelen her şeyi içine aldığı için korkunçlaşarak akan sel gibi sürekli artıyor?
Birbirine hakkı-hakikati, sıdkı-sadakati, doğruyu ve doğruluğu tavsiye edenler azaldığı için, etkisiz kaldıkları için kötülüğün bin bir çeşidi rüzgar hızıyla yayılıyor.
Bir toplumda hakkı tavsiye edenlerin azlığı demek aynı zamanda hak üzere olanların, haktan yana olanların, haklının yanında olanların da azlığı anlamına gelmektedir.
Faizle beslenen, tefecilikten geçinen bir hacının namazdan çıktıktan sonra caminin kapısında apartman komşularına, asker arkadaşlarına faizin haramlığından, tefeciliğin yüz kızartıcı bir suç olduğundan söz etmesi mümkün müdür?
Bütün işlerini, kazandığı ihaleleri rüşvet üzerine bina etmiş iki arkadaşın oturup da bir birlerine hakkı, hakikati ve helal kazancı tavsiye etmeleri düşünülebilir mi?
Güya siyaset yapacağım, particilik yapacağım diye, nemalandıkları, kısa yoldan kaptıkları ihaleler sayesinde palazlandıkları, kara ve deniz ulaşımında filolar kurdukları bilinen partizan arkadaşların, arkadaş sohbetlerinde, çay fasıllarında birbirlerine hakkı tavsiye ettikleri hiç görülmüş ya da duyulmuş mudur?
Bu tiplerin tek kaygıları vardır; aman kurdukları çark bozulmasın, kasalarına bağladıkları musluklar kısılmasın, kendilerine bu namütenahi imkanları sağlayan ana düzen bozulmasın.
Hak üzere olmayanların "hakkı tavsiye etmek" şeklinde bir dertleri olmadığı gibi, sürekli alkışladıkları ve nemalandıkları iktidar zamanında zengin-fakir arasındaki farkın uçurum noktasına gelmiş olması, mesela OİSDİ ülkeleri denilen otuz beş ülke arasında ilk beşlerde yer alması da onları pek ilgilendirmez.
Sorsanız bu tipler geçtiğimiz Ramazan ayında belki de üçer-beşer hatim okumuşlar, ya da okutmuşlardır, "körler sağırlar bir birini ağırlar" kabilinden ihale arkadaşlarına iftar bile vermişlerdir.
Hak üzere olmayanların elbette ki "hakkı tavsiye" gibi bir dertleri, bir endişeleri olamaz.
"İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler." (Şuara: 227).
"Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır." (Asr: 1-3).
Hiçbir kimse bir diğerinin imanını ölçme ve tartma yetkisine ve imkanına sahip değildir, zaten iman sergilenen salih amellerle ortaya çıkacaktır.
Hakkı tavsiye meselesine gelince bu şerefli vazifeyi ancak hak üzere olanlar, haktan yana olanlar, haklının yanında olanlar ve haklı olanlar ifa edebilirler.
Kendisi hak üzere olmayanın, haktan yana olmayanın ve haklının yanında yer almayanın hakkı tavsiye etmesinden elbette söz edilemez.
Bu toplumda neden arsızlıklar, hırsızlıklar, ahlaksızlıklar ve hayasızlıklar sarp dağlardan akan, aktıkça çoğalan, çoğaldıkça önüne gelen her şeyi içine aldığı için korkunçlaşarak akan sel gibi sürekli artıyor?
Birbirine hakkı-hakikati, sıdkı-sadakati, doğruyu ve doğruluğu tavsiye edenler azaldığı için, etkisiz kaldıkları için kötülüğün bin bir çeşidi rüzgar hızıyla yayılıyor.
Bir toplumda hakkı tavsiye edenlerin azlığı demek aynı zamanda hak üzere olanların, haktan yana olanların, haklının yanında olanların da azlığı anlamına gelmektedir.
Faizle beslenen, tefecilikten geçinen bir hacının namazdan çıktıktan sonra caminin kapısında apartman komşularına, asker arkadaşlarına faizin haramlığından, tefeciliğin yüz kızartıcı bir suç olduğundan söz etmesi mümkün müdür?
Bütün işlerini, kazandığı ihaleleri rüşvet üzerine bina etmiş iki arkadaşın oturup da bir birlerine hakkı, hakikati ve helal kazancı tavsiye etmeleri düşünülebilir mi?
Güya siyaset yapacağım, particilik yapacağım diye, nemalandıkları, kısa yoldan kaptıkları ihaleler sayesinde palazlandıkları, kara ve deniz ulaşımında filolar kurdukları bilinen partizan arkadaşların, arkadaş sohbetlerinde, çay fasıllarında birbirlerine hakkı tavsiye ettikleri hiç görülmüş ya da duyulmuş mudur?
Bu tiplerin tek kaygıları vardır; aman kurdukları çark bozulmasın, kasalarına bağladıkları musluklar kısılmasın, kendilerine bu namütenahi imkanları sağlayan ana düzen bozulmasın.
Hak üzere olmayanların "hakkı tavsiye etmek" şeklinde bir dertleri olmadığı gibi, sürekli alkışladıkları ve nemalandıkları iktidar zamanında zengin-fakir arasındaki farkın uçurum noktasına gelmiş olması, mesela OİSDİ ülkeleri denilen otuz beş ülke arasında ilk beşlerde yer alması da onları pek ilgilendirmez.
Sorsanız bu tipler geçtiğimiz Ramazan ayında belki de üçer-beşer hatim okumuşlar, ya da okutmuşlardır, "körler sağırlar bir birini ağırlar" kabilinden ihale arkadaşlarına iftar bile vermişlerdir.
Hak üzere olmayanların elbette ki "hakkı tavsiye" gibi bir dertleri, bir endişeleri olamaz.
"İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler." (Şuara: 227).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024