Peygamber Efendimizin mucizelerinin başında Kur'anı Kerim vardır. Kureyş taifesi üstün söz, harika kelam, belagat ve fesahatte mümtaz bir topluluktu. Aralarında icra ettikleri yarışmalar hep kelam sahasında idi. Böyleyken, Kur'an'ın karşısında hayrete düşmüşler ve onun bir benzerini meydana getirmekten aciz kalmışlardır. Şu olaylar, bu noktada Kureyşlilerin düştükleri aczi çok güzel ortaya koymaktadır:Hac mevsiminde Kabe ziyaretçileri toplanınca Kureyşin ileri gelenleri şu kararı verdiler:"İşte büyük fırsat. Kalabalığın karşısında hepiniz Muhammed'e dair birşey söyleyin ve sözlerinizde birbirine aykırı birşey olmamasına dikkat edin". Kureyşliler, bütün kabilelerin toplu bulunduğu böyle bir zamanda. birdenbire bir İslam daveti olmasından korkuyorlar ve böyle bir davete kapılacakları endişesini taşıyorlardı. Ortaya şu fikir atıldı:Kahindir, diyelim.Velid bu kararı beğenmedi:Kahin değildir. Onun kelamı, kahinlerin kelamına benzemez.Mecnundur, diyelim.Mecnun da değildir. Onda cinnet hal ve alameti yokŞair diyelim.Şair olduğunu hiç iddia edemeyiz. Biz, şiirin her çeşidini biliriz. Şiire benzemez Onun kelamı.Sahir (büyücü) olduğunu öne sürelim. Sahire neresini benzetebiliriz ki? Üfürüğü yok. Düğüm bağlaması yok. Büyücülük işlerinden birşey gösterdiği yok. Şaşırıp kaldılar.Ya ne diyelim?Velid tekliflerin hiçbirinde temel ve dayanak olmadığını görünce şöyle konuştu: Bütün bu fikirler batıldır. ağzınızı açıp tek kelime sarfetmeyiniz...