İçerisinde bulunduğumuz sıcak günlerde sınır komşumuz, dost ve kardeş Suriye ile savaşa zorlanmaktayız.
Burada amaç, Suriye ve devamında Türkiye’nin parçalanmasıdır. ABD’nin, bölgeyi yeniden düzenleme sürecinde, Türkiye ile Suriye’nin kapıştırılması fakat bu savaşa kendisinin girmemesi olmazsa olmazıdır. Çünkü Afganistan ve Irak savaşlarında, sıcak savaşın kendisine maddi ve manevi olarak verdiği zararları görmüştür. Ekonomisi de yeni bir savaşı kaldıramayacak durumdadır. Üstüne üstlük te ABD, şu anda bir seçimin arifesindedir. Fakat bölgede Suriye’nin parçalanmasını kendi varlıkları açısından tehlike olarak gören İran, Rusya ve Çin gibi üç büyük ülke Suriye’ye olan desteklerini çok etkili bir biçimde hissettirmektedir. Rusya, İran, Çin ve Suriye’nin Akdeniz’de 60 bin askerle yapmaya hazırlandığı dev tatbikat bunun kanıtıdır. Bu da ABD’nin doğrudan savaşa girmesini veya Libya’daki attığı gibi adımlar atmasını engellemektedir.
Rusya, Suriye ve İran, Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Katar krallıkları ile birlikte, Suriye’de Esad’ın iktidarına karşı ABD tarafından oluşturulan Suriye Özgürlük Ordusu’na gerekli tüm lojistik desteği verdiğini söylemektedir. Türkiye, adeta tek başına savaş çığırtkanlığı yapmaktadır.
Bu savaşı kışkırtmak adına, resmi cübbelisinden gayri resmi cübbelisine Suriye ile savaşa girmenin caiz olduğuna dair fetva dahi verdirdiler. Hâlbuki Müslümanın kanı Müslümana haramdır. Hiç bir haklı gerekçe Müslümanın kanını helal kılamaz.
Türkiye, aslında ikircikli bir tutum içerisindedir. Bir yandan çok değil bir sene önce çok sıkı dost olduğu Suriye yönetimini alaşağı etmek için ABD tarafından kendisine dikte ettirilen her türlü adımı atmakta, fakat hadi artık savaşa gir
Suriye ile denildiğinde zoru görmektedir. Türkiye bölgedeki tüm itibarını kaybetmiş ve bölge ülkelerinin gözünde ajan ülke konumuna düşmüştür.
Esad yani Suriye yönetimi ise Türkiye yönetimine göre kendi içinde tutarlı ve daha sağduyulu davranmaktadır. Esad bir yandan, içeride Türkiye tarafından besleyip silahlandırıp gönderildiği söylenen sözde muhaliflerin yaptığı ve tüm dünyada kendisine mal edilen katliamları önlemeye ve asayişi sağlamaya çalışmaktadır, diğer yandan ise Türk hükümetine karşı söylemlerinde dikkatli bir tutum izlemektedir.
Suriye halkı, ülkesine yapılmak istenenlerin farkındadır ve Esad’a desteği tamdır. Suriye’de, Sünni halk, Şii yönetim tam bir birlik ve beraberlik içerisindedir.
Esad, Türkiye halkının savaş istemediğini fakat hükümetin savaş istediğini söylemektedir. Türk halkının yüzde 90’ının savaş istememesi ve devamında Esad’ın da bu gerçeği görmesinde bizce Prof. Dr. Haydar Baş tarafından düzenlenen Uluslararası Ehlibeyt Sempozyumları etkili olmuştur.
Bu sempozyumlarda, Müslüman dünyasının Suriye, Irak, İran, Lübnan, Azerbaycan gibi diğer ülkelerden de Şii ve Sünni din alimleri tebliğ sunmuş, Türk alimleri ve halkıyla kaynaşmışlar, karşılıklı dostluk mesajları verilmiş alınmıştır. Bu âlimler, ülkelerinin de üst düzeyde âlimleridir ve geri döndüklerinde tespitlerini devlet yönetimine bildirmişlerdir. Müslümanlar arasında birlik ve beraberliğin sağlanması ve tüm Müslümanların Ehl-i Beyt çatısı altında toplanması açısından sempozyumlar başarıya ulaşmışlardır.
Bu nedenledir ki, gerek İran ve gerekse Suriye yönetimi, Türk halkının bu sağduyusunun farkındadır ve Türk hükümetine rağmen sağduyuyla hareket etmektedirler.
Türkiye’nin, gündeminde hiç şüphesiz başka önemli sorunları vardır. Türkiye ekonomisi, şu anda çok kırılgan ve hassas bir süreçten geçmektedir. Aramızda hiç bir sorun olmayan Suriye ile ticaretimizi tamamen kestik, İran’la ticaretimiz de aynı konumdadır. İnsan hakları, hukuk her yönüyle yeniden düzenlenmeye muhtaçtır. İşsizlik çok büyük bir problemdir. Fakat bu sorunlara rağmen, sanki başka hiç bir sorun yokmuş gibi, yeni anayasa, Suriye gibi aslında ABD’nin böl-yönet politikalarının parçası olan bu projelerle gündem meşgul edilmektedir.
Türkiye, bölgede kaybolan itibarını tamir etmek ve ekonomisini toparlamak adına derhal bir U dönüşü yaparak Suriye ile savaşı gündeminden tamamen çıkarmalı ve dışişlerinde yeni bir söylem geliştirmelidir. Çünkü sıfır sorun politikası bizi sıfır komşu sonucuna getirmiştir. Ondan sonra da, kendi terör, ekonomi ve hukukun siyasallaşması gibi iç problemlerini acilen çözmelidir.
Bu noktada, bu köşeden sesleniyoruz, eğer bu problemlerin çözüme ulaşmasında samimi iseler Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet-Milli Devlet projelerinden istifade etmelidirler. Çünkü, ekonomik ve sosyal refah için Prof. Dr. Haydar Baş ve projeleri bu girdaptan kurtulmak amacıyla sadece Türkiye değil tüm dünya için de tek yoldur.
Burada amaç, Suriye ve devamında Türkiye’nin parçalanmasıdır. ABD’nin, bölgeyi yeniden düzenleme sürecinde, Türkiye ile Suriye’nin kapıştırılması fakat bu savaşa kendisinin girmemesi olmazsa olmazıdır. Çünkü Afganistan ve Irak savaşlarında, sıcak savaşın kendisine maddi ve manevi olarak verdiği zararları görmüştür. Ekonomisi de yeni bir savaşı kaldıramayacak durumdadır. Üstüne üstlük te ABD, şu anda bir seçimin arifesindedir. Fakat bölgede Suriye’nin parçalanmasını kendi varlıkları açısından tehlike olarak gören İran, Rusya ve Çin gibi üç büyük ülke Suriye’ye olan desteklerini çok etkili bir biçimde hissettirmektedir. Rusya, İran, Çin ve Suriye’nin Akdeniz’de 60 bin askerle yapmaya hazırlandığı dev tatbikat bunun kanıtıdır. Bu da ABD’nin doğrudan savaşa girmesini veya Libya’daki attığı gibi adımlar atmasını engellemektedir.
Rusya, Suriye ve İran, Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Katar krallıkları ile birlikte, Suriye’de Esad’ın iktidarına karşı ABD tarafından oluşturulan Suriye Özgürlük Ordusu’na gerekli tüm lojistik desteği verdiğini söylemektedir. Türkiye, adeta tek başına savaş çığırtkanlığı yapmaktadır.
Bu savaşı kışkırtmak adına, resmi cübbelisinden gayri resmi cübbelisine Suriye ile savaşa girmenin caiz olduğuna dair fetva dahi verdirdiler. Hâlbuki Müslümanın kanı Müslümana haramdır. Hiç bir haklı gerekçe Müslümanın kanını helal kılamaz.
Türkiye, aslında ikircikli bir tutum içerisindedir. Bir yandan çok değil bir sene önce çok sıkı dost olduğu Suriye yönetimini alaşağı etmek için ABD tarafından kendisine dikte ettirilen her türlü adımı atmakta, fakat hadi artık savaşa gir
Suriye ile denildiğinde zoru görmektedir. Türkiye bölgedeki tüm itibarını kaybetmiş ve bölge ülkelerinin gözünde ajan ülke konumuna düşmüştür.
Esad yani Suriye yönetimi ise Türkiye yönetimine göre kendi içinde tutarlı ve daha sağduyulu davranmaktadır. Esad bir yandan, içeride Türkiye tarafından besleyip silahlandırıp gönderildiği söylenen sözde muhaliflerin yaptığı ve tüm dünyada kendisine mal edilen katliamları önlemeye ve asayişi sağlamaya çalışmaktadır, diğer yandan ise Türk hükümetine karşı söylemlerinde dikkatli bir tutum izlemektedir.
Suriye halkı, ülkesine yapılmak istenenlerin farkındadır ve Esad’a desteği tamdır. Suriye’de, Sünni halk, Şii yönetim tam bir birlik ve beraberlik içerisindedir.
Esad, Türkiye halkının savaş istemediğini fakat hükümetin savaş istediğini söylemektedir. Türk halkının yüzde 90’ının savaş istememesi ve devamında Esad’ın da bu gerçeği görmesinde bizce Prof. Dr. Haydar Baş tarafından düzenlenen Uluslararası Ehlibeyt Sempozyumları etkili olmuştur.
Bu sempozyumlarda, Müslüman dünyasının Suriye, Irak, İran, Lübnan, Azerbaycan gibi diğer ülkelerden de Şii ve Sünni din alimleri tebliğ sunmuş, Türk alimleri ve halkıyla kaynaşmışlar, karşılıklı dostluk mesajları verilmiş alınmıştır. Bu âlimler, ülkelerinin de üst düzeyde âlimleridir ve geri döndüklerinde tespitlerini devlet yönetimine bildirmişlerdir. Müslümanlar arasında birlik ve beraberliğin sağlanması ve tüm Müslümanların Ehl-i Beyt çatısı altında toplanması açısından sempozyumlar başarıya ulaşmışlardır.
Bu nedenledir ki, gerek İran ve gerekse Suriye yönetimi, Türk halkının bu sağduyusunun farkındadır ve Türk hükümetine rağmen sağduyuyla hareket etmektedirler.
Türkiye’nin, gündeminde hiç şüphesiz başka önemli sorunları vardır. Türkiye ekonomisi, şu anda çok kırılgan ve hassas bir süreçten geçmektedir. Aramızda hiç bir sorun olmayan Suriye ile ticaretimizi tamamen kestik, İran’la ticaretimiz de aynı konumdadır. İnsan hakları, hukuk her yönüyle yeniden düzenlenmeye muhtaçtır. İşsizlik çok büyük bir problemdir. Fakat bu sorunlara rağmen, sanki başka hiç bir sorun yokmuş gibi, yeni anayasa, Suriye gibi aslında ABD’nin böl-yönet politikalarının parçası olan bu projelerle gündem meşgul edilmektedir.
Türkiye, bölgede kaybolan itibarını tamir etmek ve ekonomisini toparlamak adına derhal bir U dönüşü yaparak Suriye ile savaşı gündeminden tamamen çıkarmalı ve dışişlerinde yeni bir söylem geliştirmelidir. Çünkü sıfır sorun politikası bizi sıfır komşu sonucuna getirmiştir. Ondan sonra da, kendi terör, ekonomi ve hukukun siyasallaşması gibi iç problemlerini acilen çözmelidir.
Bu noktada, bu köşeden sesleniyoruz, eğer bu problemlerin çözüme ulaşmasında samimi iseler Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet-Milli Devlet projelerinden istifade etmelidirler. Çünkü, ekonomik ve sosyal refah için Prof. Dr. Haydar Baş ve projeleri bu girdaptan kurtulmak amacıyla sadece Türkiye değil tüm dünya için de tek yoldur.
Harun Kayacı / diğer yazıları
- O kurtuluş kapısıydı / 14.04.2024
- Zulme baş kaldırmak sistemle olur / 19.11.2023
- Hamaset mi, çözüm mü? / 16.11.2023
- Asıl hedef Türkiye! / 06.11.2023
- Sahi siz kimsiniz, Sayın Önkibar? / 08.05.2023
- Yeni Mesaj’la çeyrek asır / 01.12.2022
- İslam’ı yaşamak, Ehl-i Beyt’i anlamaktan geçer / 04.08.2022
- Gadir-i Hum bayramını anlamak / 18.07.2022
- Bermuda ekonomi üçgeninden kurtulmanın yolu / 02.12.2021
- Böyle bir şey olabilir mi, biz neyi tartışıyoruz? / 01.12.2021
- Zulme baş kaldırmak sistemle olur / 19.11.2023
- Hamaset mi, çözüm mü? / 16.11.2023
- Asıl hedef Türkiye! / 06.11.2023
- Sahi siz kimsiniz, Sayın Önkibar? / 08.05.2023
- Yeni Mesaj’la çeyrek asır / 01.12.2022
- İslam’ı yaşamak, Ehl-i Beyt’i anlamaktan geçer / 04.08.2022
- Gadir-i Hum bayramını anlamak / 18.07.2022
- Bermuda ekonomi üçgeninden kurtulmanın yolu / 02.12.2021
- Böyle bir şey olabilir mi, biz neyi tartışıyoruz? / 01.12.2021