Hıristiyan irtica

Mart 2004; yerel seçimler öncesi bir belediye başkan adayı, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un Kemerburgaz'da bir ev kilisesinde yönettiği ayine katılıp, papazın elini öpmüş ve soranlara da aziz pederin hayır duasını aldığını beyan eylemişti. Bu konu yazılı ve görsel basında da yer almıştı.

Şimdi bir an bu patriğin sırtına bir yeşil cüppe giydirelim, eline tespih verip altında da postu olduğunu varsayalım. Adı da Patrik Bartholomeos değil de Şeyh Falan olsun; ülkemizde uzaktan kumandalı bir takım mahfiller ve orada yuvalanmış toplum mühendisleri İrtica, gericilik, laiklik elden gidiyor diye feryad-ı figan edip gökkubbeyi başımıza yıkarlardı.

Peki şimdi düşünelim; irtica sadece el etek öpülüp şeyhten icazet alındığı zaman mı hortluyordu. Papazın eli öpülüp hayır duası alındığında irtica, yobazlık, gericilik tatile mi çıkıyor.

Ülkemizde çok uzun yıllardan beri toplum sistemli olarak bu ve buna benzer manipülasyonlarla kendi kimlik ve kişiliğinden koparılmış, bugün artık Türk, müslüman, bayrak, vatan, ezan demek kabahat hatta suç olarak görülmeye başlanmıştır.

Yine yıllardan beri dini, milli duyguları kendi amaç ve ikballeri için araç haline getiren kara kişilikli kimi gruplar, dindar ve vatansever insanlarımızı istismar ederek; mevki, makam, mal, çıkar elde etmek amacıyla karşımıza bu kutsal mefhumların koruyucusu ve sözde kalesi olarak arz-ı endam etmişlerdir. Tüm bunlar yaşanırken, kendilerine aydın diyen aydınlıktan nasipsiz, sözde entelektüeller, yobaza, gericiye saldırdıklarını sanarak bizatihi saf temiz dindara sövüp saymakta, onu aşağılamakta, tespih böceği olarak karikatürize ederek bu yolla ona hakaret etmeyi marifet saymaktadırlar. Dindar ise bu saldırılar karşısında kendisini koruduğunu sandıklarını baş tacı haline getirip onlara hayal dahi edemeyeceği mevki, makam ve güç armağan etmektedir. Onlar ise eline geçirdiği güçle; tevhid akidesinin hiçbir noktasıyla bağdaşmayan, o güne kadar söyledikleriyle taban tabana zıt hareket ve icraatlarla kendisine o makamı sağlayan dindarı hayretler içerisinde bırakmaktadır. İşte gerçek irtica budur. Dindarın aldatılması, yanıltılması ve bu milletin tedavisi namümkün düşmanlarına tavizler veren irticadır.

Bugün ülkemizde gemi azıya almış misyonerlik faaliyetleri ve bu faaliyetlere izin veren yeni yasalar Anayasamızın laiklik ilkesine aykırıdır. Görüldüğü üzere ülkemizde çok koyu bir irtica tehlikesi vardır; ama bu bağnaz, siyasi amaç güden, ülkemizin parçalanması planının bir parçası olan Hıristiyan irticadır.

Devlet-i Ali Osman'ın yıkılışının son döneminde Ceziret-ül Arap'ta İbn-ür Reşid ile İbn-üs Suud'u, 2000'li yılların hemen başında Barzani ve Talabani'yi ortaya çıkaran, 2004'ün son günlerinde sözde kutsal emanetleri Fener Patriği Bartholomeos'a teslim ederek batı ile doğu (Katolik ve Ortodoks) kiliselerini ittifak ettiren Atlantik ötesi merkez; çok sinsi bir planla sözde misyonerliği bertaraf etmek için bir kurtarıcıyı allayıp pullayıp, ayarlı basının yoğun propagandaları yardımı ile ülkemize gönderme planları yapmaktadır.

Bugün için kara cüppeli, elinde İncil olan Hıristiyan misyoner papazların halkımız üzerinde yaptıkları tahribat yıkıcı olmakla birlikte bundan daha vahim olarak asıl tehlike elinde Kuran-ı Kerim bulunduran Müslüman esvaplı misyonerlerdir ki işte onları teşhis etmek gerçek Türk aydınının borcudur.

Bu sahte vaftiz edilmemiş misyonerler deşifre edilmelidir. Bir aydınımızın dediği gibi Irak'ta üniforma giyen işgalciler ülkemizde üniformasızdır. İşte tehdidin teşhisinde zorluk buradadır. Eğer bu teşhis doğru yapılırsa tedavisi kolaydır.

Tedavi ise sadece kendimize güvenmekle mümkün olacaktır. Unutmayalım ki I. Haçlı Seferi sırasında Kudüs'te Müslümanları katledip etini yiyen yamyam batı zihniyeti, Aya, Mars'a ve hatta alaim-i semaya da gitse değişmez. O halde batı için Şark meselesinin halli Müslüman milli kimlikli üniter bir Türkiye'den yana değil, parçalara bölünmüş, inançlarından ve milli kimliğinden koparılmış federe bir Türkiye modelinin uygulanmasından geçer.

Bize ise bu planı ve bunun gibi milli birlik bütünlüğümüz ve dinimize saldıran tüm oluşumları akim kılmak için bir olmak birlik içinde var olmak ve kendimiz olmak düşer. Bunu başaracak gücü damarlarımızdaki asil kanda bulacağımızı asla unutmayalım.

Vatanı severim diyen çok olur

Sevmeye ne hacet dil yorulmasa Vatan da bizim gibi ölür yok olur Vatanın uğrunda ölen olmazsa diyor Bahtiyar Vavapzade...

Unutmayalım ki bu vatan, bu millet bizimdir bizim kalacaktır.