Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) hızlanmıştı. Ortadoğu'daki İslam ülkeleri teker teker bir tuzağın içine çekiliyordu. Arap Baharı adı verilen bu tuzak, özgürlük, demokrasi söylemleri ile halkları ele geçiriyor, ülkeleri Batı adına karıştırıyordu. Tunus, Mısır, Libya derken sınır komşumuz Suriye'ye de bu yangın sıçratıldı.
2011 yılı mart ayına kadar dost kardeş Suriye devlet başkanı Esat, birden diktatör, katil Eset oluvermişti. İktidarımız olayın vahametini görmüyordu. Batı yönlendirmesiyle attığı adımların doğuracağı sonuçları hesap edemiyordu. Bir taraftan sınır komşumuz İran'la bizi karşı karşıya getirecek, diğer taraftan insanlarımızı alevi sünni diye birbirine düşürecek telafisi mümkün olmayan bir yanlışa doğru hızla yuvarlanıyorduk.
BOP'un oyun kurucuları, bir taşla bilmem kaç kuş vurmayı planlamıştı, hem de bir tek askerini bile harcamadan. Ama planlamadıkları bir şey oldu çünkü oyunlarının parçası yapamadıkları bir Haydar Hoca vardı. Medya sansürü ile oy almasına engel olmuşlardı ama bu Onu durdurmuyordu.
2010, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ardı ardına Ehl-i Beyt eserleri verdiği bir yıl oldu. İmam Ali, Hz. Fatıma, İmam Hasan, İmam Hüseyin isimli bu kitaplar sayesinde Türk milleti Ehl-i Beyt gerçeği ile tanıştı, ayetler ve hadisler ışığında, Ehl-i Beyti sevmenin bir Müslüman için ne kadar önemli olduğunu öğrendi. Bu özel insanlar muhabbetle gönül alemimize teşrif ederken, büyük bir İslam kardeşliği onların sevgisi etrafında şekilleniyordu.
2011 yılının Ekim ayıydı. Azerbaycan'dan, Irak'tan, Suriye'den, İran'dan ve ülkemizin dört bir köşesinden saygın Hocalar, Alevi Dedeler Prof. Dr. Haydar Baş'ın çağrısıyla Bursa'da "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt" sempozyumunda bir araya geldi.
Bütün alimler, Ehl-i Beyt ile ilgili çok güzel sunumlar yaptılar. Kapanış konuşmasını Prof. Dr. Haydar Baş yaptı. 220 sünni kaynakla desteklediği sunumunda Gadir-i Hum Olayı ile Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in yerine, İmam Ali'yi bıraktığını açık delillerle anlattı.
Bu güne kadar özenle gizlenen Hz. Ali, İmam Ali olarak yine özenle gizlenen Haydar Hocanın varlığında pırıl pırıl parlıyordu artık.
Haydar Baş, konuşmasının bir başka yerinde, "Haçlının safına geçip Müslümana namlunu doğrultamazsın" diye haykırıyordu.
Sempozyumunun özü özeti şuydu. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Mü'minin kanı mü'mine haramdır. Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyttir. Hangi mezhepten olursa olsun bütün Müslümanlar bu merkezde birleşmek zorundadır.
Üç yıl boyunca aynı konulu yedi ayrı sempozyumla Müslümanlar arasında birlik temin edildi. Böylece "Suriye'ye Türk ordusu girmeli, Esad'ı devirmeli, bu uğurda ölürsen şehit olursun" diye fetvalar veren Hoca kılıklı ajanların hevesleri kursağında kaldı.
Millet birbirine hoş nazar ile bakmaya başlamıştı.
BTP Kadın kolları olarak Hatay'da bir program yapmıştık. Konuşmamı yaptıktan sonra yerime geçerken, biri kolumdan tutup, salonun arka tarafına doğru çekti beni. Fısıldayarak;
- Ben Aleviyim, dedi. Allah razı olsun Haydar Hocamızdan sayesinde kimliğimize kavuştuk.
- Tamam artık daha fısıldamana gerek yok, göğsünü gere gere söyleyebilirsin, dedim.
- Çocuklarım şurda çalışıyor, onlara zarar gelsin istemem, dedi.
Yılların alışkanlıkları kolay değişmiyordu. Birkaç yıl sonra Makine Fakültesi 91'liler buluşmasında, aynı dönemden arkadaşlarımdan bazılarının alevi olduğunu öğrenecektim. İşte bu Haydar Hoca farkıydı. Millet Onu yalnız bıraktığı halde, O, yüzlerce yıllık hataları tek başına düzeltiyordu.
- Hüseyin Baş ile adım adım Anadolu / 21.07.2023
- Özlemle / 14.04.2023
- Asgari ücret müjde mi, hayal kırıklığı mı? / 26.12.2022
- Kader / 18.10.2022
- Şaka değil, kapıdaki açlık / 25.07.2022
- Allah’ım afetsiz ver / 11.07.2022
- Haydar Baş Üniversitesi -II- / 23.04.2022
- Haydar Baş üniversitesi / 14.04.2022
- Ata’nın huzurunda / 25.03.2022