Bugünkü yazımda tarih boyu tartışılan hürriyet, özgürlük, suç ve ceza mantığını her daim rahmet ve özlem ile andığım Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın cümlelerinden aktaracağım.
"Hürriyet; başkasına zarar vermeden insanın istediği gibi yaşamasıdır, diye tarif ediliyor. Fakat öyle fiiller var ki; başkasına zarar vermiyorsunuz ama zararınız kendinize oluyor. Kendi kendinize zarar veriyorsunuz, kendi nefsinize... Bu da hürriyet değildir.
İslami manada hürriyet; her insanın kendi nefsine ve başkasına zarar vermeden yaşamasıdır.
Mesela uyuşturucu kullanan bir insanın asıl zararı kendisinedir. İnsanı hayatından eden bir davranış stili, bir eylem nasıl hürriyet olabilir ki?
Bu, çok ciddi bir kalbî hastalığın insanı istila etmesidir. Yine içki ve kumar müptelası olanların durumu bundan farkı değildir.
Görünüşte hürdürler ama öyle duyguların esiridirler ki yaşadıkları bir hayatları yoktur. Onun için İslam literatüründe hürriyet; hem kendinize, hem başkasına zarar vermeden yaşadığınız hayat tarzına denir.
Peki, bunun olması için ne olması lazım?
Mutlak manada insanın, kendini, Allah'a kul kabul etmesi lazım. Bu olursa yani insan Allah'ı andıkça, Allah'a takarrub ettikçe, O'na yaklaştıkça Allah da, ona yaklaşır.
Kul Allah'a teveccüh ettiği zaman Allah da ona nazar eder; kalbine bakar. "Ben, yere göğe sığmam. Mü'min kulumun kalbine sığarım" buyuruyor Cenab-ı Hak.
"Kalp temizliği" işte böyle oluşur. Her şeyini Allah'a endekslemek, O'nun rızası istikametinde hayatını devam ettirmektir.
Bu yapıldığında, Allah, kulunun misafiri olur. Tabir-i caizse kul, Allah'ı, kendi gönlünde sever. İnsanın Allah'ı sevmesi, Allah'ın, kulunun kalbinde Kendi Zâtını sevmesidir. Çünkü sevgi de O'ndan, kula ait bir şey yok. İşte bu hale insanın kavuşmasına hürriyet denir.
Hürriyet bir sevdadır. Büyük bir huzurdur, saadettir, mutluluktur. Bütün dünyayı yok görmektir. Onun için mü'minin sevdası boyut itibariyle çok büyük, huzuru anlatılmayacak derecede derindir…
Cemiyet, insanlardan oluşmuştur. İnsanların kendi vücut âleminde, ikliminde birliğe kavuşması lâzım ki, o birlerden vücuda gelen cemiyette de birlik olabilsin.
İnsanların, kendi nefsinde birliğe erişebilmesi için kendi nefis âleminde inançlarını iktidar etmesi lâzım. Kendi vücut ikliminde İslâm'ı hakim kılması gerekir.
Nefis ikliminde İslâm'ı hakim kılamayan insanın vahdetten bahsetmesi mümkün olamaz. Neden? Çünkü onda kibir, ucub, riya, vs. vardır. Ve bunlar, o insanın. vahdeti temin etmesini zor, hatta imkânsız kılar…
İşlenen suçun cezasının dünyadayken insana, Cenab-ı Hakk'ın koyduğu ölçüler dâhilinde verilmesi, suçluya ahiret azabından kurtuluş ümidi bahşeder. Bir başka deyişle suçlu temizlenir…
Her şeyden evvel işlenen bir kötülük, kimin hukukunu ihlaldir, ceza ona göredir. İşlenen suçun çeşidi ve boyutu nedir? Tatbik edilecek ceza ona göredir. Hangi hukuk ihlali söz konusudur? Allah'ın (c.c) hukuku mu? Amme hukuku mu? Şahsın hukuku mu? Hangisi ve nasıl? Ceza buna göredir…
Bir hukuk sisteminde adaletin ihlali ya az bir suça, büyük bir ceza, ya da ağır bir suça, hafif bir ceza şeklindedir. Her ikisi de zulümdür. Ya suçluya haksızlık yapılır, ya da mağdura… Her ikisi de haksızlıktır. Adalet ise haklıya, hakkını gerekli ve yeterli şekilde vermek, haksıza da yaptığı haksızlık oranında haddini bildirmektir…" (Prof. Dr. Haydar Baş, Veda Hut. İnsan Hak. sh:236…241)
"Hürriyet; başkasına zarar vermeden insanın istediği gibi yaşamasıdır, diye tarif ediliyor. Fakat öyle fiiller var ki; başkasına zarar vermiyorsunuz ama zararınız kendinize oluyor. Kendi kendinize zarar veriyorsunuz, kendi nefsinize... Bu da hürriyet değildir.
İslami manada hürriyet; her insanın kendi nefsine ve başkasına zarar vermeden yaşamasıdır.
Mesela uyuşturucu kullanan bir insanın asıl zararı kendisinedir. İnsanı hayatından eden bir davranış stili, bir eylem nasıl hürriyet olabilir ki?
Bu, çok ciddi bir kalbî hastalığın insanı istila etmesidir. Yine içki ve kumar müptelası olanların durumu bundan farkı değildir.
Görünüşte hürdürler ama öyle duyguların esiridirler ki yaşadıkları bir hayatları yoktur. Onun için İslam literatüründe hürriyet; hem kendinize, hem başkasına zarar vermeden yaşadığınız hayat tarzına denir.
Peki, bunun olması için ne olması lazım?
Mutlak manada insanın, kendini, Allah'a kul kabul etmesi lazım. Bu olursa yani insan Allah'ı andıkça, Allah'a takarrub ettikçe, O'na yaklaştıkça Allah da, ona yaklaşır.
Kul Allah'a teveccüh ettiği zaman Allah da ona nazar eder; kalbine bakar. "Ben, yere göğe sığmam. Mü'min kulumun kalbine sığarım" buyuruyor Cenab-ı Hak.
"Kalp temizliği" işte böyle oluşur. Her şeyini Allah'a endekslemek, O'nun rızası istikametinde hayatını devam ettirmektir.
Bu yapıldığında, Allah, kulunun misafiri olur. Tabir-i caizse kul, Allah'ı, kendi gönlünde sever. İnsanın Allah'ı sevmesi, Allah'ın, kulunun kalbinde Kendi Zâtını sevmesidir. Çünkü sevgi de O'ndan, kula ait bir şey yok. İşte bu hale insanın kavuşmasına hürriyet denir.
Hürriyet bir sevdadır. Büyük bir huzurdur, saadettir, mutluluktur. Bütün dünyayı yok görmektir. Onun için mü'minin sevdası boyut itibariyle çok büyük, huzuru anlatılmayacak derecede derindir…
Cemiyet, insanlardan oluşmuştur. İnsanların kendi vücut âleminde, ikliminde birliğe kavuşması lâzım ki, o birlerden vücuda gelen cemiyette de birlik olabilsin.
İnsanların, kendi nefsinde birliğe erişebilmesi için kendi nefis âleminde inançlarını iktidar etmesi lâzım. Kendi vücut ikliminde İslâm'ı hakim kılması gerekir.
Nefis ikliminde İslâm'ı hakim kılamayan insanın vahdetten bahsetmesi mümkün olamaz. Neden? Çünkü onda kibir, ucub, riya, vs. vardır. Ve bunlar, o insanın. vahdeti temin etmesini zor, hatta imkânsız kılar…
İslam'da adaletin ölçüsü ve cezanın mantığı
"İslam'da ceza mantığı oldukça hassastır… İslam, suçluya hasta gözüyle bakar. Cezadan maksat hastayı iyi etmek ve topluma kazandırmaktır… Bu bakışın gayelerinden biride, onu hesap gününe hazırlamaktır ve kurtuluşuna vesile olmaktır…İşlenen suçun cezasının dünyadayken insana, Cenab-ı Hakk'ın koyduğu ölçüler dâhilinde verilmesi, suçluya ahiret azabından kurtuluş ümidi bahşeder. Bir başka deyişle suçlu temizlenir…
Her şeyden evvel işlenen bir kötülük, kimin hukukunu ihlaldir, ceza ona göredir. İşlenen suçun çeşidi ve boyutu nedir? Tatbik edilecek ceza ona göredir. Hangi hukuk ihlali söz konusudur? Allah'ın (c.c) hukuku mu? Amme hukuku mu? Şahsın hukuku mu? Hangisi ve nasıl? Ceza buna göredir…
Bir hukuk sisteminde adaletin ihlali ya az bir suça, büyük bir ceza, ya da ağır bir suça, hafif bir ceza şeklindedir. Her ikisi de zulümdür. Ya suçluya haksızlık yapılır, ya da mağdura… Her ikisi de haksızlıktır. Adalet ise haklıya, hakkını gerekli ve yeterli şekilde vermek, haksıza da yaptığı haksızlık oranında haddini bildirmektir…" (Prof. Dr. Haydar Baş, Veda Hut. İnsan Hak. sh:236…241)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024