Hüseyin Baş, Atatürk’ün yaptığını yapıyor

Günümüzün en temel ve en önemli üç sorunu: Ekonomi, Ekonomi, Ekonomi…

Gelin tarihte bir gezintiye çıkalım.

Dünyanın en büyük ekonomik bunalımı olarak bilinen, 1929 buhranı.

Anlatacağımız gerçeklerden çıkarılacak çok önemli dersler olduğunu söyleyebilirim.

Liberal kapitalist sistemin dünyayı ne hale getirdiğine en büyük ve çarpıcı örnek, 1929 ekonomik buhranıdır.

Buhran neden oldu ve biz nasıl bu krizden güçlenerek çıktık.

Lütfen anlamaya çalışalım!

1929 bunalımı temelde ABD'de borsanın çöküşüne ithaf edilse de, o yıllarda yeryüzündeki ekonomik koşullara, krizin büyüklüğü ve etkisine bakıldığında, 'Büyük Dünya Bunalımı' adını almayı hak ettiği açıkça görülmektedir.

Bunalım dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, yeryüzündeki toplam üretimin %42 oranında ve dünya ticaretinin de %65 oranında azalmasına neden olmuştur. 

Unutulmamalıdır ki, 1929 bunalımında dünya nüfusu 2 milyar civarında idi.

1929 yılına kadar dünyada oluşan diğer krizlere bakıldığında dünya ticaretinin en fazla %7 oranında düştüğü düşünülürse 1929 bunalımının ne derece etkili olduğu tahmin edilebilir.

O dönemin ABD Başkanı Hoover yönetimi, 1920'lerde hüküm süren liberal ekonomi anlayışına göre kararlar almış ve ekonomiye devlet müdahalesi yapmamayı uygun görmüştü. 

Ancak 1929 krizine müdahale etmemenin toplumsal maliyeti tahmin edilemeyecek kadar çok büyük olmuştu.

ABD'de baş gösteren bu çöküşün faturası bütün dünya ülkelerine kesilmişti.

Ancak bir ülke bunun dışında kalmayı başarmış ve hatta bunu fırsata bile çevirmişti.

Bu ülke; ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu yeni Türkiye Cumhuriyeti devleti idi.

Osmanlı devletinin hangi nedenlerle yok olup gittiğini çok iyi bilen büyük Atatürk, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletini, bütün dünyayı kasıp kavuran ekonomik buhrana rağmen koruyup kollamayı başarmıştı.

Nasıl mı?

ABD'nin yaptığının tam tersini yaparak.

Avrupa ülkelerinin yaptığının tam tersini yaparak.

Devletin piyasa ekonomisine bütünüyle dahil ve öncü olduğu bir sistemle.

Ülke ve millet yararının en iyi korunup kollandığı sosyal devlet, milli devlet projeleriyle.

Türkiye'nin bu süreçte gösterdiği direnci anlamak için Atatürk'ün ekonomiye yaklaşımı önemli bir ipucu vermektedir. 

Atatürk'e göre, siyasi bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıktan ayrı düşünülmesi mümkün değildir ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomiyle taçlandırılmadıkları müddetçe kalıcı olamamaktadır.

1929 yılından 1930 yılına gelindiğinde Türkiye'de işsizlik oranı aynı kalırken, ABD'de yaklaşık %172 oranında bir artış gerçekleşmiştir. 

1931-1932 arasında Türkiye'de işsizlik oranında bir artış gerçekleşmezken, ABD'de işsizlik %48,46 artmıştır. 

Yine 1933 yılında Türkiye'de işsizlik %13,3 azalırken, ABD'de artış devam etmiştir.

Söz konusu bu muhteşem iktisadi başarının temeli, devletin doğrudan ve tam bağımsız bir şekilde piyasa ekonomisine müdahale etmesine dayanmıştır.

Oysa bugün Türkiye'de iktidarların ve muhalefetin savunduğu temel görüş, 1929 bunalımına neden olan liberal ekonomi politikalarının bizatihi kendisi olmaktadır.

Bu tam bir akıl tutulmasıdır.

Bu tam olarak ekonomi bilgisinden yoksun olmak demektir.

Bunun adı tam olarak, ülkeyi küresel şirketlere altın tepside sunmak ve hatta teslim etmektir.

Tüm bu saydığımız başarı ve başarısızlık öyküsünün dayandığı nokta, Türkiye'nin tam bağımsızlığı veya bağımlı olmasıyla ilintilidir.

Bugün Türk siyasi arenasına bakıldığında, 1929 buhranından çok daha büyük boyutlara ulaşan ekonomik krizden kurtuluş için tek bir adres öne çıkmaktadır.

Devletin ekonomiye müdahalesini bilimsel bir zorunluluk olarak gören, sosyal devlet, milli devlet anlayışına sahip, "Milli Ekonomi Modeli" tezidir.

Bu tez dünyada sadece ve sadece, Bağımsız Türkiye Partisi'nin parti programında yer almaktadır.

Tezin müellifi olan insan, çağın en büyük bilge ismi Prof. Dr. Haydar Baş'tır.

Bu tezi Türk milletiyle buluşturacak isim, şüphesiz BTP lideri Hüseyin Baş'ın bizzat kendisi ve yönetimi olacaktır.

Şimdi yerel seçimlere gidilirken tüm bu yaşanmışlıkları ve gereği yapılmazsa, daha büyük şiddetiyle yaşanacak olanları değerlendirmek, Türk milletinin bileceği iştir.

Demokrasinin güzel yanı da budur.

Bırakalım herkes özgür iradesi ile tercihlerinde bulunsun.