




Vah, bugün benden uzak durana ve yazık o zavallının hâline.
Burada en uygun iş, iyi edep sahibi olmak ve kalbi korumak şartı ile şahın fermanına boyun eğmektir. O zat da böyle yaptı. Sonra dedi: "Emrini işittim, itaat ediyorum."
Şahın huzuruna girdi ve nikâhı, hediyeyi kabullendi. Zifafa girdiği gün korunma zırhını aldı. Kalp gözüne ayıklık sürmesini sürdü.
O cariyenin bütün hareketini takip için yapıyordu. Sabah olunca sevinci tazelendi; çünkü o gece ayık durmuştu. Hâl böyle iken, çevresinde bulunan hizmetçiler, onun bulduğu şeyle sevindiğini ve aldandığını sanmışlardı. Gün ağardığı zaman onu zehirlenmiş bulmadılar. Çünkü Hak Teâlâ'nın tavsif ettiği "selim kalbe" sahipti.
Dünya, o öldürücü zevcedir. "selim kalp"in sahibi gaflete dalıp onunla uyumadı ve onunla gizli âlem yapmadı. Bu yüzden öbür âleme göçerken, takva hâli sökülmemiş ve din gayreti sönmemişti. İşte selâmet yolu!
İşte irfan sahibi bu âlemde zâhid geçindi; bütün gücünü öbür âleme verdi. O irfan sahibi saf ve temiz bir hâlde idi. Bilgi elçisi geldi ve şu haberi verdi: Allah Teâlâ dünyadan bir kısım zatları emrine vermek diledi. Ve devam etti:
Sen o doğruların kalbine hayat olacaksın. Bu bir nevi meşgale, yorulma ve kederdir. Bu âlem bir iltifattır. Bak, nasıl iş tutacaksın ve kalbin selâmetini nasıl sağlayacaksın? Sır ayılırsa, kalbi de ayıltır; birlikte şahın kapısına varırlar. Ve şöyle derler:
Ey şahımız, bizimle ne yapmak arzularsın, bizi zatından mahcup etmek mi dilersin, kapından kesmeyi mi arzularsın? Yoksa bizi bu hoş hâlimizden kedere mi daldırmak istersin? Bu durumda, zatından bir ahd ve ferman olmadıkça buradan ayrılıp gitmeyiz.
Bunu söylerler ve Hak Teâlâ'dan: "Korkmayınız, ben sizinleyim, görürüm ve işitirim!" fermanını alırlar.
Bundan sonra onlar dünyaya döner. Çevrelerinde bekçiler ve muhafızlar bulunur. İşte bu vasfa sahip olan kalp ve sır, gösterişten, riyadan, nifaktan ve her türlü maddi afetten beri olan bir "selim kalp" olarak anlatılır.
'AŞAĞIDAKİ VİDEOLAR İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR'
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.