Hz. Ali Hira Mağarası’nda
İslam Peygamberi, Allah tarafından risalet için görevlendirilmeden önce her yıl bir ayını Hira Mağarası’nda ibadet ile geçirir ve sonra Mescid’ül Haram’a gidip, Allah’ın evini tavaf edip, evine dönerdi
01.01.2023 00:09:00





İslam Peygamberi, Allah tarafından risalet için görevlendirilmeden önce her yıl bir ayını Hira Mağarası'nda ibadet ile geçirir ve sonra Mescid'ül Haram'a gidip, Allah'ın evini tavaf edip, evine dönerdi.
Acaba Aziz Peygamber, Hira'ya Hz. Ali'yi de götürür müydü, yoksa O'nu evde mi bırakırdı?
Tarihî gerçekler gösteriyor ki, Hz. Peygamber Hz. Ali'yi evine götürdüğü ilk günden beri, O'nu asla kendi başına bırakmamıştır. Tarihçiler şöyle yazıyor:
"Hz. Ali, Hz. Peygamber ile her zaman beraberdi. Hz. Peygamber ibadet için şehir dışındaki dağlara ve çöllere gittiği vakit bile Hz. Ali'yi yanında götürürdü."
Hz. Ali bu konuda şöyle diyor:
"Her yıl Hira Dağı'na çekilir, kulluğa koyulurdu. O'nu, Ben görürdüm başkası göremezdi."
Buradan anlaşılıyor ki, Hz. Peygamber risaletten önce de sık sık Hira'ya gitmekteydi.
"Ben çocukluk çağlarında Hira Dağı'nda Hz. Peygamberin yanında iken, O'ndan dökülen vahiy ve risalet nurunu görüyor, O'nun nübüvvet kokusunu duyuyordum."
İmam Câfer-i Sâdık buyuruyor ki: "Emirü'l-mü'minin, İslam Peygamberinin bi'set'inden önce risalet nurunu görüyor ve vahiy meleğinin sesini duyuyordu."
Hz. Peygamber bu konuda Hz. Ali'ye şöyle buyurdu: "Eğer Ben son peygamber olmasaydın, Sen, Benden sonra nübüvvet makamına en layık kişi olurdun. Ama Sen, Benim dost ve vârisimsin. Sen muttakilerin önderi ve rehberisin."
Hz. Ali çocukluk çağlarında işittiği sesler hakkında şöyle diyor: "O'na vahiy gelirken, şeytanın feryadını duyduğumda, 'Ya Resulallah, bu feryat nedir?' diye sordum.
Buyurdu ki: Bu feryat eden şeytandır. Kendisine halkın kulluk etmesinden ümidi kesti artık. Sen Benim duyduğumu duymadasın, gördüğümü görmedesin. Ancak Sen peygamber değilsin fakat vezirsin."
Tarihî kaynaklardan öğrendiğimize göre, "Hz. Muhammed pazartesi günü peygamberliğe seçildi. Hz. Ali, ertesi gün (salı günü) peygamberlerle beraber namaz kıldı.
Tarihçiler, Hz. Ali'nin ilk Müslüman olan kişi olduğu hakkında görüş birliği içindedirler.
Müslüman oluncaya kadar hiçbir zaman şirk koşmamış ve putlara tapmamıştır.
Kendisi de, "Ben fıtrat üzere doğdum" buyurmaktadır. Bu sebepledir ki, bütün İslam âlimleri, O'ndan söz ederken "Aliyyun kerremallahu vechehu" demeyi gelenek haline getirmişlerdir.
Hz. Ali, Resulüllah'tan sonra ilk namaz kılan insandır
Habbe el-Urenî'den şöyle rivayet edilir: "Bir gün Ali'nin güldüğünü gördüm. O güne kadar bu şekilde, azı dişleri görünecek şekilde güldüğünü hiç görmemiştim.
Sonra şöyle dedi: "Allah'ım! Şu ümmetten Peygamber'inden başka Benden önce namaz kılanı bilmiyorum."
Afif Kindi şöyle demektedir: "Bir gün giysi ve güzel kokular almak için Mekke'ye geldim ve Mescid'ül Haram'da Abbas İbn-i Abdulmuttalib'in yanına oturdum.
Güneş en yüksek noktaya geldiği sırada bir şahıs oraya geldi. Önce gökyüzüne baktı ve sonra yüzünü Kâbe'ye çevirdi.
Ardından bir genç gelip, sağ tarafında durdu. Bir müddet sonra bir kadın gelerek onların arkasına geçti. Üçü de ibadet ve namazla meşgul oldular.
Ben, Mekke'deki putperestlerden ayrı durup onların taptığı tanrılardan başka bir ilaha tapan bu insanları görünce şaşırdım.
Abbas'a dönerek şöyle dedim: 'Bu çok ilginç bir olay.' O da aynı cümleyi tekrarladı ve ekledi: 'Bu üç kişiyi tanıyor musun?' Ben, 'Hayır' dedim.
O ise şöyle dedi: Buraya ilk gelen ve diğer ikisinin önünde duran şahıs benim yeğenim Muhammed b. Abdullah'dır. İkincisi benim diğer yeğenim Ali b. Ebi Tâlib'dir. Üçüncüsü kişi ise Muhammed'in hanımıdır. O bu dinin kendisine Allah tarafından gönderildiğini iddia ediyor ve Allah'ın gökyüzünün altında bu üçünden başka kimse bu dine mensup değil."
Resulullah, başlangıçta namaz kılmak istediği zaman gizlice Mekke yakınlarındaki vadilere giderdi.
Hz. Ali de O'nunla gider ve beraber namaz kılarlardı. Namazlarını bitirince Mekke'ye geri dönerlerdi. Bu şekilde uzun süre Ebu Tâlib'den, diğer amcalarından ve akrabalarından gizli namaz kılmaya devam ettiler.
Bir gün Ebu Tâlib onları namaz kılarken gördü. Resulüllah'a, "Yaptığın bu ibadet nedir?" diye sordu.
Resulüllah şu karşılığı verdi:
"Bu Allah'ın, meleklerinin, elçilerinin ve atamız İbrahim'in dinidir. Allah, Beni peygamber olarak gönderdi ve sen ey amcam! İlk önce öğüt vermeme ve hidayete devam etmeme herkesten daha layıksın. Bana olumlu karşılık vermeye ve bu dava uğruna Bana yardım etmeye herkesten daha uygunsun."
Hz. Ali ise şöyle dedi: "Babacığım! Ben, Resulüllah'a iman ettim, O'na tâbi oldum ve O'nunla beraber Allah için namaz kıldım."
Ebu Tâlib oğluna şu karşılığı verdi: "O, seni hayırdan başka bir şeye çağırmaz, O'ndan ayrılma." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Acaba Aziz Peygamber, Hira'ya Hz. Ali'yi de götürür müydü, yoksa O'nu evde mi bırakırdı?
Tarihî gerçekler gösteriyor ki, Hz. Peygamber Hz. Ali'yi evine götürdüğü ilk günden beri, O'nu asla kendi başına bırakmamıştır. Tarihçiler şöyle yazıyor:
"Hz. Ali, Hz. Peygamber ile her zaman beraberdi. Hz. Peygamber ibadet için şehir dışındaki dağlara ve çöllere gittiği vakit bile Hz. Ali'yi yanında götürürdü."
Hz. Ali bu konuda şöyle diyor:
"Her yıl Hira Dağı'na çekilir, kulluğa koyulurdu. O'nu, Ben görürdüm başkası göremezdi."
Buradan anlaşılıyor ki, Hz. Peygamber risaletten önce de sık sık Hira'ya gitmekteydi.
"Ben çocukluk çağlarında Hira Dağı'nda Hz. Peygamberin yanında iken, O'ndan dökülen vahiy ve risalet nurunu görüyor, O'nun nübüvvet kokusunu duyuyordum."
İmam Câfer-i Sâdık buyuruyor ki: "Emirü'l-mü'minin, İslam Peygamberinin bi'set'inden önce risalet nurunu görüyor ve vahiy meleğinin sesini duyuyordu."
Hz. Peygamber bu konuda Hz. Ali'ye şöyle buyurdu: "Eğer Ben son peygamber olmasaydın, Sen, Benden sonra nübüvvet makamına en layık kişi olurdun. Ama Sen, Benim dost ve vârisimsin. Sen muttakilerin önderi ve rehberisin."
Hz. Ali çocukluk çağlarında işittiği sesler hakkında şöyle diyor: "O'na vahiy gelirken, şeytanın feryadını duyduğumda, 'Ya Resulallah, bu feryat nedir?' diye sordum.
Buyurdu ki: Bu feryat eden şeytandır. Kendisine halkın kulluk etmesinden ümidi kesti artık. Sen Benim duyduğumu duymadasın, gördüğümü görmedesin. Ancak Sen peygamber değilsin fakat vezirsin."
Hz. Ali ilk iman eden kişiydi
İbn-i Ebi'l Hadid'in, Nehcü'l Belağa şerhinde yazdığına göre, "Sahih kitaplarda (Kütüb-i Sitte) rivayet edilmektedir ki; Cebrail ilk defa nâzil olup, Hz. Peygamberi, peygamberlik makamıyla şereflendirdiği zaman Hz. Ali de O'nun yanında idi."Tarihî kaynaklardan öğrendiğimize göre, "Hz. Muhammed pazartesi günü peygamberliğe seçildi. Hz. Ali, ertesi gün (salı günü) peygamberlerle beraber namaz kıldı.
Tarihçiler, Hz. Ali'nin ilk Müslüman olan kişi olduğu hakkında görüş birliği içindedirler.
Müslüman oluncaya kadar hiçbir zaman şirk koşmamış ve putlara tapmamıştır.
Kendisi de, "Ben fıtrat üzere doğdum" buyurmaktadır. Bu sebepledir ki, bütün İslam âlimleri, O'ndan söz ederken "Aliyyun kerremallahu vechehu" demeyi gelenek haline getirmişlerdir.
Hz. Ali, Resulüllah'tan sonra ilk namaz kılan insandır
Habbe el-Urenî'den şöyle rivayet edilir: "Bir gün Ali'nin güldüğünü gördüm. O güne kadar bu şekilde, azı dişleri görünecek şekilde güldüğünü hiç görmemiştim.
Sonra şöyle dedi: "Allah'ım! Şu ümmetten Peygamber'inden başka Benden önce namaz kılanı bilmiyorum."
Afif Kindi şöyle demektedir: "Bir gün giysi ve güzel kokular almak için Mekke'ye geldim ve Mescid'ül Haram'da Abbas İbn-i Abdulmuttalib'in yanına oturdum.
Güneş en yüksek noktaya geldiği sırada bir şahıs oraya geldi. Önce gökyüzüne baktı ve sonra yüzünü Kâbe'ye çevirdi.
Ardından bir genç gelip, sağ tarafında durdu. Bir müddet sonra bir kadın gelerek onların arkasına geçti. Üçü de ibadet ve namazla meşgul oldular.
Ben, Mekke'deki putperestlerden ayrı durup onların taptığı tanrılardan başka bir ilaha tapan bu insanları görünce şaşırdım.
Abbas'a dönerek şöyle dedim: 'Bu çok ilginç bir olay.' O da aynı cümleyi tekrarladı ve ekledi: 'Bu üç kişiyi tanıyor musun?' Ben, 'Hayır' dedim.
O ise şöyle dedi: Buraya ilk gelen ve diğer ikisinin önünde duran şahıs benim yeğenim Muhammed b. Abdullah'dır. İkincisi benim diğer yeğenim Ali b. Ebi Tâlib'dir. Üçüncüsü kişi ise Muhammed'in hanımıdır. O bu dinin kendisine Allah tarafından gönderildiğini iddia ediyor ve Allah'ın gökyüzünün altında bu üçünden başka kimse bu dine mensup değil."
Resulullah, başlangıçta namaz kılmak istediği zaman gizlice Mekke yakınlarındaki vadilere giderdi.
Hz. Ali de O'nunla gider ve beraber namaz kılarlardı. Namazlarını bitirince Mekke'ye geri dönerlerdi. Bu şekilde uzun süre Ebu Tâlib'den, diğer amcalarından ve akrabalarından gizli namaz kılmaya devam ettiler.
Bir gün Ebu Tâlib onları namaz kılarken gördü. Resulüllah'a, "Yaptığın bu ibadet nedir?" diye sordu.
Resulüllah şu karşılığı verdi:
"Bu Allah'ın, meleklerinin, elçilerinin ve atamız İbrahim'in dinidir. Allah, Beni peygamber olarak gönderdi ve sen ey amcam! İlk önce öğüt vermeme ve hidayete devam etmeme herkesten daha layıksın. Bana olumlu karşılık vermeye ve bu dava uğruna Bana yardım etmeye herkesten daha uygunsun."
Hz. Ali ise şöyle dedi: "Babacığım! Ben, Resulüllah'a iman ettim, O'na tâbi oldum ve O'nunla beraber Allah için namaz kıldım."
Ebu Tâlib oğluna şu karşılığı verdi: "O, seni hayırdan başka bir şeye çağırmaz, O'ndan ayrılma." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.