Hz. Ali zamanındaki insanları kınayarak şöyle buyuruyor
Hz. Ali zamanındaki insanları kınayarak şöyle buyuruyor
15.05.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Ey insanlar, (ehli) çok inatçı ve nimetlere karşı nankör bir zamanda sabahladık. (Bu zamanda) iyiler kötü sayılıyor, zalim zulmünü/isyanını arttırıyor. Bildiğimiz şeylerden faydalanmıyor, bilmediklerimizi sormamakta ve musibet-bela gelip çatmadıkça da korkmamaktayız, insanlar dört kısımdır:
Bir kısmı ruhları zayıf, kılıçları kör ve malı-mülkü (ekonomik durumu) az olduğu için yeryüzünde fesat/bozgunculuk çıkarmazlar.
Bir kısmı da kılıcını çekmiş, kötülüğünü açığa vurmuş, yaya-atlı tüm adamlarını toplamış, fitne-fesat için kendini hazırlamış, dinini yok edip gitmiştir. Bütün bunları da elde edeceği mal veya başbuğu olduğu atlılar (ordu) veya kendini yüceltecek bir minber edinmek için yapar.
Dünyayı nefsi için bir değer görmen ve (dünyayı) Allah'ın indinde olanlara tercih etmen ne de kötü ticarettir...
Bir kısmı da dünyayı ahiret ameliyle (ibadet ve kulluğunu gösteriş yaparak) ister ve ahireti ise asla dünya ameliyle (gerçek ibadet, zühd ve takvayla) talep etmez.
Kendini mütevazı gösterir, adımlarını (zararsız insanlar gibi) birbirine yakın atar, (ibadet için) eteğini toplar, kendini emin-güvenilir kılmak için süsler. Allah-u Teâlâ'nın örtüsünü de günahlara bir vesile kılar.
Bir kısmı da hiç bir yüceliği olmadığından ve bir makam ve mevkiiye ulaşacak aracı/imkânı bulunmadığından evinde inzivaya çekilmiş, artık arzularına ulaşamaz bir halet içinde bu kaldığı haliyle de kanaat ehli görünür ve zühd elbisesine bürünür. Hâlbuki ne geceleri ne de gündüzleri kanaat ve zühd ehli değildir.
Geri kalanlarsa gidecekleri yeri (ahireti) anmakla gözlerini yumarlar. Mahşer korkusuyla gözyaşlarını dökerler. Onlardan bazısı sürülmüş ve ürkmüş, bazısı korkmuş ve yenilgiye uğramış, bazıları susmuş ve ağızlarını yummuş, bazıları da insanları ihlâsla (doğru yola) davet etmiştir.
Bazıları üzülür, sızlanırlar. Takiyye sebebiyle adlarışanları anılmaz, zayıflık kavramıştır onları. Adeta acı-tuzlu bir deniz içindedirler. Ağızları bağlı (sesleri çıkmaz) ve kalpleri yaralıdır. Halka öğüt vermekten usanmışlar. Yenilgilerden dolayı güçsüz düşmüş ve öldürüle-öldürüle azalmışlardır.
O halde dünya, deri tabaklanan ağacın yaprağından ve yün kırpılan makasın artığından daha düşük/aşağı olmalı. Sizden sonrakiler sizden ibret almadan, sizden öncekilerden ibret alın siz.
Kınanmış çirkin dünyayı terk edin. Zira dünya, sizden daha çok kendine alaka duyan ve kendisiyle dostça ilişkiler içinde olan kimseyi bile atıp reddetmiştir."
Abdullah b. Abbas diyor ki: "Cemel savaşına giderken Basra yakınlarındaki "Zikar" bölgesinde Hz. Ali'nin yanına vardım, Hz. Ali oturmuş yırtık ayakkabısını dikiyordu. Bana, 4tBu ayakkabımın değeri ne kadardır?" diye buyurdu. "Hiç değeri yok." dedim. O zaman da Hz. Ali şöyle buyurdu:
"Allah'a yemin olsun ki bu ayakkabı bana sizlere baş olmaktan daha sevimlidir. Sadece bir hakkı ikame edeyim veya bir batılı yok edeyim (diye sizlere baş olmayı kabul ettim.
Hz. Ali daha sonra dışarı çıkarak halka şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Allah Muhammed'i (s.a.a) gönderdiği vakit Araplar içinde ne bir kitap okuyan vardı, ne bir peygamberlik iddia eden. (Daha sonra) Peygamber onlara kılavuzluk etti Onları yurtlarına yerleştirdi. Rahat-huzura erdirdi/çaresizlikten kurtardı. Böylece mızrakları doğruldu, (bağımsızlığa ve işlerinde düzene kavuştular.) Onların oynak-titrek taşı sükunete/itminana ulaştı. (Emniyetsizlikten dolayı hâsıl olan ızdırapları yok oldu.)
Allah'a andolsun ki ben onları (hidayet ve kurtuluşa) sevk edenlerin arasındaydım. Ta ki batıl tümüyle yüz çevirip kaçtı. Ben bu yolda ne aciz oldum ve ne de korktum.
Benim bu gidişim (Basra halkıyla savaşa gitmem), peygamberle birlikte halkın hidayet ve kurtuluşu için gidişim gibidir. Şüphesiz hak içinden ortaya çıksın diye batılı yaracağım.
Benim Kureyşle ne işim var? (Bu kadar bana düşmanlık etmelerinin nedeni nedir?) Allah'a andolsun onlar kâfirken de onlarla savaştım, şu anda fitne-fesada düşüp hak yoldan sapınca da onlarla savaşacağım.
Dün onlarla birlikteydim (direniş içindeydim), bugün de onlarla birlikteyim (direniş içindeyim) Allah'a andolsun ki Kureyş, sadece Allah bizi onlara tercih etti diye bizden intikam almaya kalkışmaktadır. Biz onları kendi zümremize kattık. Ama onlar öncekilerin;
"Canıma andolsun ki sabahları saf sütleri içtiniz.
Yağlı lezzetli yemeklerden doyasıya yediniz.
Yüce olmadığın halde sana azamet verdik
Sabaha kadar atlılarla seni koruduk" dediği bir hale geldiler." (Nehc'ul Belaga 32-33. Hutbe)
Bir kısmı ruhları zayıf, kılıçları kör ve malı-mülkü (ekonomik durumu) az olduğu için yeryüzünde fesat/bozgunculuk çıkarmazlar.
Bir kısmı da kılıcını çekmiş, kötülüğünü açığa vurmuş, yaya-atlı tüm adamlarını toplamış, fitne-fesat için kendini hazırlamış, dinini yok edip gitmiştir. Bütün bunları da elde edeceği mal veya başbuğu olduğu atlılar (ordu) veya kendini yüceltecek bir minber edinmek için yapar.
Dünyayı nefsi için bir değer görmen ve (dünyayı) Allah'ın indinde olanlara tercih etmen ne de kötü ticarettir...
Bir kısmı da dünyayı ahiret ameliyle (ibadet ve kulluğunu gösteriş yaparak) ister ve ahireti ise asla dünya ameliyle (gerçek ibadet, zühd ve takvayla) talep etmez.
Kendini mütevazı gösterir, adımlarını (zararsız insanlar gibi) birbirine yakın atar, (ibadet için) eteğini toplar, kendini emin-güvenilir kılmak için süsler. Allah-u Teâlâ'nın örtüsünü de günahlara bir vesile kılar.
Bir kısmı da hiç bir yüceliği olmadığından ve bir makam ve mevkiiye ulaşacak aracı/imkânı bulunmadığından evinde inzivaya çekilmiş, artık arzularına ulaşamaz bir halet içinde bu kaldığı haliyle de kanaat ehli görünür ve zühd elbisesine bürünür. Hâlbuki ne geceleri ne de gündüzleri kanaat ve zühd ehli değildir.
Geri kalanlarsa gidecekleri yeri (ahireti) anmakla gözlerini yumarlar. Mahşer korkusuyla gözyaşlarını dökerler. Onlardan bazısı sürülmüş ve ürkmüş, bazısı korkmuş ve yenilgiye uğramış, bazıları susmuş ve ağızlarını yummuş, bazıları da insanları ihlâsla (doğru yola) davet etmiştir.
Bazıları üzülür, sızlanırlar. Takiyye sebebiyle adlarışanları anılmaz, zayıflık kavramıştır onları. Adeta acı-tuzlu bir deniz içindedirler. Ağızları bağlı (sesleri çıkmaz) ve kalpleri yaralıdır. Halka öğüt vermekten usanmışlar. Yenilgilerden dolayı güçsüz düşmüş ve öldürüle-öldürüle azalmışlardır.
O halde dünya, deri tabaklanan ağacın yaprağından ve yün kırpılan makasın artığından daha düşük/aşağı olmalı. Sizden sonrakiler sizden ibret almadan, sizden öncekilerden ibret alın siz.
Kınanmış çirkin dünyayı terk edin. Zira dünya, sizden daha çok kendine alaka duyan ve kendisiyle dostça ilişkiler içinde olan kimseyi bile atıp reddetmiştir."
Abdullah b. Abbas diyor ki: "Cemel savaşına giderken Basra yakınlarındaki "Zikar" bölgesinde Hz. Ali'nin yanına vardım, Hz. Ali oturmuş yırtık ayakkabısını dikiyordu. Bana, 4tBu ayakkabımın değeri ne kadardır?" diye buyurdu. "Hiç değeri yok." dedim. O zaman da Hz. Ali şöyle buyurdu:
"Allah'a yemin olsun ki bu ayakkabı bana sizlere baş olmaktan daha sevimlidir. Sadece bir hakkı ikame edeyim veya bir batılı yok edeyim (diye sizlere baş olmayı kabul ettim.
Hz. Ali daha sonra dışarı çıkarak halka şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Allah Muhammed'i (s.a.a) gönderdiği vakit Araplar içinde ne bir kitap okuyan vardı, ne bir peygamberlik iddia eden. (Daha sonra) Peygamber onlara kılavuzluk etti Onları yurtlarına yerleştirdi. Rahat-huzura erdirdi/çaresizlikten kurtardı. Böylece mızrakları doğruldu, (bağımsızlığa ve işlerinde düzene kavuştular.) Onların oynak-titrek taşı sükunete/itminana ulaştı. (Emniyetsizlikten dolayı hâsıl olan ızdırapları yok oldu.)
Allah'a andolsun ki ben onları (hidayet ve kurtuluşa) sevk edenlerin arasındaydım. Ta ki batıl tümüyle yüz çevirip kaçtı. Ben bu yolda ne aciz oldum ve ne de korktum.
Benim bu gidişim (Basra halkıyla savaşa gitmem), peygamberle birlikte halkın hidayet ve kurtuluşu için gidişim gibidir. Şüphesiz hak içinden ortaya çıksın diye batılı yaracağım.
Benim Kureyşle ne işim var? (Bu kadar bana düşmanlık etmelerinin nedeni nedir?) Allah'a andolsun onlar kâfirken de onlarla savaştım, şu anda fitne-fesada düşüp hak yoldan sapınca da onlarla savaşacağım.
Dün onlarla birlikteydim (direniş içindeydim), bugün de onlarla birlikteyim (direniş içindeyim) Allah'a andolsun ki Kureyş, sadece Allah bizi onlara tercih etti diye bizden intikam almaya kalkışmaktadır. Biz onları kendi zümremize kattık. Ama onlar öncekilerin;
"Canıma andolsun ki sabahları saf sütleri içtiniz.
Yağlı lezzetli yemeklerden doyasıya yediniz.
Yüce olmadığın halde sana azamet verdik
Sabaha kadar atlılarla seni koruduk" dediği bir hale geldiler." (Nehc'ul Belaga 32-33. Hutbe)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.