İslam peygamberi Hz. Muhammed Mustafa'sız din olmayacağı hakikati herkesçe malumdur.
Dinlerarası diyalog çalışmalarında bazıları özellikle, Peygambersiz bir din ihdas etmeye çalışsalar da; bazıları "kelime?i tevhidin ikinci kısmı Muhammedü'r-Resûlullah'sız da din olur" dese de, Muhammed Mustafa'sız bir İslam yoktur.
Rahmet peygamberi olan Resûlullah (s.a.v.), canlı Kur'an'dır. Kur'an ayetlerinin uygulanış şeklidir. Sünnet de buna denir.
Hz. Peygamber, "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" buyurur. Peki, O'nun ahlakı, insanlar arasındaki hâli nasıldı?
İmam Rıza'nın, İmam Hasan'dan rivayet ettiği, onun da babası İmam Ali'den naklettiği şu hadis, Resûlullah'ın ahlakını anlatır:
"Resûlullah'ın temel özelliklerinden biri, ümmet içinde faziletli kimseleri kendi izniyle diğerlerine tercih etmesiydi. Ümmeti, dindeki faziletlerine göre ayırırdı. Bazısının bir ihtiyacı, bazısının iki ihtiyacı, bazısının daha fazla ihtiyacı olurdu.
Kendisi meşgul olduğu gibi, onları da kendi yararlarına, ümmetin ıslahına dönük şeylerle ilgilendirirdi. Bu faziletli kimselere gerekli olan hususları kendisine haber vermelerini isterdi.
Şöyle derdi: 'Sizden burada olanlar, olmayanlara haber versinler. Bana ihtiyacını bildirmeyenlerin ihtiyaçlarını Bana bildirin.'
Resûlullah, dilini kendisini ilgilendirmeyen meselelerden alıkoyardı.
Kavmin en saygınına saygı gösterir, onu onların başına yönetici tayin ederdi.
Arkadaşlarını göremediği zaman onları sorar, insanlara insanlar arasında olup bitenleri sorardı. O'nun yanında insanların en hayırlısı, insanlara en çok hayırlı nasihatte bulunan kimsedir.
İnsanlar içinde, O'nun katında en yüksek mertebeye sahip olan, insanlara en çok yardımda bulunan, en fazla onların ihtiyaçlarını gideren kimseydi.
İnsanlar O'nun ahlakını en geniş şekilde görüp, özümsediler.
Onlara merhametli bir baba gibi davranırdı. Onlar da O'nun yanında hak bakımından eşit konumdaydılar. Daima tebessüm ederdi.
Yumuşak huyluydu.
İnsanlarla ilgili olarak üç şeyi terk etmişti:
Kimseyi kötülemez, kimseyi ayıplamaz, kimsenin kusurlarını ve gizli kabahatlerini araştırmazdı. Hem ağırbaşlıydı, hem sabırlıydı.
Hiçbir şey O'nu kızdırmazdı. Metanetini yitirmesine neden olmazdı.
Tedbirliliğinin yanında şu dört şeyi şiar edinmişti:
Örnek alınsın diye iyiyi işlerdi.
Vazgeçilsin diye bâtılı terk ederdi.
Ümmetinin ıslahı için fikir üretir, çalışırdı.
Onlar için hem dünya, hem ahiret hayrına olan işleri yapardı." (İmam Rıza, Prof. Dr. Haydar Baş, s.103-104).
Ne mutlu bizlere ki, bugün de Resûlullah'ın ahlakını kendine hâl edinen insanları kendimize örnek alıyoruz.
Dinlerarası diyalog çalışmalarında bazıları özellikle, Peygambersiz bir din ihdas etmeye çalışsalar da; bazıları "kelime?i tevhidin ikinci kısmı Muhammedü'r-Resûlullah'sız da din olur" dese de, Muhammed Mustafa'sız bir İslam yoktur.
Rahmet peygamberi olan Resûlullah (s.a.v.), canlı Kur'an'dır. Kur'an ayetlerinin uygulanış şeklidir. Sünnet de buna denir.
Hz. Peygamber, "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" buyurur. Peki, O'nun ahlakı, insanlar arasındaki hâli nasıldı?
İmam Rıza'nın, İmam Hasan'dan rivayet ettiği, onun da babası İmam Ali'den naklettiği şu hadis, Resûlullah'ın ahlakını anlatır:
"Resûlullah'ın temel özelliklerinden biri, ümmet içinde faziletli kimseleri kendi izniyle diğerlerine tercih etmesiydi. Ümmeti, dindeki faziletlerine göre ayırırdı. Bazısının bir ihtiyacı, bazısının iki ihtiyacı, bazısının daha fazla ihtiyacı olurdu.
Kendisi meşgul olduğu gibi, onları da kendi yararlarına, ümmetin ıslahına dönük şeylerle ilgilendirirdi. Bu faziletli kimselere gerekli olan hususları kendisine haber vermelerini isterdi.
Şöyle derdi: 'Sizden burada olanlar, olmayanlara haber versinler. Bana ihtiyacını bildirmeyenlerin ihtiyaçlarını Bana bildirin.'
Resûlullah, dilini kendisini ilgilendirmeyen meselelerden alıkoyardı.
Kavmin en saygınına saygı gösterir, onu onların başına yönetici tayin ederdi.
Arkadaşlarını göremediği zaman onları sorar, insanlara insanlar arasında olup bitenleri sorardı. O'nun yanında insanların en hayırlısı, insanlara en çok hayırlı nasihatte bulunan kimsedir.
İnsanlar içinde, O'nun katında en yüksek mertebeye sahip olan, insanlara en çok yardımda bulunan, en fazla onların ihtiyaçlarını gideren kimseydi.
İnsanlar O'nun ahlakını en geniş şekilde görüp, özümsediler.
Onlara merhametli bir baba gibi davranırdı. Onlar da O'nun yanında hak bakımından eşit konumdaydılar. Daima tebessüm ederdi.
Yumuşak huyluydu.
İnsanlarla ilgili olarak üç şeyi terk etmişti:
Kimseyi kötülemez, kimseyi ayıplamaz, kimsenin kusurlarını ve gizli kabahatlerini araştırmazdı. Hem ağırbaşlıydı, hem sabırlıydı.
Hiçbir şey O'nu kızdırmazdı. Metanetini yitirmesine neden olmazdı.
Tedbirliliğinin yanında şu dört şeyi şiar edinmişti:
Örnek alınsın diye iyiyi işlerdi.
Vazgeçilsin diye bâtılı terk ederdi.
Ümmetinin ıslahı için fikir üretir, çalışırdı.
Onlar için hem dünya, hem ahiret hayrına olan işleri yapardı." (İmam Rıza, Prof. Dr. Haydar Baş, s.103-104).
Ne mutlu bizlere ki, bugün de Resûlullah'ın ahlakını kendine hâl edinen insanları kendimize örnek alıyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018