Hz. Fatıma’nın yücelikleri
Resulullah, Hz. Fatıma’yı kendi nefsine tercih etmiştir. ‘Nübüvvet Şahitleri’ isimli eserde şöyle bir rivayet vardır: Bir gün Hz. Muhammed (s.a.v.) Hz. Hüseyin’i (a.s.) bir dizi üzerine ve İbrahim’i de öteki dizi üstüne almış okşamakta idi. Hz. Cebrail de orada bulunuyordu
08.06.2023 19:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Resulullah, Hz. Fatıma'yı kendi nefsine tercih etmiştir. 'Nübüvvet Şahitleri' isimli eserde şöyle bir rivayet vardır: Bir gün Hz. Muhammed (s.a.v.) Hz. Hüseyin'i (a.s.) bir dizi üzerine ve İbrahim'i de öteki dizi üstüne almış okşamakta idi. Hz. Cebrail de orada bulunuyordu.
"Ya Resulallah" dedi. "Hz. Allah bu iki inci tanesini bir ipliğe bu kadar düzgünce dizip bir araya getirmez. Birinin kaldırılmasına rıza göstermen gerek."
Hz. Muhammed (s.a.v.) buyurdu ki: "Eğer İbrahim ölürse Beni büyük bir elem boğar. Fakat Hüseyin ölürse bana, Ali Murteza'ya ve Fâtıma-i Zehra'ya ıstırabı düşer. Bana has musibeti, herkese gelen musibet üzerine ihtiyar ederim."
Bu olaydan üç gün geçmişti ki, İbrahim öldü (Allah rahmet eylesin.) Ondan sonra da Hz. Muhammed, ne zaman Hz. Hüseyin'i elinden tutup O'na güzel sözler söylese şöyle derdi: "Merhaba, ey kendisine sevgili oğlumu feda ettiğim ciğerparem!"

"Ya Ali! Sen ümmetin imamı ve Benim vasimsin. Mü'minleri cennete doğru hidayet edeceksin.
Kızım Fâtıma'nın kıyamet günü nurdan bir bineğe bindiğini, sağ tarafında yetmiş bin melek, sol tarafında yetmiş bin melek ve arkasında yetmiş bin melek olduğu halde hareket ettiğini ve ümmetimin mü'min kadınlarını cennete götürdüğünü görür gibiyim.
Beş vakit namazlarını kılan, Ramazan ayında oruç tutan, Allah'ın evini ziyaret eden, malının zekatını veren, kocasına itaat eden ve Ali'yi seven her kadın, Fâtıma'nın şefaati ile cennete girecektir. Fâtıma dünya kadınlarının en üstünüdür."
"Ya Resûlallah! Fâtıma sadece kendi asrının mı en üstünüdür?" dediklerinde, şöyle buyurdular: "Kendi asrının üstünü olan Meryem'dir. Kızım Fâtıma geçmiş ve gelecekteki bütün kadınların en üstünüdür."
Muhibbuddin Taberî, Hz. Ali'den (a.s.) Hz. Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Benim kızım Fâtıma, kıyamet günü mahşere gelir ve O'nun üzerinde hayat suyuyla yoğrulmuş bir keramet elbisesi olur; mahlukat O'na bakarak şaşkınlığa uğrarlar. Sonra O'na cennetin elbiselerinden bir elbise giydirilir ve bu elbisenin üzerinde yeşil yazıyla şu yazılıdır:
'Hz. Muhammed (s.a.v.)'in kızı Fâtıma'yı en güzel surette ve en kâmil heybet ile ve tam bir kerametle cennete dahil eyleyin.'
Böylece bir gelin gibi etrafında yetmiş bin cariye ile cennete uğurlanır."
Muttaki, Kenzü'l-Ummal'a şöyle rivayet etmiştir: "Cennete girecek olan ilk şahıs Muhammed'in (s.a.v.) kızı Fâtıma'dır. Fâtıma'nın bu ümmetteki yeri Ben-i İsrail'deki Meryem'in yeri gibidir."
Hâkim, Ebu Hureyre'den naklettiğine göre Hz. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü peygamberler kendi kavimlerinden olan mü'minlerle mülakat edebilmek için at üzerinde mahşere gelirler.
Hz. Sâlih kendi devesine binerek mahşere gelir ve Ben, Burak'ın üzerinde mahşere gelirim. Burak her bir adımıyla gözün görebildiği en son noktaya kadar yol alır ve Fâtıma, Benim önümde hareket eder."
Hatib-i Bağdadî, İbn Abbas'tan rivayetle, Resûlullah'ın şöyle buyurduğunu yazmıştır:
"Ben, Mirac gecesi cennetin kapısına şöyle yazılmış olduğunu gördüm: 'La ilahe illallah, Muhammedun Resûlullah, Aliyyun habibullah, el-Hasanu ve'l Hüseynu safvetullah, Fatimetu hiyeretullah; ala bağizihim la'netullalı...'
(Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın Elçisi'dir, Ali Allah'ın Mahbubu'dur, Hasan ve Hüseyin Allah'ın seçkin kıldığı kimselerdir, Fâtıma Allah'ın beğendiği bir şahıstır, onlara düşmanlık yapana Allah'ın laneti olsun.)
Ebu Hureyre anlatıyor: "Allah Resulü (s.a.v.) bir gün sabah yanımıza geç geldi. Akşam olunca içimizden birisi: 'Ey Allah'ın Resulü! Bugün Seni göremediğimiz için bir hayli üzüldük' deyince, Allah'ın Resulü (s.a.v.) buyurdu ki:
"Bugün Beni hiç ziyaret etmeyen bir melek, Allah'tan izin alıp Beni ziyarete geldi. Bana, kızım Fâtıma'nın ümmetimin kadınlarının hanımefendisi olduğunu, Hasan ve Hüseyin'in de cennet gençlerinin efendileri olacağını haber vererek Beni müjdeledi."
Hz. Aişe anlatıyor: "Topluca Allah'ın Resulü'nün (s.a.v.) yanında bulunuyorduk. Hiç kimse bizden ayrı değildi. Tam o sırada Fâtıma (a.s.) yürüyerek geldi. Vallahi O'nun yürüyüşünün, Allah'ın Resulü'nün (s.a.v.) yürüyüşünden hiçbir farkı yoktu.
O'nun yanına varınca 'merhaba kızım' deyip O'nu sağ (ya da sol) yanına oturttu. Sonra O'na gizlice bir şey söyledi; Fâtıma hıçkırarak ağlamaya başladı. Ardından bir kez daha gizlice bir şey söyledi; bu sefer güldü.
Allah'ın Resulü (s.a.v.) kalkıp çıkınca, "Allah'ın Resulü (s.a.v.) bizim aramızda Sana özel bir şey söyledi ve Sen ağladın. Söyle bakalım O sana ne söyledi?" dedim.
Dedi ki: 'Allah'ın Resulü'nün (s.a.v.) sırrını hemen açığa vuracak değilim ya!'
Allah'ın Resulü (s.a.v.) vefat edince tekrar, 'Üzerinde olan hakkım için söyle; Allah'ın Resulü (s.a.v.) o gün Sana gizlice ne söylemişti?' diye sorunca anlatmaya başladı:
"İşte şimdi anlatacağım: İlk önce Bana, 'Cibril her yıl bir kez yanıma gelerek Kur'an'ı Benimle mukabele suretiyle okuyor; böylece karşılaştırma yapıyordu. Bu yıl ise bunu iki kez yaptı!
Sanırım vaktim gelip çattı. Allah'tan kork ve sabırlı ol' demişti. O'nun için ağladım. İkinci seferde ise: 'Ey Fâtıma! Bu ümmetin kadınlarının ve hatta dünya kadınlarının hanımefendisi olmak istemez misin?' deyince güldüm."

"Annem benden, 'Son görüşmen ne zaman oldu?' diye sordu. Ben, 'Falanca günden şimdiye kadar (kendisini ziyaret etmemişim)' dedim. Maksadı Peygamber ile görüşmemdi. Bu yüzden bana kızdı. Bunun üzerine ben, 'Ben akşam Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına gidip, akşam namazını O'nunla kılayım ve O'ndan bizim için mağfiret dilemesini isteyeyim' dedim.
Gidip akşam namazını Peygamber (s.a.v.) ile kıldım; Resûlullah yatsı namazına dek namazla meşgul oldu. Yatsıdan sonra da yine nafile namazı kıldı. Ben de Peygambere (s.a.v.) bakarak namazla meşgul oldum.
O, benim sesimi duyunca, 'Kimsin, Huzeyfe misin' dedi. 'Evet' dedim. Buyurdu ki: 'İstediğin nedir? Allah seni ve anneni bağışlasın' sonra sözlerine şöyle devam etti:
"Bu (gördüğüm) melek, bu geceden önce yeryüzüne asla inmemiş olan bir melektir. O, Rabbinin selamını Bana ulaştırmak ve Fâtıma'nın cennet hanımlarının en üstünü, Hasan ve Hüseyin'in cennet gençlerinin efendileri olduğunu müjdelemek için gelmiştir."
Ebu Nuaym, Cabir İbn Semure'den şöyle naklediyor: "Resûlullah (s.a.v.) gelip bizim yanımızda oturdu ve şöyle buyurdu: 'Fâtıma hastadır.'
Orada bulunanlar: 'Ziyaretine gidelim' dediler. Kalkıp Hz. Fâtıma'nın evine doğru hareket ettiler. Hz. Fâtıma'nın evinin kapısı açıktı.
Hz. Peygamber yüksek bir sesle: 'Kendini iyice ört, bir grup ziyaretine gelmiştir' buyurdu.
Hz. Fâtıma: 'Ya Resulallah üzerimde abadan başka bir örtü yoktur' dedi. Bunun üzerine Resûlullah abasını çıkarıp kapının arkasından Fâtıma'ya doğru uzattı ve 'Bununla başını ört' dedi. Sonra Resûlullah içeri girdi ve O'nun arkasından da diğerleri girdiler.
Biraz oturduktan sonra kalkıp gittiler; sonra ziyarete gelen adamlar, 'Allah'a and olsun Peygamberimizin kızının bu durumu (bu kadar fakir olması) hayret verici' dediler.
Resûlullah (s.a.v.) (bunu duyunca) şöyle buyurdu: "O kıyamet günü bütün hanımlardan daha üstün makama sahiptir."
Hâkim, İbn Abbas'tan naklediyor: "Resulullah (s.a.v.) bir defasında dört çizgi çizerek (ashabına), 'Bunların ne olduğunu biliyor musunuz?' diye sordu.
Ashab, 'Allah ve Resulü daha iyi bilir' diye cevap verdiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: Cennet kadınlarının en faziletlileri Huveylid kızı Hatice, Muhammed (s.a.v.) kızı Fâtıma, İmran kızı Meryem ve Mezahim kızı Asiye'dirler..."
Hâkim sahih senetle Abdullah ibn Mes'ud'dan rivayet etmiştir. Allah Resulü şöyle buyurdu:
"Fâtıma, iffetini kâmil olarak korudu. Bu yüzden Allah O'nun soyuna ateşi haram kılmıştır."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "... Ya Ali! Sen ümmetin imamı ve Benim vasimsin. Mü'minleri cennete doğru hidayet edeceksin.
Kızım Fâtıma'nın kıyamet günü nurdan bir bineğe bindiğini, sağ tarafında yetmiş bin melek, sol tarafında yetmiş bin melek ve arkasında yetmiş bin melek olduğu halde hareket ettiğini ve ümmetimin mü'min kadınlarını cennete götürdüğünü görür gibiyim.
Beş vakit namazlarını kılan, Ramazan ayında oruç tutan, Allah'ın evini ziyaret eden, malının zekatını veren, kocasına itaat eden ve Ali'yi seven her kadın, Fâtıma'nın şefaati ile cennete girecektir. Fâtıma dünya kadınlarının en üstünüdür."
"Ya Resulallah! Fâtıma (a.s.) sadece kendi asrının mı en üstünüdür?" dediklerinde şöyle buyurdular: "Kendi asrının üstünü olan Meryem'dir. Kızım Fâtıma geçmiş ve gelecekteki bütün kadınların en üstünüdür."
El-Cüveynî olarak meşhur olan İbrahim İbn Muhammed El-Hadid, Feraidü's-Simteyn adlı eserinde İbn Abbas'dan şunu rivayet etmektedir:
"Bir gün Resûlullah otururken Hasan (a.s.) çıkageldi. Resûlullah (s.a.v.) O'nu görünce ağladı.
Ardından şöyle dedi: 'Gel oğulcağızım! Gel yanıma, gel yanıma.' O'nu öyle yanına yaklaştırdı ki, sağ dizine oturttu.
Ardından Hüseyin (a.s.) çıkageldi. Resûlullah (s.a.v.) O'nu görünce ağladı. Ardından şöyle dedi: 'Ey oğulcağızım! Gel yanıma, gel yanıma.' O'nu öyle yanına yaklaştırdı ki, sol dizine oturttu.
Ardından Zehra (a.s.) çıkageldi. Resûlullah (s.a.v.) O'nu da görünce ağladı. Ardından şöyle dedi: 'Ey sevgili kızcağızım! Gel yanıma, gel yanıma.' O'nu önüne oturttu.
Ardından Emirü'l-Mü'minîn Ali (a.s.) çıkageldi. 'Bana doğru gel, Bana doğru gel ey kardeşim.' O'nu kendisine öyle yaklaştırdı ki sağ yanına oturttu.
Ardından ashabı O'na, 'Ya Resulallah, Sen bunlardan her birini gördüğünde ağladın. Onları gördüğünde onlarda Seni sevindirecek bir şey yok muydu?' dediler.
Resûlullah (s.a.v.), 'Beni nübüvvetle gönderen ve Beni bütün mahlukatın arasından seçip tertemiz kılan Allah'a kasem olsun ki, Ben ve onlar Allah katında yaratılmışların en keremlisidir. Yeryüzünden Bana onlardan daha sevimli hiçbir can bulunmamaktadır.'
Ardından Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Kızım Fâtıma geçmiş gelecek bütün kadınlardan üstündür. O vücudumun bir parçasıdır, gözümün nuru ve kalbimin meyvesidir.
O, Benim ruhumdur. O, insanlardan olan bir huridir. Rabbinin huzurunda ibadete durduğunda yıldızların yer ehli için parladığı gibi, O'nun nuru da gökteki melekler için parlar ve Allah Teala meleklerine şöyle hitap eder: 'Ey melekler, bakın benim kulum Fâtıma'ya; O Benim huzurumda durmuştur, korkudan titriyor; kalbiyle Benim ibadetime yönelmiştir.'
Sizleri şahit kılıyorum ki, Ben, O'nun takipçilerini ateşten koruyacağım. Ben, O'nu gördüğümde Benden sonra O'na yapılanları hatırlarım. Sanki onun evine zilletin girişini, evinin hürmetinin çiğnenmesini, hakkının gasp edilmesini, mirasının engellenmesini, kemiklerinin kırılışını, cenininin düşürülüşünü ve O'nun ya Muhammed yetiş feryatlarını ve bu feryatlarına icabet edilmemesini duyar gibiyim."
Hz. Fâtıma (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ya Resulullah! Selman, Benim elbisemi görüp şaşırdı. Seni hak üzere peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Benim ve Ali'nin beş seneden beri bir koç postundan başka bir şeyimiz yoktur.
Gündüzleri onun üzerinde devemize yemini veriyoruz. Geceleri de döşek yapıp, üstünde uyuyoruz. Yastığımız deridir ve içini hurma lifiyle doldurmuşuz."
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ey Selman! Hiç şüphesiz Benim kızım, en öndeki kafilenin içindedir."
Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a and olsun ki, şimdi öyle bir söz diyeceğim ki, Benden başka kim o sözü söylerse yalancıdır: Ben âlemlere rahmet olan Peygamber (s.a.v.)'den miras aldım, eşim (Fâtıma) ümmetin kadınlarının en üstünüdür; Ben de vasilerin en üstünüyüm."
Resûlullah (s.a.v.)'den şöyle rivayet edilmiştir: "Sizin erkekleriniz arasında en üstün olan Ali; gençleriniz arasında en üstün olan Hasan ve Hüseyin ve kadınlarınız arasında en üstün olan Fâtıma'dır". (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
"Ya Resulallah" dedi. "Hz. Allah bu iki inci tanesini bir ipliğe bu kadar düzgünce dizip bir araya getirmez. Birinin kaldırılmasına rıza göstermen gerek."
Hz. Muhammed (s.a.v.) buyurdu ki: "Eğer İbrahim ölürse Beni büyük bir elem boğar. Fakat Hüseyin ölürse bana, Ali Murteza'ya ve Fâtıma-i Zehra'ya ıstırabı düşer. Bana has musibeti, herkese gelen musibet üzerine ihtiyar ederim."
Bu olaydan üç gün geçmişti ki, İbrahim öldü (Allah rahmet eylesin.) Ondan sonra da Hz. Muhammed, ne zaman Hz. Hüseyin'i elinden tutup O'na güzel sözler söylese şöyle derdi: "Merhaba, ey kendisine sevgili oğlumu feda ettiğim ciğerparem!"
Hz. Fatıma'nın yücelikleri

"Ya Ali! Sen ümmetin imamı ve Benim vasimsin. Mü'minleri cennete doğru hidayet edeceksin.
Kızım Fâtıma'nın kıyamet günü nurdan bir bineğe bindiğini, sağ tarafında yetmiş bin melek, sol tarafında yetmiş bin melek ve arkasında yetmiş bin melek olduğu halde hareket ettiğini ve ümmetimin mü'min kadınlarını cennete götürdüğünü görür gibiyim.
Beş vakit namazlarını kılan, Ramazan ayında oruç tutan, Allah'ın evini ziyaret eden, malının zekatını veren, kocasına itaat eden ve Ali'yi seven her kadın, Fâtıma'nın şefaati ile cennete girecektir. Fâtıma dünya kadınlarının en üstünüdür."
"Ya Resûlallah! Fâtıma sadece kendi asrının mı en üstünüdür?" dediklerinde, şöyle buyurdular: "Kendi asrının üstünü olan Meryem'dir. Kızım Fâtıma geçmiş ve gelecekteki bütün kadınların en üstünüdür."
Muhibbuddin Taberî, Hz. Ali'den (a.s.) Hz. Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Benim kızım Fâtıma, kıyamet günü mahşere gelir ve O'nun üzerinde hayat suyuyla yoğrulmuş bir keramet elbisesi olur; mahlukat O'na bakarak şaşkınlığa uğrarlar. Sonra O'na cennetin elbiselerinden bir elbise giydirilir ve bu elbisenin üzerinde yeşil yazıyla şu yazılıdır:
'Hz. Muhammed (s.a.v.)'in kızı Fâtıma'yı en güzel surette ve en kâmil heybet ile ve tam bir kerametle cennete dahil eyleyin.'
Böylece bir gelin gibi etrafında yetmiş bin cariye ile cennete uğurlanır."
Muttaki, Kenzü'l-Ummal'a şöyle rivayet etmiştir: "Cennete girecek olan ilk şahıs Muhammed'in (s.a.v.) kızı Fâtıma'dır. Fâtıma'nın bu ümmetteki yeri Ben-i İsrail'deki Meryem'in yeri gibidir."
Hâkim, Ebu Hureyre'den naklettiğine göre Hz. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü peygamberler kendi kavimlerinden olan mü'minlerle mülakat edebilmek için at üzerinde mahşere gelirler.
Hz. Sâlih kendi devesine binerek mahşere gelir ve Ben, Burak'ın üzerinde mahşere gelirim. Burak her bir adımıyla gözün görebildiği en son noktaya kadar yol alır ve Fâtıma, Benim önümde hareket eder."
Hatib-i Bağdadî, İbn Abbas'tan rivayetle, Resûlullah'ın şöyle buyurduğunu yazmıştır:
"Ben, Mirac gecesi cennetin kapısına şöyle yazılmış olduğunu gördüm: 'La ilahe illallah, Muhammedun Resûlullah, Aliyyun habibullah, el-Hasanu ve'l Hüseynu safvetullah, Fatimetu hiyeretullah; ala bağizihim la'netullalı...'
(Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın Elçisi'dir, Ali Allah'ın Mahbubu'dur, Hasan ve Hüseyin Allah'ın seçkin kıldığı kimselerdir, Fâtıma Allah'ın beğendiği bir şahıstır, onlara düşmanlık yapana Allah'ın laneti olsun.)
Ebu Hureyre anlatıyor: "Allah Resulü (s.a.v.) bir gün sabah yanımıza geç geldi. Akşam olunca içimizden birisi: 'Ey Allah'ın Resulü! Bugün Seni göremediğimiz için bir hayli üzüldük' deyince, Allah'ın Resulü (s.a.v.) buyurdu ki:
"Bugün Beni hiç ziyaret etmeyen bir melek, Allah'tan izin alıp Beni ziyarete geldi. Bana, kızım Fâtıma'nın ümmetimin kadınlarının hanımefendisi olduğunu, Hasan ve Hüseyin'in de cennet gençlerinin efendileri olacağını haber vererek Beni müjdeledi."
Hz. Aişe anlatıyor: "Topluca Allah'ın Resulü'nün (s.a.v.) yanında bulunuyorduk. Hiç kimse bizden ayrı değildi. Tam o sırada Fâtıma (a.s.) yürüyerek geldi. Vallahi O'nun yürüyüşünün, Allah'ın Resulü'nün (s.a.v.) yürüyüşünden hiçbir farkı yoktu.
O'nun yanına varınca 'merhaba kızım' deyip O'nu sağ (ya da sol) yanına oturttu. Sonra O'na gizlice bir şey söyledi; Fâtıma hıçkırarak ağlamaya başladı. Ardından bir kez daha gizlice bir şey söyledi; bu sefer güldü.
Allah'ın Resulü (s.a.v.) kalkıp çıkınca, "Allah'ın Resulü (s.a.v.) bizim aramızda Sana özel bir şey söyledi ve Sen ağladın. Söyle bakalım O sana ne söyledi?" dedim.
Dedi ki: 'Allah'ın Resulü'nün (s.a.v.) sırrını hemen açığa vuracak değilim ya!'
Allah'ın Resulü (s.a.v.) vefat edince tekrar, 'Üzerinde olan hakkım için söyle; Allah'ın Resulü (s.a.v.) o gün Sana gizlice ne söylemişti?' diye sorunca anlatmaya başladı:
"İşte şimdi anlatacağım: İlk önce Bana, 'Cibril her yıl bir kez yanıma gelerek Kur'an'ı Benimle mukabele suretiyle okuyor; böylece karşılaştırma yapıyordu. Bu yıl ise bunu iki kez yaptı!
Sanırım vaktim gelip çattı. Allah'tan kork ve sabırlı ol' demişti. O'nun için ağladım. İkinci seferde ise: 'Ey Fâtıma! Bu ümmetin kadınlarının ve hatta dünya kadınlarının hanımefendisi olmak istemez misin?' deyince güldüm."
Tirmizi, Huzeyfe'den şöyle rivayet etmiştir

"Annem benden, 'Son görüşmen ne zaman oldu?' diye sordu. Ben, 'Falanca günden şimdiye kadar (kendisini ziyaret etmemişim)' dedim. Maksadı Peygamber ile görüşmemdi. Bu yüzden bana kızdı. Bunun üzerine ben, 'Ben akşam Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına gidip, akşam namazını O'nunla kılayım ve O'ndan bizim için mağfiret dilemesini isteyeyim' dedim.
Gidip akşam namazını Peygamber (s.a.v.) ile kıldım; Resûlullah yatsı namazına dek namazla meşgul oldu. Yatsıdan sonra da yine nafile namazı kıldı. Ben de Peygambere (s.a.v.) bakarak namazla meşgul oldum.
O, benim sesimi duyunca, 'Kimsin, Huzeyfe misin' dedi. 'Evet' dedim. Buyurdu ki: 'İstediğin nedir? Allah seni ve anneni bağışlasın' sonra sözlerine şöyle devam etti:
"Bu (gördüğüm) melek, bu geceden önce yeryüzüne asla inmemiş olan bir melektir. O, Rabbinin selamını Bana ulaştırmak ve Fâtıma'nın cennet hanımlarının en üstünü, Hasan ve Hüseyin'in cennet gençlerinin efendileri olduğunu müjdelemek için gelmiştir."
Ebu Nuaym, Cabir İbn Semure'den şöyle naklediyor: "Resûlullah (s.a.v.) gelip bizim yanımızda oturdu ve şöyle buyurdu: 'Fâtıma hastadır.'
Orada bulunanlar: 'Ziyaretine gidelim' dediler. Kalkıp Hz. Fâtıma'nın evine doğru hareket ettiler. Hz. Fâtıma'nın evinin kapısı açıktı.
Hz. Peygamber yüksek bir sesle: 'Kendini iyice ört, bir grup ziyaretine gelmiştir' buyurdu.
Hz. Fâtıma: 'Ya Resulallah üzerimde abadan başka bir örtü yoktur' dedi. Bunun üzerine Resûlullah abasını çıkarıp kapının arkasından Fâtıma'ya doğru uzattı ve 'Bununla başını ört' dedi. Sonra Resûlullah içeri girdi ve O'nun arkasından da diğerleri girdiler.
Biraz oturduktan sonra kalkıp gittiler; sonra ziyarete gelen adamlar, 'Allah'a and olsun Peygamberimizin kızının bu durumu (bu kadar fakir olması) hayret verici' dediler.
Resûlullah (s.a.v.) (bunu duyunca) şöyle buyurdu: "O kıyamet günü bütün hanımlardan daha üstün makama sahiptir."
Hâkim, İbn Abbas'tan naklediyor: "Resulullah (s.a.v.) bir defasında dört çizgi çizerek (ashabına), 'Bunların ne olduğunu biliyor musunuz?' diye sordu.
Ashab, 'Allah ve Resulü daha iyi bilir' diye cevap verdiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: Cennet kadınlarının en faziletlileri Huveylid kızı Hatice, Muhammed (s.a.v.) kızı Fâtıma, İmran kızı Meryem ve Mezahim kızı Asiye'dirler..."
Hâkim sahih senetle Abdullah ibn Mes'ud'dan rivayet etmiştir. Allah Resulü şöyle buyurdu:
"Fâtıma, iffetini kâmil olarak korudu. Bu yüzden Allah O'nun soyuna ateşi haram kılmıştır."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "... Ya Ali! Sen ümmetin imamı ve Benim vasimsin. Mü'minleri cennete doğru hidayet edeceksin.
Kızım Fâtıma'nın kıyamet günü nurdan bir bineğe bindiğini, sağ tarafında yetmiş bin melek, sol tarafında yetmiş bin melek ve arkasında yetmiş bin melek olduğu halde hareket ettiğini ve ümmetimin mü'min kadınlarını cennete götürdüğünü görür gibiyim.
Beş vakit namazlarını kılan, Ramazan ayında oruç tutan, Allah'ın evini ziyaret eden, malının zekatını veren, kocasına itaat eden ve Ali'yi seven her kadın, Fâtıma'nın şefaati ile cennete girecektir. Fâtıma dünya kadınlarının en üstünüdür."
"Ya Resulallah! Fâtıma (a.s.) sadece kendi asrının mı en üstünüdür?" dediklerinde şöyle buyurdular: "Kendi asrının üstünü olan Meryem'dir. Kızım Fâtıma geçmiş ve gelecekteki bütün kadınların en üstünüdür."
El-Cüveynî olarak meşhur olan İbrahim İbn Muhammed El-Hadid, Feraidü's-Simteyn adlı eserinde İbn Abbas'dan şunu rivayet etmektedir:
"Bir gün Resûlullah otururken Hasan (a.s.) çıkageldi. Resûlullah (s.a.v.) O'nu görünce ağladı.
Ardından şöyle dedi: 'Gel oğulcağızım! Gel yanıma, gel yanıma.' O'nu öyle yanına yaklaştırdı ki, sağ dizine oturttu.
Ardından Hüseyin (a.s.) çıkageldi. Resûlullah (s.a.v.) O'nu görünce ağladı. Ardından şöyle dedi: 'Ey oğulcağızım! Gel yanıma, gel yanıma.' O'nu öyle yanına yaklaştırdı ki, sol dizine oturttu.
Ardından Zehra (a.s.) çıkageldi. Resûlullah (s.a.v.) O'nu da görünce ağladı. Ardından şöyle dedi: 'Ey sevgili kızcağızım! Gel yanıma, gel yanıma.' O'nu önüne oturttu.
Ardından Emirü'l-Mü'minîn Ali (a.s.) çıkageldi. 'Bana doğru gel, Bana doğru gel ey kardeşim.' O'nu kendisine öyle yaklaştırdı ki sağ yanına oturttu.
Ardından ashabı O'na, 'Ya Resulallah, Sen bunlardan her birini gördüğünde ağladın. Onları gördüğünde onlarda Seni sevindirecek bir şey yok muydu?' dediler.
Resûlullah (s.a.v.), 'Beni nübüvvetle gönderen ve Beni bütün mahlukatın arasından seçip tertemiz kılan Allah'a kasem olsun ki, Ben ve onlar Allah katında yaratılmışların en keremlisidir. Yeryüzünden Bana onlardan daha sevimli hiçbir can bulunmamaktadır.'
Ardından Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Kızım Fâtıma geçmiş gelecek bütün kadınlardan üstündür. O vücudumun bir parçasıdır, gözümün nuru ve kalbimin meyvesidir.
O, Benim ruhumdur. O, insanlardan olan bir huridir. Rabbinin huzurunda ibadete durduğunda yıldızların yer ehli için parladığı gibi, O'nun nuru da gökteki melekler için parlar ve Allah Teala meleklerine şöyle hitap eder: 'Ey melekler, bakın benim kulum Fâtıma'ya; O Benim huzurumda durmuştur, korkudan titriyor; kalbiyle Benim ibadetime yönelmiştir.'
Sizleri şahit kılıyorum ki, Ben, O'nun takipçilerini ateşten koruyacağım. Ben, O'nu gördüğümde Benden sonra O'na yapılanları hatırlarım. Sanki onun evine zilletin girişini, evinin hürmetinin çiğnenmesini, hakkının gasp edilmesini, mirasının engellenmesini, kemiklerinin kırılışını, cenininin düşürülüşünü ve O'nun ya Muhammed yetiş feryatlarını ve bu feryatlarına icabet edilmemesini duyar gibiyim."
Hz. Fâtıma (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ya Resulullah! Selman, Benim elbisemi görüp şaşırdı. Seni hak üzere peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Benim ve Ali'nin beş seneden beri bir koç postundan başka bir şeyimiz yoktur.
Gündüzleri onun üzerinde devemize yemini veriyoruz. Geceleri de döşek yapıp, üstünde uyuyoruz. Yastığımız deridir ve içini hurma lifiyle doldurmuşuz."
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ey Selman! Hiç şüphesiz Benim kızım, en öndeki kafilenin içindedir."
Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a and olsun ki, şimdi öyle bir söz diyeceğim ki, Benden başka kim o sözü söylerse yalancıdır: Ben âlemlere rahmet olan Peygamber (s.a.v.)'den miras aldım, eşim (Fâtıma) ümmetin kadınlarının en üstünüdür; Ben de vasilerin en üstünüyüm."
Resûlullah (s.a.v.)'den şöyle rivayet edilmiştir: "Sizin erkekleriniz arasında en üstün olan Ali; gençleriniz arasında en üstün olan Hasan ve Hüseyin ve kadınlarınız arasında en üstün olan Fâtıma'dır". (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.