Hz. Hasan neden barışa yöneldi?
Hz. Hasan, kendisinden istenen ateşkesi ve savaştan vazgeçmeyi kabul etmekten başka bir çare göremedi. Çünkü daha önce belirttiğimiz gibi taraftarlarının ona
yönelik basiretleri zayıftı, bozguncu bir yaklaşım sergiliyorlar, kendisine karşı çıkıyorlardı
19.06.2012 00:00:00
Şeyh Müfid şöyle diyor:
“İmam Hasan (a.s.), halkın davranışlarına baktı. Bu bakışla insanların kendisini desteksiz bıraktıkları ve ona karşı kötü niyet besledikleri yönündeki basireti arttı. Ona açıktan açığa sövüyorlar, kendisini kâfir olmakla suçluyorlar, kanının dökülmesinin ve mallarının yağmalanmasını helal görüyorlardı. Babasının ve kendisinin bağlılarından olan yakın çevresi dışında, başına gelecek belaları önleyecek kimseleri kalmamıştı. Bu yakın çevresi ise, Şam ordularına karşı koyacak güçte ve yeterlilikte değildi.
Bu sırada Muaviye ona ateşkes ve barış isteyen bir mektup gönderdi. Bunun yanı sıra İmam Hasan'ın canına kastedeceklerini ve Muaviye'ye teslim edeceklerini bildiren dostlarının mektuplarını da ona iletti. Barış teklifine olumlu karşılık verdiği takdirde, kendisine karşı İmam'ın lehine olan birtakım şartlar önerdi ve bağlı kalınması herkesin faydasına olacak olan bir takım maddeler ortaya koydu. İmam Hasan (a.s.) ona güvenmemişti. Bu önerisinin hile amaçlı ve canına kastetme hazırlığına yönelik bir girişim olduğunu biliyordu. Fakat kendisinden istenen ateşkesi ve savaştan vazgeçmeyi kabul etmekten başka bir çare göremedi. Çünkü az önce belirttiğimiz gibi taraftarlarının ona yönelik basiretleri zayıftı, bozguncu bir yaklaşım sergiliyorlar, kendisine karşı çıkıyorlardı. Bunun yanı sıra birçoğu, kanının dökülmesini ve kendisini düşmanına teslim etmeyi hedefleyen gizli niyetler taşıyordu. Ayrıca amcasının oğlu kalleşlik edip düşmanının yanına geçmiş ve taraftarlarının birçoğu, ahreti bir yana bırakıp dünyalık çıkarlara yönelmişti.” (el-İrşad, 190-191; Hidayet Önderleri, 181-183)
İmam Hasan'ı barışa yönelten sebepler
1- Dış politika:
Meseleye o günkü dış politika açısından baktığımızda şunları görüyoruz:
“İmam Hasan ile Muaviye'nin ordularının karşı karşıya geldikleri haberi Doğu Rum liderlerine ulaştığı zaman amaçlarına ulaşabilmek için uygun fırsatı yakaladıklarını düşündüler. Bu nedenle büyük bir ordu ile Müslümanlardan intikam almak için İslam topraklarına saldırmaya karar verdiler. Böyle bir ortamda İslam'ın esaslarını korumakla yükümlü İmam Hasan gibi birisinin barışı kabul etmekle bu büyük tehlikeyi İslam dünyasından uzaklaştırmaktan başka bir yolu olabilir miydi? Dar görüşlü dostlarının kınamaları ve psikolojik baskıları pahasına olsa bile!” (M. Pişvai, İmamların Hayatı, s. 74)
Tarihçi Yâkubi bu konuda şunları yazıyor:
“Muaviye, İmam Hasan ile barıştıktan sonra Şam'a dönerken Rum imparatorunun büyük ve düzenli bir ordu ile İslam topraklarına saldırmak için Rum'dan hareket ettiği haberini aldı. Böyle büyük bir orduyla savaşacak gücü olmayan Muaviye, onlarla barış imzalayarak Doğu Rum Devletine yüz bin dinar ödemeyi kabul etti.” (Tarih, Yâkubî, c. 2, s. 206)
“İmam Hasan (a.s.), halkın davranışlarına baktı. Bu bakışla insanların kendisini desteksiz bıraktıkları ve ona karşı kötü niyet besledikleri yönündeki basireti arttı. Ona açıktan açığa sövüyorlar, kendisini kâfir olmakla suçluyorlar, kanının dökülmesinin ve mallarının yağmalanmasını helal görüyorlardı. Babasının ve kendisinin bağlılarından olan yakın çevresi dışında, başına gelecek belaları önleyecek kimseleri kalmamıştı. Bu yakın çevresi ise, Şam ordularına karşı koyacak güçte ve yeterlilikte değildi.
Bu sırada Muaviye ona ateşkes ve barış isteyen bir mektup gönderdi. Bunun yanı sıra İmam Hasan'ın canına kastedeceklerini ve Muaviye'ye teslim edeceklerini bildiren dostlarının mektuplarını da ona iletti. Barış teklifine olumlu karşılık verdiği takdirde, kendisine karşı İmam'ın lehine olan birtakım şartlar önerdi ve bağlı kalınması herkesin faydasına olacak olan bir takım maddeler ortaya koydu. İmam Hasan (a.s.) ona güvenmemişti. Bu önerisinin hile amaçlı ve canına kastetme hazırlığına yönelik bir girişim olduğunu biliyordu. Fakat kendisinden istenen ateşkesi ve savaştan vazgeçmeyi kabul etmekten başka bir çare göremedi. Çünkü az önce belirttiğimiz gibi taraftarlarının ona yönelik basiretleri zayıftı, bozguncu bir yaklaşım sergiliyorlar, kendisine karşı çıkıyorlardı. Bunun yanı sıra birçoğu, kanının dökülmesini ve kendisini düşmanına teslim etmeyi hedefleyen gizli niyetler taşıyordu. Ayrıca amcasının oğlu kalleşlik edip düşmanının yanına geçmiş ve taraftarlarının birçoğu, ahreti bir yana bırakıp dünyalık çıkarlara yönelmişti.” (el-İrşad, 190-191; Hidayet Önderleri, 181-183)
İmam Hasan'ı barışa yönelten sebepler
1- Dış politika:
Meseleye o günkü dış politika açısından baktığımızda şunları görüyoruz:
“İmam Hasan ile Muaviye'nin ordularının karşı karşıya geldikleri haberi Doğu Rum liderlerine ulaştığı zaman amaçlarına ulaşabilmek için uygun fırsatı yakaladıklarını düşündüler. Bu nedenle büyük bir ordu ile Müslümanlardan intikam almak için İslam topraklarına saldırmaya karar verdiler. Böyle bir ortamda İslam'ın esaslarını korumakla yükümlü İmam Hasan gibi birisinin barışı kabul etmekle bu büyük tehlikeyi İslam dünyasından uzaklaştırmaktan başka bir yolu olabilir miydi? Dar görüşlü dostlarının kınamaları ve psikolojik baskıları pahasına olsa bile!” (M. Pişvai, İmamların Hayatı, s. 74)
Tarihçi Yâkubi bu konuda şunları yazıyor:
“Muaviye, İmam Hasan ile barıştıktan sonra Şam'a dönerken Rum imparatorunun büyük ve düzenli bir ordu ile İslam topraklarına saldırmak için Rum'dan hareket ettiği haberini aldı. Böyle büyük bir orduyla savaşacak gücü olmayan Muaviye, onlarla barış imzalayarak Doğu Rum Devletine yüz bin dinar ödemeyi kabul etti.” (Tarih, Yâkubî, c. 2, s. 206)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.