Yaklaşık yirmi sene evvel ortaokul sıralarında birbirimize İngilizce yazılışlı Türkçe okunuşlu espiriler yapardık. Yazıyı bir arkadaşa okuturduk tabii doğal olarak o da İngilizce gibi görünen bu cümleye bir anlam vermeye çalışır ya anlayamadığını yada cümlenin yanlış yazıldığını ifade ederdi. Tabi bu şaka ortaokul yıllarından hoş bir anı olarak kaldığında bir sorun yok ama hala o yıllarda kalmış arkadaşların dükkan tabelalarını yada ürün markalarını bu mantıkla oluşturmalarının ciddi bir kompleks yada kültürsüzlük olduğunu düşünüyorum. Özellikle İstanbul ve diğer büyük şehirlerimizde adeta bir moda haline gelen yabancı markalı tabelalara ve şakadan bozma markalara her adımbaşı rastlar olduk. "Shish kabab, Wahdeth, Zeyteen..." Birde turist açısından olayın vahim bir boyutu var. Adam Türkiye'ye gelmiş İstanbul'da geziyor birde ne görsün mağazaların tabelasında İngilizceye benzeyen ama hiçbir anlamı olmayan bir marka var yada gerçekten İngilizce yada Fransızca olan markalar var. Hatta Çince yazılmış tabelalara bile rastlamaya başladık ki onlar tam kara mizah. Turist ülkesine gittiğinde ne anlatacak Türk esnafının ne kadar şakacı olduğunu mu yoksa? Üstelik bu durumun ticari bir geleceği de yok. Hatta çok riskli. Hatırlayın bir zamanlar İtalya ile kriz yaşadığımızda özellikle yüzde yüz yerli olmasına rağmen adının sonuna ....tino gibi ekler ekleyerek İtalyan menşeyliymiş gibi görünen markalar nasılda gazetelere yerli marka olduklarının ilanlarını vermişlerdi. Birkaç ay evvel Fransa ile yaşanan krizde az mı tekstil markası etkilendi? Üstelik birçoğu yine yüzde yüz Türk malı olmasına rağmen.Ama bence en komiği taklit markalar. Hani meşhur bir markayı alıp ya okunuşundan yada yazılışından yola çıkarak marka üretmiyorlar mı o marakaları gördüğümde gülmekten kendimi alamıyorum. Üstelik te bu yöntemi genelde ürün kalitesi oldukça düşük olan firmalar tercih ediyor. Belki markanın yabancı duruşundan yada meşhur bir markayı andırmasından olurya yanlışlıkla belki satar mantığıyla düşünülmüş olsa gerek. Ancak mal bas bas bağırıyor "Ben kalitesizim, beni alma pişman olursun, ben taklitim orjinal değilim""Adamın biri yağmurlu bir günde Galata köprüsünde durmuş ayakkabı satıyor. Altı kağıt altı kağıt diye bağırırken vatandaşın biri gelir ver bana oradan kırkiki numara siyah bir ayakkabı der Adam da verir. Vatandaş oracıkta ayakkabıyı giyer ve yürümeye başlar. Ancak daha köprüdeyken ayakkabının altı delinir ve ayağına su girer. Ayakkabının altına bakan vatandaş ne görsün ayakkabının altı kağıttandır o sinirle Ayakkabıcıya koşar. Adam adam bu nasıl ayakkabı altını kağıttan yapmışsın utanmıyormusun derken Ayakkabıcı gayet pişkin bir şekilde kardeşim ben deminden berin ne diye bağırıyorum altı kağıt altı kağıt. "Vatandaşın bu pişkinliğe verecek bir cevabı yoktur ve oradan yalın ayak uzaklaşır.Bu tabela konusunda en büyük sorumluluk belediyelere düşüyor. Dünyanın birçok ülkesinde belediyeler bu tarz gayri milli tabelaların asılmasını yasaklıyor. İstanbul gibi dünyanın gözbebeği olan bir şehirde, Türkiye gibi bir ülkede artık kendimize daha fazla güldürmeyelim ve bir an önce gerekli kanunlarla ve toplumsal tepkiyle dükkan adlarımızı tarihimize, örfümüze güzel Türkçemiz'e uygun hale getirelim.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012