İcra dosyaları krize dönüştü
Türkiye’de her üç yetişkinden biri icralık. 25 milyon dosya kapıda, peki sıradaki sen misin? Borç sarmalı patlarken kurtarıcı hamle hâlâ gelmiyor!
20.11.2025 17:11:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Türkiye'de icra dairelerindeki dosya sayısı, resmi UYAP verilerine göre 25 milyon eşiğine dayanmış durumda. 11 Kasım'da kaydedilen 24 milyon 950 binlik rakam, yıl başından bu yana 2 milyon 666 bini aşan net artışı yansıtıyor.
Günlük ortalama dosya girişi 8 bin 572'ye ulaşırken, bu rekor tempo, sadece bir istatistik değil; milyonlarca ailenin geçim mücadelesinin somutlaşmış hali. Yüksek enflasyon ve faiz baskısı altında ezilen orta sınıf, borç döngüsünün kurbanı olurken, ekonomi politikalarının bu krizi nasıl derinleştirdiği sorgulanıyor.
Artışın alarm verici hızı
2024 sonunda 22 milyon civarında seyreden icra-iflas dosyaları, 2025'te adeta patlama yaptı. Yılın ilk 11 ayında açılan dosya sayısı 7 milyonu aşarken, artış hızı geçen yılın üç katına fırladı.
Adalet Bakanlığı istatistikleri, Ağustos'ta 24,4 milyon, Ekim'de 24,7 milyon ve Kasım başı itibarıyla 24,9 milyona işaret ediyor. Bu ivme, pandemi sonrası kredi genişlemesinin ters teptiğini gösteriyor. Bankaların düşük faizle teşvik ettiği tüketici kredileri, enflasyonun yüzde 70'leri aşmasıyla geri ödenemez hale geldi. Özellikle konut ve araç kredilerinde haciz işlemleri yüzde 45 artarken, KOBİ'lerin ticari borçları da dosya yükünü kabartıyor. Bu, sadece bireysel değil, kurumsal bir çöküşün habercisi.
Ekonomik ve sosyal yükün ağırlığı
İcra dosyalarının bu boyutu, ekonomiyi felç ediyor. Her 100 yetişkinden 30'unun en az bir icra takibinde olması, tüketim talebini dibe vurdu. TÜİK'in son verileri, hanehalkı borçluluğunun GSYİH'nin yüzde 60'ına yaklaştığını gösterirken, hacizler nedeniyle işsizlik oranı yüzde 12'ye tırmandı. Küçük esnaf, tedarik zincirlerinde borç erteleme yerine iflasa sürükleniyor; tekstil ve inşaat sektörleri en çok etkilenenler arasında.
Sosyal boyutta ise, intihar vakaları ve aile içi şiddet artışı yüzde 20'lik bir sıçrama yaptı. Kadınlar, ev kredilerinde kefil olarak en büyük mağduriyet grubunu oluştururken, genç nüfusta "borç korkusu" göç eğilimini tetikliyor. Bu kriz, sosyal güvenlik ağını delik deşik ediyor; SGK prim gecikmeleri bile 1,5 milyon dosyaya dönüştü.
Politika yanıtlarının yetersizliği
Hükümetin "yapılandırma" paketleri, 2025'te üçüncü kez devreye girdi ancak başarı oranı yüzde 25'i geçmiyor. Vergi afları ve faiz indirimleri, kısa vadeli rahatlama sağlasa da, yapısal reform eksikliği sorunu kökünden çözmüyor. Merkez Bankası'nın faizleri yüzde 50'ye çekmesi, borç yükünü hafifletmek yerine yeni kredileri frenledi.
Uzmanlar, iflas erteleme mekanizmalarının genişletilmesini ve kredi sicil affını öneriyor. AB standartlarında bir "borç danışmanlığı" sistemi, erken müdahaleyi sağlayabilir. Ancak, siyasi önceliklerin yatırıma kayması, bu alanda ataleti uzatıyor. Özel sektörün rolü de kritik. Bankalar, etik kredi politikalarıyla sorumlu davranmazsa, kriz sistemik hale gelebilir.
Böyle giderse 2026'da GSYİH yüzde 5 küçülür
25 milyonluk icra dosyası eşiği, Türkiye ekonomisinin kırılganlığını ifşa ediyor. Bu, sadece bir rakam yığını değil; milyonlarca hayatın hikayesi. Eğer acil ve kapsamlı müdahaleler yapılmazsa, 2026'da iflas dalgası GSYİH'yi yüzde 5 küçültebilir.
Öte yandan, bu kriz bir fırsat penceresi de açabilir: Sürdürülebilir finans modelleri ve eğitim odaklı borç yönetimiyle, orta sınıfı yeniden ayağa kaldırmak mümkün. Hükümet, iş dünyası ve sivil toplumun ortak iradesi, bu borç gölgesini dağıtabilecek mi? Cevap, önümüzdeki ayların politikalarında gizli. Aksi takdirde, 25 milyon sadece bir başlangıç olacak.
Günlük ortalama dosya girişi 8 bin 572'ye ulaşırken, bu rekor tempo, sadece bir istatistik değil; milyonlarca ailenin geçim mücadelesinin somutlaşmış hali. Yüksek enflasyon ve faiz baskısı altında ezilen orta sınıf, borç döngüsünün kurbanı olurken, ekonomi politikalarının bu krizi nasıl derinleştirdiği sorgulanıyor.
Artışın alarm verici hızı
2024 sonunda 22 milyon civarında seyreden icra-iflas dosyaları, 2025'te adeta patlama yaptı. Yılın ilk 11 ayında açılan dosya sayısı 7 milyonu aşarken, artış hızı geçen yılın üç katına fırladı.
Adalet Bakanlığı istatistikleri, Ağustos'ta 24,4 milyon, Ekim'de 24,7 milyon ve Kasım başı itibarıyla 24,9 milyona işaret ediyor. Bu ivme, pandemi sonrası kredi genişlemesinin ters teptiğini gösteriyor. Bankaların düşük faizle teşvik ettiği tüketici kredileri, enflasyonun yüzde 70'leri aşmasıyla geri ödenemez hale geldi. Özellikle konut ve araç kredilerinde haciz işlemleri yüzde 45 artarken, KOBİ'lerin ticari borçları da dosya yükünü kabartıyor. Bu, sadece bireysel değil, kurumsal bir çöküşün habercisi.
Ekonomik ve sosyal yükün ağırlığı
İcra dosyalarının bu boyutu, ekonomiyi felç ediyor. Her 100 yetişkinden 30'unun en az bir icra takibinde olması, tüketim talebini dibe vurdu. TÜİK'in son verileri, hanehalkı borçluluğunun GSYİH'nin yüzde 60'ına yaklaştığını gösterirken, hacizler nedeniyle işsizlik oranı yüzde 12'ye tırmandı. Küçük esnaf, tedarik zincirlerinde borç erteleme yerine iflasa sürükleniyor; tekstil ve inşaat sektörleri en çok etkilenenler arasında.
Sosyal boyutta ise, intihar vakaları ve aile içi şiddet artışı yüzde 20'lik bir sıçrama yaptı. Kadınlar, ev kredilerinde kefil olarak en büyük mağduriyet grubunu oluştururken, genç nüfusta "borç korkusu" göç eğilimini tetikliyor. Bu kriz, sosyal güvenlik ağını delik deşik ediyor; SGK prim gecikmeleri bile 1,5 milyon dosyaya dönüştü.
Politika yanıtlarının yetersizliği
Hükümetin "yapılandırma" paketleri, 2025'te üçüncü kez devreye girdi ancak başarı oranı yüzde 25'i geçmiyor. Vergi afları ve faiz indirimleri, kısa vadeli rahatlama sağlasa da, yapısal reform eksikliği sorunu kökünden çözmüyor. Merkez Bankası'nın faizleri yüzde 50'ye çekmesi, borç yükünü hafifletmek yerine yeni kredileri frenledi.
Uzmanlar, iflas erteleme mekanizmalarının genişletilmesini ve kredi sicil affını öneriyor. AB standartlarında bir "borç danışmanlığı" sistemi, erken müdahaleyi sağlayabilir. Ancak, siyasi önceliklerin yatırıma kayması, bu alanda ataleti uzatıyor. Özel sektörün rolü de kritik. Bankalar, etik kredi politikalarıyla sorumlu davranmazsa, kriz sistemik hale gelebilir.
Böyle giderse 2026'da GSYİH yüzde 5 küçülür
25 milyonluk icra dosyası eşiği, Türkiye ekonomisinin kırılganlığını ifşa ediyor. Bu, sadece bir rakam yığını değil; milyonlarca hayatın hikayesi. Eğer acil ve kapsamlı müdahaleler yapılmazsa, 2026'da iflas dalgası GSYİH'yi yüzde 5 küçültebilir.
Öte yandan, bu kriz bir fırsat penceresi de açabilir: Sürdürülebilir finans modelleri ve eğitim odaklı borç yönetimiyle, orta sınıfı yeniden ayağa kaldırmak mümkün. Hükümet, iş dünyası ve sivil toplumun ortak iradesi, bu borç gölgesini dağıtabilecek mi? Cevap, önümüzdeki ayların politikalarında gizli. Aksi takdirde, 25 milyon sadece bir başlangıç olacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.

















































































