Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, ciritini idam cezasına sallarken, akıllara gelen soru şu oluyor: Ölüm cezası sil baştan mı? İnsanların kanını donduran Özgecan cinayetinin artçı sarsıntıları devam ediyor. Ülke ayağa kalktı, dehşet veren olay değişik açılardan tartışılırken asıl bombayı patlatan Yargıtay Başkanı oldu ve idamın geri getirilmesinin tartışılması gerektiğini ifade etti. Başkan şunları da söylüyordu: "Toplumun yüzde sekseninin idamın geri getirilmesi konusunda mutabakata varacağını düşünüyorum."Bazı siyasetçiler de aynı minvalde görüş serdederken, Cumhurbaşkanı da Özgecan'ı öldürene en ağır cezanın verilmesini, bu davanın takipçisi olacağını açıklıyordu.İki başkanın, Erdoğan ve Cirit'in fikirleri buluşuyordu. Her ikisinin daha önce de buluşmaları Üsküdar Adliyesi'nde olmuştu. Tayyip Erdoğan "akbil davası"ında kalpazanlıktan yargılanıyorken, İsmail Rüştü Cirit de, davaya bakan ağır ceza mahkemesinin reisi olarak Erdoğan'ı aklıyordu. Bu aklama kararından sonra bahtı açılan ağır ceza reisi Yargıtay üyesi olmuş ve siyasi arenaya dönen Yargıtay seçimlerinde de Yargıtay Başkanlığını kazanmıştır.Bu Yargıtay Başkanı arkadaşımız, adalet duygularının tepkisi olarak, işlenen menfur cinayet nedeniyle idam geri getirilmeli, derken Erdoğan'ı aklama kararı verdiği tarihlerdeki adalet duyguları nasıldı, merak ediyoruz doğrusu.Yargıtay Başkanı, toplumun yüzde 80'inin idam cezasının geri getirilmesini istediğini ifade ederken, istatistikî verilere mi dayanıyordu, bu konuda anket mi yapmıştı? Tabii ki, hayır! Başkan, ülkeyi sarsan cinayet nedeniyle toplumun haklı tepkisini ve infial duygularını nazara alarak böyle bir yargıya varmıştı.Söz toplumun ne düşündüğüne gelince; bu toplumun kahir ekseriyeti zinaya da, domuz etine de karşıdır. AKP iktidarı, bu toplumu temsil ettiğini tekrarlayıp dururken, toplumun çoğunluğunun, hem de çok önemli çoğunluğunun duygu ve düşüncelerine saygı mı göstermiştir? Ne gezer, tam aksine AB istiyor diye, halkın arzusu yerine, Batı'ya râm olmuştur. Zina da, domuz eti de serbesttir.Bebeklere varıncaya kadar 40 bin insanımızı acımasızca katleden cani Abdullah Öcalan için Türk Ulusu adına karar veren Yargı, onu idama mahkûm etmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı, AB ve ABD baskısı ile Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezası kaldırılmıştır. Cezası müebbete çevrilen cani için siyasal iktidar İmralı'ya kurtarma botu gönderme telâşındadır. Öcalan nasıl kurtulur, bu konuda gösterilen AKP çabası Öcalan'ı ipten alan Batı'lıları sollamış durumda. Eğri oturup doğru konuşalım; halkın tepkisi yerinde ve çok haklı, geçmişte Öcalan'ın asılmasını beklerken, ipten alınmasına tepki koyan toplum bugün, Özgecan cinayeti için adaletin gerçekleşmesini istemektedir. Ancak, bebek katiline barış eli uzatan siyasilerin, Özgecan cinayetinde idamdan bahseder olması gösteri adaleti midir, kuşkumuz var.Uyarı, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'ten geldi. İdam cezasının geri getirilmesinden söz edilse de, uluslararası taahhütlerimiz var, diyen Çiçek işin zorluğunu öne çıkardı.Ceza adaleti konusunu bir başka yazımıza taşımak üzere şimdilik şunu söyleyebiliriz; cezanın şiddeti, ağırlığı suçu önlemeye yetmemektedir. Asıl suçu doğuran sosyal ve ekonomik nedenlerin üzerine eğilmek suç sosyolojisi açısından bir ön meseledir. İşte tam bu noktada Özgecan'ın ailesinin davranışı herkese ders olacak niteliktedir, şöyle: Valilik, öldürülen kızımızın ailesine maddi yardım kararı aldıysa da, aile bu kararı kabul etmedi. Valilikte yapılan görüşme sonrasında ailenin öne sürdüğü şarta göre, yapılacak yardımla suçu önlemeye yönelik bir rehabilite, tedavi merkezi kurulmalıydı. Ailenin şartı kabul edildi ve yardım, toplumsal hizmete tahsis edildi. Başta ilgili bakanlıklar olmak üzere toplum yararına ayrılmış alanları, adrese teslim ihalelerle kayrılmış olanlara peşkeş çekenlere ders olsun!