Dün Lawrence isimli bir İngiliz askerinin artı ajanının, İslam dünyasında, akıllı, hitabeti iyi, ilmi geniş bir casus, fitnebaz olarak görev yaptığına kısaca değindik. Sonuçta Osmanlı dağılmış ama Türk Milleti dağılmamıştı. O yokluğa iç ve dış her türlü ihanete rağmen Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlardı.
Lawrence 1935’te ölmüştü. Ama dünde iddia ettiğim gibi ruhu başka bedenlerde, hemde çoğalmış bir şekilde aramızda dolaşıyor. Bu yazıyı bitirdikten sonraki gün, bir haberle karşılaştım. “İslam’da örtünme yokmuş. Bu konuda Yahudilikten etkilenilmiş.” Vay anasını, dedim. Lawrence beni mi, duydu ki, hemen kendini belli etti!
Selçuk Üniversitesi’nden bir İlahiyat hocası, profesörü, bilmem ne başkanı. Adı da, soyadı da Türkçe. İşte bu şahıs çıkmış diyor ki; İslam’da örtünme yok. Ya örtünenler? Onlar Yahudilikten etkilenmiş. Evet, iddia bu. Tabi bu şahıs kendince kelimelere anlamlar yüklüyor, o zamanın kültürünü eşeliyor hatta işi cennetten kovulma hadisesine kadar dayandırıyor.
Şimdi, günümüzde insanımızın itikadı üzere oynanan oyunlar ortada. Bu dini Hz. Muhammed (sav) anlamadı!
Ehl-i Beyt anlamadı! Güzide sahabesi anlamadı! Mezhep imamları anlamadı! Gönül dostları (Abdülkadir Geylani, Mevlana, Yunus vb. gibi) anlamadı! Hz. Fatıma (a.s) haşa başını Yahudilerden etkilendiği için örttü! velhasıl peygamberi-mizin kutlu eşleri, annelerimizin hepsi Yahudilerden etkilendi ama bu ve benzeri şahıslar İslam’ın emirlerini gayet iyi anladılar. Öyle mi? Haşa sümme haşa…
Bu ve benzeri düşünce sahiplerine sesleniyorum. İddialarınızı müşahhas hale getirin. Yani şahsınızda, ailenizde bizzat fikirleriniz yaşansın ki, inandırıcı olsun. Mesela bu ilahiyat profesörü, alsın hanımını, annesini, varsa kızlarını artı yakın akrabalarını, medyayı da çağırsın. Havalarda ısındı zaten. Gitsin Akdeniz de bir plaja ve ailecek poz versin, denize girsin ve medyaya; Bakın İslam’daki örtünme gördüğünüz kadardır. El, yüz ve ayak topuklarından gayrisini örtenler, Yahudi inancından etkilenenlerdir, desin. Bizde bu şahsın iddialarını, gerçekten inandığını söylemek, olarak algılayalım. Yoksa sen, bu milletin imanına bomba yerleştirmeye çalışanlardan birisin.
Hiç alınmaya, darılmaya gerek yok. Eğer bir fikri, düşünceyi savunuyorsan, önce onu şahsında, ailende, yakın çevrende hayata geçireceksin. Çünkü İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed (sav) öyle yaptı. Ehl-i Beyt’i öyle yaptı…
Tabi akla şu soru da gelebilir? Bu tip İslam dışı görüş ve düşünceler neden günümüzde, özellikle İslam’da varmış gibi gösterilmeye çalışılıyor?
İşte bu sorunun cevabı “hür adamda” saklı, ABD’de saklı, dinler arası diyalog’da saklı, komünizme karşı kullanılan ABD İslamcılarında saklı, Büyük Ortadoğu Projesi’nde saklı. Evet, bir dönem dini kullandık, diyen siyasi anlayışta saklı, Hıristiyanlarla amentü ittifakına girenlerde saklı, papanın elini öpenlerde, emrine girenlerde, onu uçak merdivenlerinde karşılayanlarda saklı…
Aslında hiçbir şey saklı değil. Hemen gözümüzün önünde artı bizden (halktan) aldıkları para, güç ve oy ile ismi saklı, hedef ve niyetleri açık kimseleri biz büyüttük, büyütmeye de devam ediyo-ruz. Yarın yeni bir sima, yine bizden bir isimle çıkıp; İslam’da namaz yoktur. O zamanın Müslümanları, yediklerini sindirmek için artı soda olmadığı için bu tip sportif hareketleri geliştirmişler, diyebilir.
Kızmaya gerek yok. Başörtüsüne laf atan namaza da atar. Neden? Çünkü sen dinine, milletine, medeniyetine, kültürüne sahip çıkmadın. Ben mi ne yaptım? Bu anlayışta olanlara, İslam’dan başka din arayanlara, dinde olmayanı varmış gibi gösterenlere yine Allah’ın hitabıyla rest çektim ve “LEKÜM DİNİKÜM VELİYEDİN” dedim, anlaşıldı mı?