Galatasaray için sıklıkla Süper Lig'de daha atak Avrupa maçlarında ise savunma yapan bir futbol oynadığı söylendi.
Şimdi işin açıkçası Galatasaray eğer Altay bir Avrupa kulübü değilse maç boyunca hep savunma yaptı.
Her halde bu bir Avrupa kupası maçıydı ve Altay da Avrupa takımı.
Tabii öyle değil ama Galatasaray büyüklüğüne yakışmayacak şekilde yüksek ihtimalle küme düşecek olan Altay karşısında 1-0'ı korumaktan başka bir şey yapmadı.
Bu futbolu Barcelona karşısında oynasaydı övgü alacaktı ama karşısındaki Barcelona değil. Maalesef gerçek bu.
Maç boyunca tempo yükselmedi ve Galatasaray tempoyu yükseltmek için hiçbir şey yapmadı. Oyunu zorlayan Altay’dı.
Fakat onlar da ortaya bir takım oyunu koyabilmiş değiller. Sahanın yıldızı ise Altaylı Rodriguez’di.
Maç boyunca özellikle ilk yarı Omar'ı çok zorladı. Gerçi Omar karşısına kim geldiyse zorlandı.
Omar maçın başlarında Gomis ile iyi bağlantı kurabileceği sinyalleri vermişti ama devamı gelmedi.
Bu umut vadeden bağlantı merkezdeki takım arkadaşları tarafından desteklenmedi. Merkez deyince buradaki oyuncular da pek parlamadı.
Pulgar maç boyunca Altay birinci bölgesine derin paslar atsa dahi bunlardan ancak 8. dakikadaki golle sonuçlandı.
Pulgar güzel bir pasla topu Berkan'a iletti. Berkan da Kerem'e gol pası verdi. Kerem'in 18 içine deparı ve sonrasındaki şutu muhakkak övgüyü hak ediyor.
Dediğim gibi Pulgar derin paslar attı ama merkez oyuncular birbiri ile uyumlu değillerdi.
İki örnek. Birincisi hemen 3'te Pulgar ile Berkan anlaşamayarak rakibine top kaptırıyorlar. İkincisi yine Pulgar ve Berkan bu sefer 70'te rakiplerinden birlikte çalım yiyorlar.
Galatasaray'ın merkezindeki oyuncuların birlikte ve aynı anda top kaptırıp çalım yemeleri anlaşılabilir bir durum değil.
Gomis'e bakarsak istekli ve tehditkar bir başlangıç yaptığı gerçek ama o kadar. Sadece başlangıç.
Gomis maçın başında Omar'la 30'dan sonra ise Babel ve Emre Kılınç ile uyumlu oynamaya çalışsa da bir sonuç çıkmadı.
30 ile 45 arasında Emre Kılınç, Babel ve Gomis'in içinde olduğu üç sonuçsuz pas zinciri vardı.
Galatasaray'ın tek doğru yaptığı şey maçın son anları hariç sahaya derli toplu bir dağılım yapmasıydı.
Mamafih oyun hiçbir zaman dağılımın çok da dağılacağı tempoya yükselmedi.
Berkan her zamanki gibi iyi niyetli mücadele ve koşu futboluna rağmen bitirici paslar atmaktan çok uzaktı. Bakın Berkan'ın oynadığı mevkide sadece atletik özellikler yeterli değil.
Forvet arkası oynadı ama en azından benim gördüğüm bir tane anlamsız pası var ki ne yapmaya çalıştığını anlamak çok zor.
49'da Berkan, Gomis ve Kerem'e öyle bir pas attı ki ne Gomis ne de Kerem'in topa yetişme imkanı var.
Galatasaray'da o mevkide oynayan merkez oyuncunun böyle ne olduğu belli olmayan paslar atması kabul edilebilir durum değil.
Oyuna sonradan giren stoper Alpaslan ise 67'de öyle bir çalım yedi ki burada da Galatasaray'ın stoperi böyle geçilir mi dedirtiyor.
Açık bir şekilde bu durumlar Galatasaray kalitesi değil. Galatasaray'ın bu maçı almasının geriye bir açıklaması kalıyor o da şans.
Genelde çok sıkıcı geçen maç son anlarda heyecan kazandı. 90+2'de Galatasaray ikinci golü Kerem’le bulabilirdi ama bir sonuç çıkmadı.
90+4'te ise Poko'nun kafasını önleyen Muslera adeta Galatasaray'ı ipten aldı.
Bu oyun ile Torrent'in Galatasaray'ın gelecek sezonki hocası olma ihtimali çok azalmış oluyor.
Galatasaray'ın geçirdiği bu berbat sezon gelecek seneyi de etkileyebilir.
Galatasaray'ın hemen hemen tüm mevkilerde transfere ihtiyacı var.
Bu şartlarda Galatasaray'ın gelecek sezon başarılı olması mucizelere bağlı.
Bakın işte görün her şeye akıl ile yaklaşmayıp duygular ile hareket edince işler nasıl sarpa sarıyor. Bugünkü sıkıntılar hep sezon başında yapılan hataların sonucu.