Bir adam, kocaman bir adam, yetmişine merdiven dayamış üst düzey bürokratlık yapmış bir adam, Türkiye’nin saman ithal eder hale gelişini de mevcut iktidarın becerisine ve başarısına bağlıyorsa, sözün bittiği noktadayız demektir.
Sözden anlamayanların, ağzından çıkanı kulağının duymadığı insanların, diğer ifade ile idrak fukarası kitlelerin dalga dalga çoğaldığı anları ve günleri yaşıyoruz demektir.
İktidar ciddi çalışmalar yapmış da, şehirleşmeyi, şehirciliği ön plana çıkarmış da, köylüyü de şehirlere taşımış da, eken-biçen kalmadığı için saman ithal kalemler arasına girmiş.
Sayın iktidar bütün bunları yaparken herhalde insanların sanayi artıkları ile beslenecekleri bir çıkış yolu da bulmuştur.
Dünyanın her tarafında; ‘tarım ürünleri stratejik ürünlerdir, ekmeğe muhtaç olan, karnı aç olan hiç bir milletin vatanını savunması, bağımsızlığını sürdürmesi mümkün değildir’ anlayışı ile hareket edilip, plan proje geliştirilirken, tarım işçisi sonuna kadar desteklenirken, senin partinin iktidarı söylediğin gibi yapmışsa kusura bakma halt etmiştir, kar ile zararı bir birine karıştırmış demektir.
On seneden beri AB’ye verilen sözler doğrultusunda, Türk insanını üretimden soğutmak, tarla ile, tohum ve toprak ile alakasını kesip bir tüketim toplumu oluşturup, üreten ülkelerin pazarı haline getirmek böylesine vahim bir sonucu doğurmuştur tespitini yapmak için fazla tahsile bile gerek yoktur, azcık idrak yeterlidir.
Demek ki on seneden beri “şefaatine sığındıkları” Brüksel ve okyanus ötesi talimatları bu arkadaşların idrakini, iz’anını, akletme ve muhakeme kabiliyetlerini sıfırlamış.
Hem kendileri adına hem de milletimiz adına yazık, çok yazık.
Kehif suresi 57. ayette ifade edilen, kalplerin kilitlenmesi ve kulaklara bir ağırlık konulması ve bundan dolayı da idrak ve iz’an fukaralığının yaygınlaşması hali bu olsa gerek.
“Rabbinin ayetleriyle nasihat edilip de onlardan yüz çeviren ve daha önce işlediği günahları unutandan daha zalim kim olabilir? Biz onların kalpleri üzerine (Kur'ân'ı) anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik. Ey Muhammed! Sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla hidayete ermezler.” (Kehf: 57)
Koca tarım ülkesi Türkiye’nin saman ithal eder hale gelişini, bir beceri, bir başarı saymak aymazlığını sergilemek yerine, on senede ellerinizle, dillerinizle, icraatınızla yaptığınız ve bu gün unuttuğunuz hataları bir hatırlayın da lütfen geri dönün, istiğfar edin ve milletten de özür dileyin.
İdrak yoksunluğu bu olsa gerek her halde.
Sözden anlamayanların, ağzından çıkanı kulağının duymadığı insanların, diğer ifade ile idrak fukarası kitlelerin dalga dalga çoğaldığı anları ve günleri yaşıyoruz demektir.
İktidar ciddi çalışmalar yapmış da, şehirleşmeyi, şehirciliği ön plana çıkarmış da, köylüyü de şehirlere taşımış da, eken-biçen kalmadığı için saman ithal kalemler arasına girmiş.
Sayın iktidar bütün bunları yaparken herhalde insanların sanayi artıkları ile beslenecekleri bir çıkış yolu da bulmuştur.
Dünyanın her tarafında; ‘tarım ürünleri stratejik ürünlerdir, ekmeğe muhtaç olan, karnı aç olan hiç bir milletin vatanını savunması, bağımsızlığını sürdürmesi mümkün değildir’ anlayışı ile hareket edilip, plan proje geliştirilirken, tarım işçisi sonuna kadar desteklenirken, senin partinin iktidarı söylediğin gibi yapmışsa kusura bakma halt etmiştir, kar ile zararı bir birine karıştırmış demektir.
On seneden beri AB’ye verilen sözler doğrultusunda, Türk insanını üretimden soğutmak, tarla ile, tohum ve toprak ile alakasını kesip bir tüketim toplumu oluşturup, üreten ülkelerin pazarı haline getirmek böylesine vahim bir sonucu doğurmuştur tespitini yapmak için fazla tahsile bile gerek yoktur, azcık idrak yeterlidir.
Demek ki on seneden beri “şefaatine sığındıkları” Brüksel ve okyanus ötesi talimatları bu arkadaşların idrakini, iz’anını, akletme ve muhakeme kabiliyetlerini sıfırlamış.
Hem kendileri adına hem de milletimiz adına yazık, çok yazık.
Kehif suresi 57. ayette ifade edilen, kalplerin kilitlenmesi ve kulaklara bir ağırlık konulması ve bundan dolayı da idrak ve iz’an fukaralığının yaygınlaşması hali bu olsa gerek.
“Rabbinin ayetleriyle nasihat edilip de onlardan yüz çeviren ve daha önce işlediği günahları unutandan daha zalim kim olabilir? Biz onların kalpleri üzerine (Kur'ân'ı) anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik. Ey Muhammed! Sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla hidayete ermezler.” (Kehf: 57)
Koca tarım ülkesi Türkiye’nin saman ithal eder hale gelişini, bir beceri, bir başarı saymak aymazlığını sergilemek yerine, on senede ellerinizle, dillerinizle, icraatınızla yaptığınız ve bu gün unuttuğunuz hataları bir hatırlayın da lütfen geri dönün, istiğfar edin ve milletten de özür dileyin.
İdrak yoksunluğu bu olsa gerek her halde.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024