Maalesef Türkiye kan kaybetmeye devam ediyor. Hükümetin teşhis ve tepkileri ise hem gerçekten uzak hem de vatandaşı gündemin dışında tutmaya yöneliktir. Hem hükümet yetkililerinin hem de hükümetin sözcüsü konumundaki malum medyanın söylemleri bu iddiamızın kanıtıdır. Malum Gaziantep’teki 10 cana mal olan hain saldırı sonrası her parti artı BDP saldırıyı kınamıştı! Medya ise liderlerin yan yana saf tutmasını teröre karşı bir güç gösterisi olarak millete sunmuştu.
Bülent Arınç ise bir kanalda terör örgütünün geldiği noktanın bir “iflas noktası” olduğunu vurgulayarak, “Belki çırpınmak üzeredir. Belki kendi, kendini sokarak intihar eden bir akrep gibi hayatına son vereceği güne doğru yaklaşmaktadır” ifadesini kullanmıştı. Pazartesi günü Beytüşşebap’ta verdiğimiz 10 şehitten sonra ise PKK’nın bırakın 400 kilometreyi 4 metreye bile sahip olduğunu açıkladı. Bu ya acizliğin, ya da milletten gerçeği saklamanın ifadesidir. Ne yani 4 metrekare içinde PKK ile baş edemiyoruz ve onlarca şehit mi veriyoruz, ey Arınç!
Hüseyin Çelik ise çok alınmış, agresifleşmişti Gaziantep’te. Ne söylediğini ve söylediği sözün nerelere gideceğine aldırmadan, vatan için canını veren askerimizi “birkaç Mehmet” diye tanımlayan Çelik, Antep’teki, vatandaşımızın haklı tepkisine tahammül bile edememişti.
“Hüseyin Çelik baksana, kaç Mehmet öldü saysana” sloganını atanlar polis tarafında tek tek toplanıp ifadeleri alındı. Sahi Hüseyin Çelik! Sizin yanlış icraat ve teşhisleriniz sonucu kaç Mehmet öldü. Gerçi bu sorunun cevabını yıllar öncesinden Erdoğan vermişti; “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.”
Başbakan ise ısrarla terör ve teröre kurban verdiğimiz Mehmet’lerin haber yapılmasının, gündeme taşınmasının, terör örgütünün propagandasını yapmak olduğunu vurguluyor. Ne yapalım Ey Erdoğan! Susalım mı? Analar ağlarken, anne karnında çocuklar yetim kalırken, babasının gönderdiği 50 TL harçlığı tezkereye giderken hediye alırım, diye harcamayıp, saklayan ve ölüme giden Mehmet’imin acısını gizleyelim mi? Sonra siz iktidar olduğunuzda ülke gündeminde terör yoktu. Sizde bunu tescilleyip, bu ülkede PKK sorunu yoktur, Kürt sorunu vardır, diyerek bir anda birilerinin arayıp da bulamadığı ortamı yaratmadınız mı?
PKK’nın kravatlı sözcüleri kimden ve hangi demokrasiden destek alarak Meclis’in ortasında “bağımsızlıktan” veya “federasyon ve özerklikten” bahsediyorlar. Şimdi ekranlara çıkıp bu terörist kardeşlerin kucaklaşma fotoğraflarının kabul edilemez olduğunu ve siyaseten BDP’yi muhatap almayacağınızı, ifade ediyorsunuz. Ya Oslo’ya gönderdiğiniz kişilerin, teröristlerle masa başında çekilmiş fotoğrafları yayınlanırsa nasıl bir izahat yapacaksınız? Artı bu ve benzer soruları program yaptığınız gazeteciler neden sormuyor veya soramıyor?
Terör örgütü, Arınç’ın dediği gibi “iflas noktasında” filan değil. Hükümet kendini kandırıyor. Önünü bile göremiyor. PKK güç olarak tarihinin zirvesinde. İçişleri Bakanının, kendi ülkesinde nasıl bir kahveye sığındığını hepimiz gördük. Hangi bakan veya vekil karayolu ile Hakkari’ye, Yüksekova’ya gidebiliyor? PKK’nın sözcüsü parti başkanı bizzat diyor; doğu illeri PKK’nın kontrolü altında. Başbakan ekranlarda “hadi oradan” dese de sonrasında teyit ediyor; Benim İl Başkanım kaçırıldı, benim partimin şu görevlisi şehit edildi, gibi. Yol kesip, kimlik kontrolü bile yapan bir örgüt nasıl iflasın eşiğinde olabilir!
Malumunuz terörün sermayesi kandır. Pazartesi günü 10 şehit daha verdik. Bu nasıl bir iflastır ki, kana doymuyor. Yoksa vatandaş mı aldatılıyor? Ya vatandaşım! Her evden bir şehit çıkması mı lazım gerçeği görmeniz için?
MHP dokunulmazlıkların kaldırılması için önerge veriyor. Erdoğan’da 2002 seçimleri öncesi “ilk işimiz dokunulmazlıkları kaldırmak olacaktır, demiş ve “benim sözüm senettir” diye eklemişti. Tarih 2012. Anlayanlara!
Dokunulmazlıklar kaldırılabilir mi? Hayır. Mecliste 622 dosya var. Bunların içinde Başbakan da var. Sınırlı bir yasa çıkarılabilir mi? Hayır. Bunun cevabını malum sözcülerden olan Ahmet Türk veriyor; “Çok yakın bir zamanda Türk ordusu ile Kürt halkı karşı karşıya gelebilir.” Hülasa BOP sahipleri ve Arz-ı Mev’ud idealindeki İsrail’in, bir kıvılcımla Türkiye’yi, Irak veya Suriye’den daha beter hale getirecekleri önümüzde duran bir tablodur. Onun için siyasi iktidar ve muhalefetin askeri ve sosyal tedbirleri alması şarttır.
Dikkatimi çekti! AKP İl Başkanı kaçırılıyor, yakınları ilk Kemal Kılıçtaroğlu’nu arıyor. Neden? Bu bir siyasi yem olabilir mi? Kemal Bey, ilk kendisinin aranmasını hükümetin acziyeti olarak ifade ediyor. Ama vatandaş öyle anlamıyor. Acaba diyor, CHP ile PKK arasında nasıl bir ilişki var ki, AKP’li Başkan için CHP’den torpil isteniyor. Yoksa Hüseyin Aygün, dağdaki genç arkadaşlarını mı devreye koyacak?
Bülent Arınç ise bir kanalda terör örgütünün geldiği noktanın bir “iflas noktası” olduğunu vurgulayarak, “Belki çırpınmak üzeredir. Belki kendi, kendini sokarak intihar eden bir akrep gibi hayatına son vereceği güne doğru yaklaşmaktadır” ifadesini kullanmıştı. Pazartesi günü Beytüşşebap’ta verdiğimiz 10 şehitten sonra ise PKK’nın bırakın 400 kilometreyi 4 metreye bile sahip olduğunu açıkladı. Bu ya acizliğin, ya da milletten gerçeği saklamanın ifadesidir. Ne yani 4 metrekare içinde PKK ile baş edemiyoruz ve onlarca şehit mi veriyoruz, ey Arınç!
Hüseyin Çelik ise çok alınmış, agresifleşmişti Gaziantep’te. Ne söylediğini ve söylediği sözün nerelere gideceğine aldırmadan, vatan için canını veren askerimizi “birkaç Mehmet” diye tanımlayan Çelik, Antep’teki, vatandaşımızın haklı tepkisine tahammül bile edememişti.
“Hüseyin Çelik baksana, kaç Mehmet öldü saysana” sloganını atanlar polis tarafında tek tek toplanıp ifadeleri alındı. Sahi Hüseyin Çelik! Sizin yanlış icraat ve teşhisleriniz sonucu kaç Mehmet öldü. Gerçi bu sorunun cevabını yıllar öncesinden Erdoğan vermişti; “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.”
Başbakan ise ısrarla terör ve teröre kurban verdiğimiz Mehmet’lerin haber yapılmasının, gündeme taşınmasının, terör örgütünün propagandasını yapmak olduğunu vurguluyor. Ne yapalım Ey Erdoğan! Susalım mı? Analar ağlarken, anne karnında çocuklar yetim kalırken, babasının gönderdiği 50 TL harçlığı tezkereye giderken hediye alırım, diye harcamayıp, saklayan ve ölüme giden Mehmet’imin acısını gizleyelim mi? Sonra siz iktidar olduğunuzda ülke gündeminde terör yoktu. Sizde bunu tescilleyip, bu ülkede PKK sorunu yoktur, Kürt sorunu vardır, diyerek bir anda birilerinin arayıp da bulamadığı ortamı yaratmadınız mı?
PKK’nın kravatlı sözcüleri kimden ve hangi demokrasiden destek alarak Meclis’in ortasında “bağımsızlıktan” veya “federasyon ve özerklikten” bahsediyorlar. Şimdi ekranlara çıkıp bu terörist kardeşlerin kucaklaşma fotoğraflarının kabul edilemez olduğunu ve siyaseten BDP’yi muhatap almayacağınızı, ifade ediyorsunuz. Ya Oslo’ya gönderdiğiniz kişilerin, teröristlerle masa başında çekilmiş fotoğrafları yayınlanırsa nasıl bir izahat yapacaksınız? Artı bu ve benzer soruları program yaptığınız gazeteciler neden sormuyor veya soramıyor?
Terör örgütü, Arınç’ın dediği gibi “iflas noktasında” filan değil. Hükümet kendini kandırıyor. Önünü bile göremiyor. PKK güç olarak tarihinin zirvesinde. İçişleri Bakanının, kendi ülkesinde nasıl bir kahveye sığındığını hepimiz gördük. Hangi bakan veya vekil karayolu ile Hakkari’ye, Yüksekova’ya gidebiliyor? PKK’nın sözcüsü parti başkanı bizzat diyor; doğu illeri PKK’nın kontrolü altında. Başbakan ekranlarda “hadi oradan” dese de sonrasında teyit ediyor; Benim İl Başkanım kaçırıldı, benim partimin şu görevlisi şehit edildi, gibi. Yol kesip, kimlik kontrolü bile yapan bir örgüt nasıl iflasın eşiğinde olabilir!
Malumunuz terörün sermayesi kandır. Pazartesi günü 10 şehit daha verdik. Bu nasıl bir iflastır ki, kana doymuyor. Yoksa vatandaş mı aldatılıyor? Ya vatandaşım! Her evden bir şehit çıkması mı lazım gerçeği görmeniz için?
MHP dokunulmazlıkların kaldırılması için önerge veriyor. Erdoğan’da 2002 seçimleri öncesi “ilk işimiz dokunulmazlıkları kaldırmak olacaktır, demiş ve “benim sözüm senettir” diye eklemişti. Tarih 2012. Anlayanlara!
Dokunulmazlıklar kaldırılabilir mi? Hayır. Mecliste 622 dosya var. Bunların içinde Başbakan da var. Sınırlı bir yasa çıkarılabilir mi? Hayır. Bunun cevabını malum sözcülerden olan Ahmet Türk veriyor; “Çok yakın bir zamanda Türk ordusu ile Kürt halkı karşı karşıya gelebilir.” Hülasa BOP sahipleri ve Arz-ı Mev’ud idealindeki İsrail’in, bir kıvılcımla Türkiye’yi, Irak veya Suriye’den daha beter hale getirecekleri önümüzde duran bir tablodur. Onun için siyasi iktidar ve muhalefetin askeri ve sosyal tedbirleri alması şarttır.
Dikkatimi çekti! AKP İl Başkanı kaçırılıyor, yakınları ilk Kemal Kılıçtaroğlu’nu arıyor. Neden? Bu bir siyasi yem olabilir mi? Kemal Bey, ilk kendisinin aranmasını hükümetin acziyeti olarak ifade ediyor. Ama vatandaş öyle anlamıyor. Acaba diyor, CHP ile PKK arasında nasıl bir ilişki var ki, AKP’li Başkan için CHP’den torpil isteniyor. Yoksa Hüseyin Aygün, dağdaki genç arkadaşlarını mı devreye koyacak?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025