Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış. Peki, ya yatsıdan sonra?Yalancıyı mumla aramaya başlarsınız. Çünkü hesaplar tutmamıştır, takke düşmüş kel görünmüştür. Bundan sonrası "kaçacak delik arama" zamanıdır.Eğer mumu yatsıya kadar yananlar, "ben yalancı değilim" iddiasını ortaya atıyorlarsa, neden mumlarının yatsıya kadar yandığının izahını yapmak zorundadırlar.Bu genel değerlendirmeden sonra, konuyu Hrant Dink cinayetinin akabinde gerçekleşen ve bu cinayeti gölgede bırakan sosyolojik ve psikolojik cinayetlere getirelim. Ortada bir cinayet varsa ve fail daha yakalanmadıysa, olması gereken, daha fail yakalanmadan ve de soruşturması bitmeden herhangi bir yorumda bulunmamaktır. Çünkü hukuki olarak bu aşamada yapılan yorumlar yargı sürecini etkiler.Bir de bu yorumları yapanlar milletvekili düzeyindeyse, topluma örnek olma lider olma vasfı taşıyorsa, ya da gazete köşelerinde, ekranlarda milleti etkileyen yorumcularsa işte o zaman durum daha da ciddidir.Dink cinayetinde bütün bunlar yapıldı.Daha zanlı yakalanmadan, hiçbir hukuki veri elde yokken cinayetin olduğu günün akşamı birileri, o ekrandan bu ekrana gezerek sanki cinayetin failleri bulunmuş gibi milliyetçileri, ulusalcıları hedef tahtasına oturttular.Ardından zanlı Trabzonlu çıkınca, bütün Trabzon suçlandı, Trabzonluların tamamı suçlandı.Hatta ekranlara çıkan Trabzon Milletvekilleri mesnetsiz bir şekilde, sanki failleri tanıyormuşçasına olayın arkasında bir cemaatin olduğundan bahsediyordu.BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu karalamaları yapanların yaptıklarının yanlarında kar kalmasını istemiyor ve şunları ifade ediyor:"Olaydan sonra Trabzon milletvekilleri bir cemaatten bahsediyorlar. Şimdi failler ortada, o Trabzon milletvekilleri hem cinayetin faili olarak işaret ettikleri o cemaatin ismini açıklayacaklar, hem de kamuoyu önünde özür dileyecekler."Evet, ortada bir iftira, bir karalama, bir töhmet altında bırakma kampanyası varsa -ki var, bütün millet buna şahit- o halde bir özür de şarttır.Özellikle de bu karalamayı yapanlar milleti temsil koltuğunda oturuyorsa. Sayın Baş devam ediyor:"O Trabzon milletvekilleri, olayın failleri ortaya çıktıktan sonra baktım hemen hepsi köşelerine çekildiler. Şimdi niye konuşmuyorsunuz? Söyle bakalım, fail diyor ki 'ben bu işi yaptım, şu teşkilattan para aldım, şunlarla beraberim.' Şimdi niye konuşmuyorsunuz?"Olayın hemen sonrası, sanki ellerinde delil varmış gibi Trabzonluları, milliyetçileri, ulusalcıları, vatanseverleri suçlayanlar, zanlının verdiği ifadeler ortaya çıkınca paçaları tutuştu, suspus oldular.Bu sefer de suçu sıkıştıkları köşeden kurtulmak için bir bilinmeze "Derin Devlet"e atarak ardından yine milleti, devleti, askeri karalamaya çalıştılar.Prof. Dr. Haydar Baş, bu konuda da "Madem cinayetin faillerini biliyorsun, fail budur diyorsun, neden hesap sormuyorsun? İktidar sensin, hesap sorsana!" açıklamasını yaptı.Eğer derin devlet gerçekten varsa, ülkenin çıkarlarını korumak için vardır. Peki, Dink cinayetinin devlete ve millete faydası mı oldu, yoksa zararı mı? Ülke sınırları içinde işlenen bir cinayetle o ülkenin önüne birçok taviz maddeleri konulacaksa, o ülkede parçalanma provaları yapılacaksa, o ülkenin derininin o işle ne alakası olabilir?Trabzon Emniyeti'nin böyle bir cinayetin işleneceğini 11 ay önce İstanbul ve Ankara emniyetlerine bildirdiğine dikkatleri çeken Sayın Haydar Baş, "derin devlet" tartışmasını başlatan Başbakan'a şu sözlerle seslenmişti: "Hükümetin elinde farklı farklı istihbarat imkanları bulunduğunu bildirerek, "Neredesiniz?" ve devamında:"Sen onların üzerine gitmiyorsun, kalkıyorsun 'derin devlet' tartışması çıkarıyorsun. Bu memlekette 'derin devlet' yok, derin NATO var. Derin devlet olsa, bunun görevi 'devleti, milleti' korumaktır. Oysa Dink cinayetinde zarar gören bu devlet, bu millet olmuştur" açıklamasını yapmıştı.Her şey net ve açık.Türk milletini bir ve beraber tutan bütün değerler ve değerlere sahip çıkanlar birilerinin ülkemiz üzerindeki hesaplarını bozuyordu. Bu cinayetten en fazla istifade etmek isteyenler ortada, esasen millet nezdinde failler de belli.Türkiye'de milli ve ulusal değerler zirve yapmaya başlayınca ve her şeyden önemlisi Milli çözümleri olan Bağımsız Türkiye Partisi milliyetçi ve ulusal hareketin merkezine yerleşince, gerçekleri fark eden milletimiz BTP'nin lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın etrafında kenetleşince, ülkemiz üzerinde hesapları olan küresel güçler ve yerli taşeronları tedirgin oldular, telaşlandılar. Ulusalcı dalgayı aşmak için kirli senaryolarını devreye koydular.Ama ne yaparlarsa yapsınlar, hangi tiyatroyu oynarlarsa oynasınlar milletimiz artık uyanmıştır.Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ifadesiyle:"Türkiye'de bir ulusal hareket var, milliyetçi hareket var, kuvva hareketi var, bu da Bağımsız Türkiye Partisi(BTP)'dir."
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024